1415 Senesi - Yaz Mevsimi
ASPARGON HANLIĞI
Altınova Şehri - Hanedanlık Sarayı
Müge Hanım
Elimde Simir Makos'tan gelen mektupla masamın başında sinirlerime hakim olmaya çalışıyordum. Kızım Elçin ve eşi Vangelis'ten oldukça sert bir mektup almıştık. Kral vekili olarak yazmışlardı. Yaşananlar karşısında bizi sorumlu tutuyorlar ve zaiyatlarını bizim karşılamamızı talep ediyorlardı. Aksi halde Güney Denizi'ndeki huzurlu günlerin fazla süremeyeceğini de yazmaktan çekinmemişlerdi. Bu ne cüret? Yaşananlar bizim de hoşumuza gitmiyordu elbette fakat böyle bir mektubu da gerektirmiyordu. Hata bizdeyse elbette zararı öderdik fakat bu üslup hiç hoş değildi. Daha araştırmalar sürerken, sonuca ermemişken ne bu hesap sorma?
Mektubu öfkeyle masama bıraktım. Günlerdir Güney Denizi'nde yaşananları konuşuyorduk. Haber gelir gelmez durumdan rahatsız olmuş araştırılmasını talep etmiştik. Günler geçtikçe gelen raporlar ise hiç hoşumuza gitmemişti. Karayel liman muhafızı Koray Bey bu gemilerin kimin emriyle kalktığını bilmediğini söylediğinde olayın üstüne daha çok gitmemiz gerektiğini anlamıştım. Amacı ne olduğu belli olmayan üç gemi küçük bir ticaret gemisinin peşine düşmüştü. Sonuç olarak iki gemimiz batırılmıştı. Kimse neden olduğuna elle tutulur bir cevap veremiyordu.
Herkesin birbirinden bu kadar habersiz olduğu bu durumda aklıma sadece tek bir isim geliyordu: Suna. Günlerdir onun bir şekilde bu işle bir bağlantısı olduğunu düşünüyordum. İçgüdülerim beni şimdiye kadar hiç yanıltmamıştı. Şimdiden sonra da yanıltmazdı. Konuyu Teoman'a açtığımda şaşkınca bakmıştı bana. Suna'nın bu olaydan nasıl bir çıkarı olabilir diye sormuştu. Bunu bilmiyordum. Simir Makos'la aramızı bozup ne yapmaya çalışabilirdi gerçekten bilmiyordum. Belki biz bununla uğraşırken kendi başka bir şey peşindeydi.
Suna'nın uzun zamandır sarayında olmadığını öğrendiğimde şüphelerim iyice güçlenmişti. Suna ortalıkta yokken bu olay yaşanmıştı. Araştırmalarımızı oldukça sıkı tutuyorduk fakat henüz elle tutulur bir şey elde edememiştik. Bir de ülkeler arası diplomatik krizle uğraşıyorduk.
Simir Makos'a cevabım hazırdı. Araştırmamız sonuçlandığında sonuçlara göre hareket edecektik. Onlar da bu araştırmanın bitmesini bekleyecekti. Kendi adamlarına güveni tam olabilirdi elbet ama bakalım Simir Makos'lu korsan bozmalarından yaptıkları gemi kaptanları ne kadar dürüsttü?
Mektubumu Asya'ya teslim ettim iletmesi için. Sonra bir müddet bahçeye çıktım. Yaz havası beni sakinleştiriyordu. Sena ve Gülçin de benimle gelmişti. Olanlardan onların da haberi vardı. Beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı günlerdir fakat bu olay çözüme kavuşmadan sakinleşecek gibi değildim. Her anımız böyle geçmiyordu elbet ama zaman zaman çıkan krizler yıpratıcıydı. Dönem dönem otoritemize karşı direkt ya da dolaylı yapılan saldırılarla uğraşmak zorunda kalıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Kan
Historical Fiction2020 Watty Ödülleri Tarihi Kurgu Kazananı Tarih #1 (19.09.2020) Hiç kimse yaşattığını yaşamadan ölmezmiş. Geçmişin kanlı sayfaları bir bir önüne açılır, hayaletler hesap sorarmış. Öyle bir gün gelirmiş ki önce aynaya baktığında gördüğün gözler yaban...