Multimedia'da Esin var.
Esrarengiz bir bölüm için iyi okumalar dilerim :)
Bugün okula biraz erken geldim. Kütüphanede notlarıma baktım. Geçen hafta aldığım kitapları iade ettim. Sonra da kitaplara göz atmaya başladım. Alacak pek kitap yoktu sanki. Zaten olsa bile okuyacak zamanım yoktu maalesef. Telefonumu çıkarıp saate baktığımda hemen çıkmazsam derse geç kalacağımı fark ettim. “Hadi ya o kadar dalmış mıyım cidden” diye söylendim kendi kendime. Kitapların bendeki etkisi buydu işte… Ben bir kitapçıda kilitli kalsam hiç sesimi çıkarmaz okuyabileceğim kadar kitap okumaya çalışırım büyük ihtimalle. Hatta biri beni bulunca elimle sus işareti yapıp görmemişsin gibi yap bile diyebilirim yani…
Daha fazla oyalanmadan kitap, defter ve kalemlerimi elime alarak hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Ki…
Çocuğun biri bana çok sert bir şekilde çarparak elimdekileri düşürmeme sebep oldu. Kendimi son anda dizginlemeseydim ben de yere kapaklanmıştım. Çocuksa sadece bir pardon deyip gideceği yere gitmeye devam etti. İyi de arkadaşım tek acelesi olan sen değilsin ki. Zaten geç kalmışım şurada. Kızmıştım, madem çarptın yardım etseydin bari. Ayrıca bir yere geç kalmak en nefret ettiğim şeylerden biriydi. Kaşlarım çatık bir şekilde eğilip kitap ve defterlerimi yerden aldım. Önüme düşen saçlarımı geriye attım ve çıkışa yöneldim. Bir iki adım atmıştım ki biri bana seslendi.
”Affedersin sanırım bu senden düştü. ”dedi nazik bir sesle. Arkama dönüp baktığımda çocuğun elindeki kalemi gördüm. Evet, benim kalemimdi. “Teşekkürler ”dedim ve kalemi alıp olabildiğince hızlı bir şekilde amfiye yürümeye başladım.
Kendimi çok kaba hissettim birden. Aceleden çocuğun yüzüne bile adam akıllı bakamadım kim bilir ne düşünmüştür şimdi hakkımda. Neyse zaten bir daha ne zaman göreceğim ki onu sorun olmaz diye düşünürken amfiye geldim.
Kapıyı tıklatarak içeri girdim ve hocanın delici bakışlarıyla karşılaştım. ”Çok özür dilerim girebilir miyim? ”diye sordum çaresizce. Hoca kızgın bir şekilde ”Geç! ama bir daha sınıfa geç kalan olursa dersi kapının dışından dinler ona göre.” Dedi herkese hitaben. Kafamı peki der gibi öne eğip kaldırdım ve boş bir yere geçtim. Ayrıca tamam geç kalmak hoş bir şey değildi. Ben de elimden geldiğince dakik olmaya çalışırım. Ama insanlık hali değil mi sonuçta? Ayrıca çocuğun bana çarpması benim suçum değildi ki! Kapının dışıymış, egosunu mu tatmin ediyor bu adam abi?
Kısa bir süre sonra kafama bir şey çarptı. İstemsizce bir ahh sesi çıkardım ve hoca çatık kaşlarıyla oturduğum tarafa baktı. Olamaz ya 2 seferdir başkaları yüzünden aynı hocanın kötü bakışlarına maruz kalıyordum. Ve bu hiç ama hiç hoş değildi. Kesin utançtan kızarmışımdır şimdi. Kimin attığını bulmak için arkama doğru bir göz attım ancak kimse bana bakmıyordu. Kâğıdı açıp baktım, sadece ”Naber ?” yazıyordu. Şaka mı bu? Bunun için mi yani? Böyle bir saçmalığı yapabilecek tek bir kişi vardı. Hiç tereddütsüz Taner’in oturduğu yere baktım. Yayılarak oturmuş gülerek bana bakıyordu. Derdi neydi ya bunun? Neden benimle uğraşıp duruyor? Kâğıda “seninle bir daha muhatap olmak istemiyorum beni rahatsız etme “yazdım öfkeyle. Geri fırlattığımda kâğıdı gülerek açtı. Notu okuduktan sonra yüzünün ifadesizleştiğini gördüm. Sonrada önüme dönüp derse odaklanmaya çalıştım.
Tam kurtulduğumu düşünürken dersin sonunda amfiden çıktığımda Taner önüme geçti “Neden? Diye sordu. “Çünkü seninle konuşmaktan hoşlanmıyorum.” dedim açıkça. “Peki, sen söyle sen neden benimle konuşmaya çalışıyorsun? ”diye sordum. Bunu cidden anlamıyordum. Bana biraz daha yaklaşıp saçımın bir tutamını eline aldı ”Eğleniyorum çünkü ” dedi sinsi bir şekilde gülümserken. Bir adım geri çekilerek saçımın elinden düşmesini sağladım. Nasıl bir güvenle bu kadar rahat davranıyordu ki? “Ama ben eğlenmiyorum” dedim kızgınlıkla ve bir şey söylemesine izin vermeden oradan ayrıldım. Esmayla Dilek yanıma gelip neler olduğunu sordu. Bende bir şey olmadığını Taner’in saçmalayıp durduğunu söyledim. Dilek tek kaşını kaldırarak “Bence senden hoşlanıyor.” Dedi. Güldüm ”Ne alaka canım? Tam bir saçmalık” dedim. Her ne kadar itici de olsa havalı bir çocuktu. Dolayısıyla benimle ilgilenmezdi. Bunun üstüne Esma “Bana da öyle geliyor sebepsiz olsa bize de sataşır bir tek sana yapması şüpheli “ dedi. “Ya bırakın şu konuyu yeniden dersi kaçırıp bir hocadan daha azar işitmek istemiyorum. ”dedim ve onları susturarak sonraki derse girdim. Anca ilginizi çeken bir şey ya da ihtiyacınız olunca gelin siz zaten!
…Dersten çıkar çıkmaz telefonum titremeye başladı.-Annem arıyor-“Efendim? ”dedim, çok özlemiştim annemleri. Aynı anda annem, babam ve abim iyi ki doğdun Esin diye şarkı söylemeye başladılar. Evet, bugün 20 Kasım yani benim doğum günümdü. Ama kimsenin haberi yoktu. Tabi ki ailem dışında… Şarkıyı o kadar uyumsuz söylüyorlardı ki kahkaha atmaktan kendimi alıkoyamadım ve birkaç kişinin bakışlarını üstüme çektim. Biraz utandım ama ne yapıyım çok komikti aynı zamanda çokta tatlılardı. Tek tek hepsiyle konuştum ve telefonu buruk bir gülümsemeyle kapattım. Onlarla konuşmak yalnızlığımı daha çok hissettirdi sanki…
Hüzünlü bir şekilde dolabımı açtım ve bir hediye paketiyle karşılaştım. Paketin üzerinde not vardı. ”İyi doğdun Esin. Sağlıklı güzel yıllar geçirmen dileğiyle. Umarım bundan sonraki doğum günlerini birlikte kutlarız :D” Nasıl yani? Doğum günümü arkadaşlarım bile bilmiyordu. Notu yazan kişi benim doğum günümü nereden biliyordu? Önce şok geçirdim daha sonra da geçen seferki not aklıma geldi. Bunu koyan kimdi? İlk olarak Taner’den şüphelendim ama o yazsa bile böyle kibar olamazdı. Konuştuğum başka biri de yoktu ki. İhtimalleri değerlendirerek otobüs durağına gittim. Vardığım kararsa aklıma hiçbir ihtimalin gelmediğiydi.
Yurda vardığımda Hilal gelmişti.”Naber yalnızlıklar kraliçesi? ”dedi gülümseyerek. Yalnızlıklar kraliçesi… Ona önceki yaşadıklarımdan biraz bahsetmiştim. Biraz fazla duygusal olduğumu takmamam gerektiğini filan söylemişti. Ben de he deyip geçmiştim. Sonuçta yaşamayan bilemezdi. Her neyse şimdi konumuz bu değildi. Geçen seferkini de bildiği için bir şey demeden notu gösterdim. O da şaşırdı. “Bugün senin doğum günün müydü? Kusura bakma bilmiyordum. Doğum günün kutlu olsun.” dedi. Kendi kendime gülümsedim. Sırf kibarlıktan ”Sorun değil… Teşekkür ederim.” dedim. Konuyu tekrar nota getirdi. ”Geçen sefer sadece dalga geçmiştim ama iş ciddi gibi birileri abayı fena yakmış ha?” dedi gülerek.
Bence komik olmasını geçtim fazlasıyla utanç verici bir durumdu. “Hediye ne peki ?” dedi yatağımın üstüne koyduğum pakete bakarak. ”Açmadım ki ”dedim. “Nasıl açmadın? Bu kadar da meraksız olunmaz ki, açsana kızım şunu ”dedi hayretle. Paketi elime aldım ve yavaşça açtım. Doğru mu görüyorum diye gözlerimi birkaç saniye kapalı tutup tekrar baktım. Denk gelme ihtimali nedir bilmiyorum ama geçenlerde kitapçıda uzun süre inceleyip almadan çıktığım kitap şu anda ellerimde duruyordu: Benimle Kal…
2. bölümü nasıl buldunuz?
Beğenip beğenmediğinizi merak ediyorum lütfen yorum yapmadan geçmeyin!
Yeni bölüm pazar veya pazartesi gelecek. 3.bölümde Esin'in proje partnerinin kim olduğunu öğreneceksiniz. İyi günler :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜTÜPHANE
Romanceİlk görüşte aşka inanır mısınız? Eğer cevabınız evetse bu hikayeyi okumayabilirsiniz.Çünkü bu hikaye zamanla aşık olmanın hikayesi... Bir tarafta dolabında esrarengiz hediye ve notlar bulan Esin diğer tarafta ona nasıl açılacağını bilmeyen esrarengi...