Haftanın son bölümlerine hazır mıyız bakalım?
Aslına bakarsanız bu bölümde olan olaylar pek hoşunuza gitmeyebilir.
Her neyse siz okuyunca karar verin. İyi okumalar :)
Neredeyse koşarak Berk’i takip ettim. Tabi Harun da öyle…
Berk dolaplarımızın olduğu yerde durdu. Aslına bakarsanız tam da benim dolabımın önünde… Ortalık biraz kalabalıktı. Ne olduğunu anlamak için Berk’in önüne geçtiğimde kalabalığın sebebini gördüm.
Özgür… Ve Taner…
Birbirlerini her an dövebilirlermiş gibi duruyorlardı. Özgür’ün ellerini iki yanda yumruk yaptığını görebiliyordum. Neler oluyordu?
Onlara biraz daha yaklaşıp “Ne yapıyorsunuz?” dedim temkinli bir sesle. Aynı anda ikisi de benim varlığımı fark etti. Özgür “Sen söyle ne yapıyoruz?” dedi bana bakarak. Ben… Anlayamıyordum. Yüzümde koca bir soru işareti olduğunu düşündüm. Taner yarı sıkkın yarı sinirli bir ses tonuyla “Bu densiz senin sevgilin olduğunu iddia ediyor” dedi. Özgür bu söz karşısında daha çok kasılmıştı. Ona “Öyle zaten” dedim. Cevabım karşısındaki şaşkınlığı benim de şaşırmama sebep oldu. Ona neydi ki?
Herkes birbirine sinirli sinirli bakıyor ancak kimse açıklama yapmıyordu. “Yeter artık biri neler olduğunu söyleyecek mi ?” dedim. Artık bende kızmıştım. Özgür “Pekâlâ ben anlatayım” dedi dalga geçer gibi. Bana bir şey mi ima ediyordu?
“Senin dersten çıkmanı bekliyordum ve tahmin et ne gördüm. Bu herif senin dolabını açmaya çalışıyordu” dedi. “Ne?” diye tepki verdim. “Ya sen ne hakla benim dolabımı açarsın?” diye bağırdım Taner’e. Taner bir bana bir Özgür’e baktı ve “Ben Esin’in sevgilisi olduğunu bilmiyordum, bana söylemedi, benden hoşlandığını düşünmüştüm” dedi gayet rahat bir tavırla.
Hayrete düşmüştüm. Bu çocuk nasıl bir geri zekâlıydı? “Yaa sen ne dediğini sanıyorsun? Ben seni ne kadar terlersem tersleyeyim bana bir şeyler söyleyip duran, atma dememe rağmen mesaj atan sen değil misin pislik herif!” diye bağırdım. Beni herkesin en önemlisi de erkek arkadaşımın önünde ikili oynuyormuşum gibi göstermişti. Hızımı alamayıp ona doğru yürüdüm. Özgür yerine ben patlatacaktım ona. Ancak Harun beni tutup engellemişti. Çaresizce Özgür’e baktım. Ona bir adım attığımda olumsuz anlamda kafasını salladı. “Lütfen beni dinle” dedim. “Ne anlatacaksın Esin?” dedi sanki söyleyeceklerimin hiçbir değeri yokmuş gibi. “Özgür yemin ederim ben ona hiçbir şekilde umut vermedim benden uzak durması için elim…” Beni susturup yüksek tonda “Neden söylemedin, onun seni rahatsız ettiğini, sana mesaj attığını neden söylemedin?” dedi. Sesiyle irkilmiştim ama kendimi savunacaktım. “Önemli olduğunu düşünmedim. Özgür çıkmaya başlayalı sadece 2 gün oldu aklımın ucundan bile geçmedi” dedim. Senden başka hiçbir şeyi düşünmedim ki…
Yüz ifadesinden ikna olmadığı anlaşılıyordu. Ama anlamıyordu ben masumdum…
Hiçbir şey söylemeden seri adımlarla ilerlemeye başladı. “Gitme” dedim ardından “Ne olur gitme…”
Kalan son irademle tuttuğum gözyaşlarımdan biri yanağıma süzüldü. Diğerleri de onu takip etti haliyle. Beynim uyuşmuştu sanki… Yalnızca 2 gün olmuştu ben mutlu olalı, 2 gün… İnsan rüyadan uyanmak istemezdi ancak her seferinde uyanırdı. Benim uyanışımsa çok ani olmuştu…
Taner yanıma gelip “Senden hoşlanmıştım ama sen sandığım kadar saf değilmişsin” dedi. Ben bir şey demeden defolup gitti. Aklınca beni suçlu buluyordu bir de. Kafayı yiyeceğim şimdi. Harun’un sesini duydum. “Esin Özgür’e düşünmesi için zaman tanı. Ben de konuşurum senin nasıl biri olduğunu hepimiz biliyoruz” dedi. Sen biliyorsun ama demek ki o bilmiyormuş…
“Elini yüzünü yıka, belki biraz rahatlarsın” dedi samimi bir sesle. Emel yanıma gelip “Ben seninle gelirim hadi gidelim” dedi kolumdan tutarak. Birkaç adım sonra kenardan bizi izleyen Esma ve Dilek’i gördüm. Emel’e “Bir dakika” dedim. “Ne oldu?” diye sordu. Bir şeyden emin olmam lazım dedim kendi kendime. Karşılarına dikilip “Numaramı ona siz verdiniz?” dedim. Tabi ki Taner’i kastediyordum. Hiç rahatsız olmuşa benzemiyorlardı. Dilek “ Evet” dedi. Acıyla yutkundum. “Ona ondan hoşlandığıma da mı siz inandırdınız?” diye sordum bu kez. Kafalarını salladılar. “ Neden? “dedim sinirle “Rahatsız olduğumu biliyordunuz neden böyle bir şey yaptınız?” diye sordum. Esma omuz silkip “Naz yapıyorsun sandık” dedi. İçimden onlara bir sürü şey söylemek hatta sayıp sövmek geliyordu. Ancak onlar bunu bile hak etmiyordu. Onlar için bu kadar basitti işte. İnsanların işine burnunu sokmak bu kadar basitti…
Emel tekrar kolumu tutup beni yönlendirdi. Kızlar tuvaletine girdik. Çok geçmeden içeri Hilal girdi. “Hulusi arar aramaz koşarak geldim” dedi. Her şeyimi bilen biri olarak ona ihtiyacım vardı. Sarıldım sadece.
Hilal Emel’e bakıp “Ben hallederim canım sen gidebilirsin” dedi. Emel Hilal’e bakıp bana döndü “İhtiyacın olursa…” derken Hilal sözünü kesti. “İhtiyacı olursa ben yanında olurum merak etme” dedi. Emel ona ters bir bakış atıp tuvaletten çıktı. İşe bak birden kıymete bindik…
~~
Yurda gittiğimde ağlamaktan gözlerim kızarmıştı. Hilal “ Bir şey de yemedin ama olmaz böyle” dedi. “Canım istemiyor” dedim sessizce. Kafamı kaldırıp “ Bana nasıl inanmaz?” diye sordum ona. “Bende şaşkınım öfkeden gözü döndü herhalde o da anlayacaktır senin masum olduğunu” dedi. Umarım, umarım haklı çıkarsın…
~~
Akşam önce Berk sonra da Harun Hilal’i aradı. Benim nasıl olduğumu merak etmişler. Ama o…
Her dakika başı belki aramıştır, mesaj atmıştır da ben duymamışımdır diye telefonuma baktım ama o aramadı. Diğerleri bile merak ederken o hiç mi merak etmedi beni? Hiç mi düşünmedi beni herkesin içinde yalnız bırakıp çekip giderken neler yaşadığımı?
Bu işe başlarken acı çekebileceğimi kabul etmiştim. Bu yüzden ne olursa olsun çabalayacaktım. Gerçekten sevmişse bana inanırdı zaten ama değilse… O zaman benim onunla işim yoktu. Yarın bir şekilde konuşacaktım onunla, aklımdan geçen her şeyi söyleyecektim. Bu kadar çabuk pes etmeye niyetim yoktu. Gerisi ona kalmıştı, ona da benim yapabileceğim bir şey yoktu…
~~
Sabah kalkınca ilk işim onu aramak oldu. Çalıyordu ama açan yoktu. Peki, belki müsait değildir şimdi. En iyisi mesaj atmak…
Gönderen: Ben
Konuşmamız lazım, kestirip atmadan önce beni dinlemelisin!
Hilal’e haber vermeden yurttan çıktım. Bunu fark edince bana kızacaktı. Otobüsten 1 durak erken inip okula kadar yürüdüm. Rahatlamaya ihtiyacım vardı. İlk işim sınıfına bakmak oldu ancak daha gelmemişti. Birkaç kişi de bana dikkatlice bakmıştı. Utancımdan kafamı eğerek yürüyordum. Sonra kütüphaneye gittim ancak oraya da gitmemişti. En son çare bir mesaj daha atmaktı sanırım…
Gönderen: Ben
Prova odasındaysan sakın ayrılma 5 dk’ye oradayım, kaçmak çözüm değil ayrılmak istersen bile yüzüme söyle!
Yazdıklarım canımın daha çok yanmasına sebep oldu, benden ayrılmak ister miydi?
Oy ve yorumları unutmuyoruz! Yeni bölüm birazdan gelir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜTÜPHANE
Romanceİlk görüşte aşka inanır mısınız? Eğer cevabınız evetse bu hikayeyi okumayabilirsiniz.Çünkü bu hikaye zamanla aşık olmanın hikayesi... Bir tarafta dolabında esrarengiz hediye ve notlar bulan Esin diğer tarafta ona nasıl açılacağını bilmeyen esrarengi...