Ben geldimmm. Bu gün iki bölüm paylaşıcam. Dersler yüzünden çok özenemedim bu bölümlere. Takdir yine size kalmış tabii...
İyi okumalarrr :)
Özgür çok geç olmadan beni yurda bıraktı. Bir rüyada mıydım acaba?
Yok yok aslında daha çok bir masal gibiydi. Kötü adam tarafından rahatsız edilen ben beyaz atlı prensim tarafından kurtarılmıştım. Daha sonra da onun tarafından öpülmüştüm.
Evet evet fazlasıyla masalsıydı.
Ben leyla leyla odaya girdiğimde Hilal beni ayılttı. “Sen haber verme zaten ben başkalarından öğreneyim” dedi kızgınlıkla. “Üzgünüm Özgür çok sinirliydi, onu sakinleştirmeye çalışırken aklımdan çıkmış” dedim. Ben gülünecek bir şey olmamasına rağmen sırıtınca Hilal bir şeyler olduğunu anladı. “Esin? Pişmiş kelle? İki şeyin arasında hiçbir fark göremiyorum” dedi gözlerini kısıp bana bakarken. Aynı anda jetonu düştü ve “Esin yoksa siz?” dedi. İşi başka taraflara çekmesin diye “Öpüştük “ diye bitirdim cümleyi. Hilal gülüyordu. “Geçmiş olsun yükü attın yani” dedi benim bu konuda stres yaptığımı bildiği için. Yatağımın yanına gidip kendimi üstüne bıraktım. Açıyı tam ayarlayamadığım için kafamı yatağımın yanındaki komodine vurdum. Aynı zamanda omzumu da unuttuğumu fark ettim. İki farklı acıyla kıvrandım. Hilal’se gülmeye devam edip “Aşık mısın kızım bu ne dalgınlık?” diye sordu alayla. Bense “Evettt” diye yanıtladım onu. “Sen bile bu hale geldiysen gerçekten de baya tehlikeli bir duygu demek ki, dikkat etmek lazım” dedi bir ebeveyn edasıyla.
Ebeveyn demişken bizimkilere de bir an önce Özgür’den bahsetmeliydim…
Akşamın geri kalan diliminde Hilal’e olan biten her şeyi anlattım. Özgür’den gelen iyi geceler mesajından sonra rahat bir uykuya daldım.
~~
Sabah mutlu bir şekilde uyandım. Gerinip pencerenin yanına gittiğimde gözlerime inanamadım. Her yer bembeyazdı. Ocak ayındaydık ve yılın ilk karı fazlasıyla şiddetli gelmişti anlaşılan. Okulun sitesine girdiğimde bugünün tatil edilmiş olduğunu gördüm.
Vay bee boş bir gün ha?
Önce yatıp yeniden uyumayı düşünsem de uykum kaçmıştı. Bu yüzden üstümü değiştirip saçlarımı taradım. Bu sırada pencereye bir kartopu çarptı. Aynı anda telefonuma mesaj geldi.
Gönderen: Özgür
Günaydın <3
Gidip pencereden aşağıya baktığımda yeni bir kartopu atmaya hazırlanan Özgür’ü gördüm. Birbirimize el salladık. Sonra telefonunu eline aldı. Elimde duran telefonum mesaj geldiğini bildirdi.
Gönderen: Özgür
Birlikte bir gün?
Gülümseyerek cevap yazdım.
Gönderen: Ben
Memnuniyetle :)
Çok geçmeden Özgür bir kartopu daha fırlattı. Hilal kıpırdanıp “Noluyo yaa?” dedi mırıldanmaya benzer bir sesle. “Kar tatili!” Dedim sevinçle. “Özgür beni bekliyor gelmek ister misin?” diye sordum. Yorganı kafasına çekip “Tatilde uyunur” dedi. “Sen bilirsin” deyip odadan çıktım.
~~
Salık saçlarımın üstüne yün bir bere geçirdim dışarı çıkmadan. Ben ona doğru ilerlerken Özgür bana ani bir hareketle kartopu fırlattı. Olabildiğince hızlı çekilmeye çalışsam da kolumu sıyırmıştı. ‘Sen şimdi görürsün’ dedim içimden. Eğilip aldığım karları top haline getirip ona fırlattım.
Yok artık bunu ben mi yapmıştım?
Top Özgür’ü tam kalbinin üstünden vurmuştu. İyi bir nişancı filan değilim sadece şanstı. Ama kendimi bozmak zorunda değildim. Keyifle ona doğru ilerledim. O ise dramatik bir tavır takınmıştı. Elinin tersini alnına koyup “Dermansız derdime ancak tek bir mucize çare olabilir” dedi. Bense gülerek “Hmm neymiş bakalım bu mucize” dedim. “Gerçek aşkın öpücüğü” dedi bana çaktırmadan bakarak. Kıkırdadım. Uzanıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. “Yanii idare eder, sanırım daha iyi hissediyorum” dedi. Yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra “Beni kalbimden vurdun ha?” diye devam etti. Onu cool bir şekilde onayladım. “Bunu ikinci kez yapmana gerek yoktu” dedi göz kırparak. “Olsun olsun işimi sağlama alıyım ben” dedim ben de ona göz kırptım. Gülerek kolunu omzuma atıp “Kahvaltı yaptın mı?” diye sordu. “Hayır” diye cevap verdim. “Pekala öyleyse gidelim” dedi gülümseyerek.
~~
Güzel bir yere gelmiştik. Kendimize bir masa seçip kabanlarımızı bıraktık. Ardından tabaklarımızı almaya gittik. Masamıza gelip oturduğumuzda Özgür bir bana bir de tabağıma bakıyordu. “Ne oldu?” diye sordum merakla. “İnsanlar açık büfeyi görünce 7 sülalesine yetecek yiyecek alır normalde ama sen…” dedi hayretle. Bunun üstüne bende kendi tabağıma baktım. “Ben doyduğum kadarını alırım” dedim hem cümleyi bitirip hem de onu ikna etmeye çalışarak. “İyi bakalım sen öyle diyorsan” dedi. Bunda bu kadar takılacak ne vardı ki?
Kahvaltının ortasında Özgür bana çatalıyla baharatlı peynir uzattı. “Çok güzel sende tadına bak” dedi. Ben tam çatalı almaya çalışırken o “Hayır ben yediricem” diyerek ağzıma uzattı. Gülerek “Teşekkür ederim” dedim.
Kahvaltı boyunca bana bir şeyler yedirmeye çalıştı. Bu kadar az yersem çabuk hastalanırmışım…
Tatlı şey…
~~
Çıkışta bir parkta yürüyorduk. Aklıma nereden geldi bilmiyorum ama “Annenle baban… Yani siz sık görüşüyor musunuz?” diye sordum. Omuz silkip “Arada sırada telefonla görüşürüz.” Dedi. “Ben oraya gittiğimde pek zamanları olmuyor zaten” diye devam etti. “Üzgünüm…” dedim kısık bir sesle. “Ne için?” diye sordu o da bana. “Keşke ailenle daha yakın olabilseydin” dediğim anda ayağım kaydı. Ben tam düşecekken Özgür beni yakalamıştı. Bir anlık adrenalin yüzünden hızlı soluklanmaya başlamıştım. Yüzüme gelen saçlarımı kenara çekip “Üzülme sen varsın ya” dedi kalbime işleyen sesiyle. Ona sımsıkı sarıldım. “İyi varsın” dedi başıma bir öpücük kondurarak. Kafamı kaldırıp usulca söyledim. “Sen de… Sende iyi ki varsın sevgilim”
Oy ve yorumları bekliyorumm. Yeni bölüm birazdan...
Ve diğer bölümün sonundaki duyuruyu okumadan geçmeyin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜTÜPHANE
Roman d'amourİlk görüşte aşka inanır mısınız? Eğer cevabınız evetse bu hikayeyi okumayabilirsiniz.Çünkü bu hikaye zamanla aşık olmanın hikayesi... Bir tarafta dolabında esrarengiz hediye ve notlar bulan Esin diğer tarafta ona nasıl açılacağını bilmeyen esrarengi...