17. Bölüm

1.5K 108 5
                                    

Heyy haftanın son iki bölümüne hazır mıyızz? Nihayet konser ve yüzleşmeyi okuyabileceksiniz.

Şarkı konserde söyledikleri şarkı dinlemenizi tavsiye ederim. E uzatmaya gerek yok değil mi? Buyrunn :))))

“Sen ağlıyor musun?”

“…”

“Benim yüzümden ağlaman isteyebileceğim son şey. Ben çok…  Çok üzgünüm…”                                                                                                                                        

-Bu konuşma nasıl mı başladı? Bugün Pazar yani konserin olduğu gün.

Sabah uyandığımda üstümden dozer geçmiş gibiydi. Zorla kalkıp kendime gelebilmek için bir duş aldım. Kuş kadar kahvaltı edip geri odama çıktım. Hilal beni üzmemek için pek çaktırmıyordu ancak konser için çok heyecanlıydı. Bu yüzden ben oturup ders çalışmaya başlayınca şok geçirdi. “Kızım nasıl konsantre oluyorsun?” dedi hayretle. Benim içinse heyecan barındıran hiçbir şey yoktu. Hüzün, hüzün ve de hüzün. Ona beni anla dercesine baktım. Kafamı derslere verirsem olanları düşünemezdim. İlk defa matematiğin gaddarlığına, fiziğin gazabına ihtiyacım vardı...

~~

Maalesef akşam gelip çatmıştı. Telaş etmeden hazırlandım. Saçlarımı taradım. Hilal’se kuafördeydi. Bana da ısrar etmişti ancak ben gerek olmadığını söyledim. Hafif bir makyaj yaptım. Mesaj attığında kabanımı ve çantamı alıp çıktım.

~~

Konser okulun salonunda yapılıyordu. Çoktan kalabalık bir ortam oluşmuştu bile ve bu beni şimdiden daraltmıştı. Kısa bir süre Harun’la görüşüp gitmeyi düşünüyordum.

Hilal “Kulise gitmek istiyorum ama…” derken ben “Tamam benim de Harun’la görüşmem lazım” dedim. Bana emin misin? Der gibi baktı. Birlikte kulise gitmeye başladık. Az bir yol kalmıştı. Hilal’i durdurdum. O odaya giremezdim. “Harun’a buraya gelmesini rica ettiğimi söyler misin?” dedim. Anlayışla kafasını salladı ve odaya girdi.

 Çok geçmeden aynı kapıdan Harun çıktı ve yanıma geldi. “Esin? Bu sen misin gerçekten, çok… Çok güzel olmuşsun” dedi. “Teşekkürler” dedim utanarak. “Neden içeri gelmedin?” diye sordu. Anlaşılan olayları bilmiyordu. “Aslına bakarsan pek kalamıycam. Bunu haber vermek için çağırdım seni” dedim. Az önceki soruyu geçiştirerek. “Neden, bir problem mi var? Dün telefonda da sesin pek iyi değildi.” Dedi merakla. “Önemli bir şey değil sadece halsizim biraz” dedim. “Geçmiş olsun” dedi samimi bir ses tonuyla. “Benim gidip bizimkilerle konuşmam lazım sen…” derken “Sorun değil ben salona giderim” dedim. “Peki” dedi o da. “Görüşürüz” deyip odaya döndü.

~~

Salonda birkaç kişiyle merhabalaştım. Bir an önce gitmek istiyordum sadece. Dilek’le Esma bana el sallayıp buraya gel işareti yaptılar. “Taner az önce seni soruyordu” dedi Dilek. Olamaz! Bir de onunla uğraşamazdım. Taner gelip “Ben de seni arıyordum” dedi. Hah iti an çomağı hazırla…

 Bu çocuk ne zaman adı geçse ortalığa çıkmak zorunda mıydı? “Neden arıyordun?” diye sordum bıkkınlıkla. “Bilmem pek görüşemiyoruz, hasret giderelim dedim” dedi sırıtarak. “Taner cidden” dedim yüzüne bakarak “Kimseyle uğraşacak havamda değilim şu anda” diye devam ettim. Sırıtışı yok olmuştu. Hayret, önceden söylediklerimi neden ciddiye almamıştı?

 Biri Taner’e seslendi bu sırada. O da birkaç saniye yüzüme baktı sonra da hiçbir şey demeden gitti. Esma “Sence de biraz sert davranmadın mı?” diye sordu. “ Sert mi?” Dedim. Dalga mı geçiyordu? Dilek araya girdi “Bence de, çocuk seninle ilgileniyor işte. Niye kaba davranıyorsun ki?” dedi. “Siz ne dediğinizin farkında mısınız?” diye sordum şaşkınlıkla. “Onun davranışları beni sadece rahatsız ediyor” diye devam ettim. Ancak yüz ifadelerinden ne dersem diyeyim fikirlerini değiştirmeyecekleri anlaşılıyordu. “Sanırım şu an da konuşmasak daha iyi olacak” deyip yanlarından ayrıldım. Ben mi sorunluydum?

KÜTÜPHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin