Multimedia'da Taner var... Şarkıyı da bölümde geçtiği için koydum. Sevdiğim bir şarkıdır, dinleyebilirsiniz....
İyi okumalar :)
Hilal bütün akşam boyunca başımın etini yiyip durdu. Vay efendim nasıl şüphelendiğim biri olmazmış ben neden etrafıma dikkatli bakmıyormuşum… 2. Bir emre kadar bu konudan bahsetmesini yasakladım. Malum vize haftasıydı ve başka şeylere ayıracak vaktim yoktu. Sadece ders çalışmalıydım. Kafamı başka şeylerin meşgul etmesine izin veremezdim. Kitaplarımı alıp masanın başına oturdum ve bu haftanın bir an önce geçmesini diledim.
1Hafta Sonra
…Bir hafta boyunca bitkisel hayattaymışım gibiydi, ders çalışıp durdum. Adamakıllı uyuyamadım. Ama nihayet bitti. Okulun bahçesine çıkıp derin bir nefes aldım. Kulaklığımı takıp ı see fire’ı dinlemeye başladım. Biraz yürüyüp bahçedeki banklardan birine oturdum. Babamla konuştum ve herkese selam söyledim. Ohh rahatlamıştım sonunda. Vizelerde fena geçmemişti. Sanırım birkaç günlük tatili hak etmiştim. İçimdeki rahatlama bir süre sonra garip bir hisse dönüştü. Etrafımı kolaçan ettim ama pek fazla kişi yoktu. Nedenini bilmiyorum ama bir anda aklıma esrarengiz çocuk hakkında düşünceler üşüştü. Kimdi ve benim hakkımdaki şeyleri nereden biliyordu? Tam bir muammaydı. Kulağıma you belong with me’nin sözleri dolmaya başladığında kulaklığımı çıkarıp çantama koydum. Sonra da ayağa kalkıp yürümeye başladım.
Ayaklarım beni dolabıma götürmüştü. Kendimi dolabımda yeni bir şey var mı? Düşüncesinden alı koyamadım. Merakıma yenik düştüm ve kapağı yavaşça açtım. Haklıydım.
Şöyle diyordu yeni notta ”Vizeler bittiğine göre kitabı rahat rahat okuyabilirsin sanırım. İyi okumalar ” Kapağı tam kapatacaktım ki bir şey daha olduğunu gördüm. Bu bir mıknatıslı kitap ayracıydı. Kalp şeklindeydi ve üzerinde forever yazıyordu. Beni izleyen biri olması ihtimaline karşı çaktırmadan etrafıma bakındım. Ama şüpheli hiç kimseyi göremedim. Sanırım Hilal haklıydı. Etrafımdakilere daha dikkatli bakmalıydım. Okuldan hızla çıkıp otobüse bindim. Yurda gidip bunu Hilal’e anlatmalıydım.
Yurda vardığımda Hilali şarkı dinlerken buldum bir yandan da kafasını sallıyor ve şarkıya eşlik ediyordu. Bu haline gülümseyerek baktım ve bende kulaklığımı takıp şarkı dinlemeye başladım. An itibariyle ona son nottan bahsetmekten vazgeçtim. Bu işin üstüne gitmek istediğimden emin değildim. Hiçbir şey olmamış gibi yapsam çok mu salakça olurdu? Neden mi olmamış gibi davranmak istiyorum? Çünkü bu işin sonunda üzüleceğimi hissediyorum. Bu kişi ciddi mi yoksa dalga mı geçiyor onu bile bilmiyorum. Ciddi olduğunu varsayarsak… Ben şimdiye kadar kimseyle çıkmadım. Ve hiç âşık olmadım.
Korkuyorum… Korkuyorum çünkü bu kişi benim hakkımda ne kadar olduğunu bilemediğim miktarda bilgiye sahip. Ya gerçekten bu kişiden etkilenirsem ve o da beni şimdiye kadar arkadaşlarımın yaptığı gibi bırakıp giderse. İşin içine kalbim dâhil olursa toparlanabileceğimden emin değilim. O yüzden hiçbir şey yokmuş gibi davranmalıyım. Bunun için de aklıma pek gelmemesini sağlamalıyım.
Gidip Hilal’e bir şeyler izleyelim dedim. Birlikte Once Upon A Time izledik. Uzun zamandır bir şeyler izleyememiştim. Gerçekten iyi gelmişti. Bu diziyi seviyordum ancak önceki bölümlerini sürekli takip edememiştim. Hilal’e ”şu adam kim?” diye bir soru yönelttim. “Bilmiyorum ki” dedi gözünü ekrandan ayırmadan. İnsanın sürekli izlediği dizideki karakteri bilmemesi bence biraz garipti. “Bütün bölümleri izlemedin mi sen, nasıl bilmiyorsun?” Dedim. “Haa şey… Bazı bölümleri sıkılınca kapatmış olabilirim tabi.” dedi. Tam Hilal’e göre bir hareketti. Alışmıştım artık.
Bölüm bitince duş alıp yatacağını söyledi ve gitti. Odada yalnız kalmıştım. Bir şeyler izleyemediğim gibi epeydir kitapta okumadığımı düşündüm ve gözüm masada duran kitaba takıldı.
Hani şu esrarengiz çocuğun hediyesi olan kitap… Sonuçta bir kitaptı ama bunu veren kişinin beni takip ettiğini düşünürsek okulda taşımasam daha iyi olurdu. Sonra da aklıma bir fikir geldi…
Okula gider gitmez ilk işim hediye ve notları dolabıma düzgün bir şekilde yerleştirmek oldu. Anlaşılmazsa diye bende esrarengiz çocuğa onun bana yaptığı gibi not yazdım. Sonrada derse girmek için kendi kitaplarımı alıp oradan uzaklaştım.
Ders mimari projeydi. Evet, bugün liste teslim edilecekti. Hoca neşeli bir günaydınla girdi amfiye. Anlaşılan bugün bir tek ben mutsuzdum. Hoca masasında duran listeye uzun uzun baktı ardından konuşmaya başladı. “Partnersiz sadece 3 kişi var bu demek oluyor ki biriniz tek yapmak zorunda “dedi hoca.
Evet, 3 kişi vardı Esin Avcı, Harun Ilgaz ve ne yazık ki Taner Aydemir. Bende bu şans varken hoca kesin beni Taner’le eşleştirirdi. İçimden dua ettim çaresizce. Lütfen o olmasın lütfennn. ”Harun sen Esinle partnersin, Taner sen tek başına yapacaksın” dedi hoca birden.
Tek başına yapan kişi olsam daha iyi olurdu ama buna da şükür. Hatta yess, işte buu! Dualarım kabul oldu ve Taner yüzünden sinir krizi geçirmeme gerek kalmadı. Harun’la şimdiye kadar hiç konuşmuşluğum yoktu ama Taner gibi biri olmadığı belliydi. Merak ettiğim şey ise bildiğim kadarıyla popüler biriydi, neden partneri yoktu ki?
Ders bitince Taner yanıma geldi ve “Üzülme daha sonraki projelerde birlikte çalışırız “dedi dramatik bir tavırla sonra da gitti. İçimden tabi tabi kesinlikle(!) diye cevap verdim. Hayatımda gördüğüm en gereksiz insandı. İşi gücü yok mu ya bunun?
Dışarı çıktığımda Harun kapının önünde bekliyordu. Vay be beni mi beklemişti? Gülümseyerek “Özellikle tanışmadık ben Harun” dedi ve elini uzattı. Hafifçe elini tutup “Esin ”dedim. “Sence ortak çalışmaları nerede yapalım?” diye sordu. “Söyleyebileceğim tek yer kütüphane ”dedim başka neresi olabilirdi ki zaten. “Tahmin etmiştim. ”dedi. Ezdi mi şimdi bu beni? Yok, yok baksana çocuk gayet nazik konuşuyor. “Benim ve arkadaşlarımın bir müzik grubu var biliyorsundur büyük ihtimalle. Okulun festival ve konserlerinde çıktığımız için bize bir prova odası ayarladılar. Provalar haricinde ders çalışmak için kullanıyoruz. Bence kütüphane kalabalık olacağı için sıkıntılı olabilir. Ne dersin? ”diye sordu. Erkeklerin takıldığı bir yerde çalışmak benim açımdan pek rahat olmazdı ama Harun iyi bir çocuğa benziyordu. Ayrıca haklıydı da. Kütüphane herkesin ilk tercihiydi… “Bilmem ki” dedim. Kararsız kalmıştım. ”Pekâlâ, o zaman son dersten sonra seni oraya götürebilirim. Arkadaşlardan orda olan varsa onlarla da tanışırsın. Belki o zaman karar verebilirsin. ”dedi. Çocuk baya düşünceli çıktı. ”Tamam” dedim ben de ”Hiç konserimize geldiğin oldu mu? ”diye sordu bu sefer de. Biraz utanarak ”Hayır, pek aram yok böyle şeylerle “dedim. “Belki bundan sonra gelirsin.” Dedi gülümseyerek. “1 kerelik partnerini kırmazsın herhalde” Diye devam etti. Vay be bir partnerim vardı artık. Ben de gülümsedim “1 kerelik olabilir sanırım” dedim. ” Tamam, o zaman çıkışta buluşalım ne olur ne olmaz numaranı verir misin? ”dedi. Numaramı söyledim, oda beni çaldırdı, böylece ben de onun numarasını kaydettim. Çıkışta görüşmek üzere vedalaştık. Giderken arkasından baktım. Gerçekten iyi bir çocuğa benziyordu, kibardı da… Düşünmeyeceğimi söylemiştim ama… Acabaa… Esrarengiz çocuk Harun olabilir miydi?
Keşke bizim sınav haftalarımız da bu kar çabuk geçebilse değil mi? Bölümü nasıl buldunuz? Beğenilip beğenilmediğini merak ediyorum. Lütfen yorum yapın!
İyi pazarlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜTÜPHANE
Roman d'amourİlk görüşte aşka inanır mısınız? Eğer cevabınız evetse bu hikayeyi okumayabilirsiniz.Çünkü bu hikaye zamanla aşık olmanın hikayesi... Bir tarafta dolabında esrarengiz hediye ve notlar bulan Esin diğer tarafta ona nasıl açılacağını bilmeyen esrarengi...