Yeni bir bölüme hazır mıyız? Bu bölümdeki anlatımım pek güzel olmamış olabilir. Üzgünüm...
Takdir yine size ait tabi. İyi okumalar :)
-Esin Avcı'nın Bakış Açısı-
Sabah uyandığımda kendimi fazlasıyla dinç hissediyordum. Dünkü yorgunluktan eser kalmamıştı. Yatakta oturup gerindiğimde bir şey dank etti. Ben buraya nasıl gelmiştim? Son hatırladığım salonda Özgür'ün omzuna başımı koyup film seyretmemdi.
Gerisi... Gerisi yoktu.
Kalkıp üstüme başıma çeki düzen verdikten sonra mutfaktan gelen seslere kulak verdim. Ben mutfağa girdiğimde Özgür çay koyuyordu. "Günaydın" dedim sebepsiz bir mutlulukla. "Günaydın" dedi o da bana gülümseyerek. Aklıma gelmişken sorayım bari. "Özgür ben yatağıma kendim mi gidip yattım?" diye sordum merakla. Bana gözlerini kısarak ve sinsi bir şekilde sırıtarak baktı. "Hatırlamıyor musun?" dedi. Hatırlamıyordum... "Hayır" dedim anlamaya çalışarak. Ne olmuş olabilirdi ki?
"Uyuya kalmışsın ben de seni rahat et diye yatağa taşıdım" dedi. "T-teşekkürler" dedim temkinli bir şekilde "Sonra neler sayıkladığını hatırlamıyorsun demek" dedi çenesini tutup düşünür gibi yaparken. Ortamı yumuşatmak için hafifçe güldüm. "Ne dedim? Oyuncak ayım olmadan uyuyamam filan mı?" dedim. Güldü " Oyuncak ayıyla mı uyuyorsun?" diye sordu. "Yoo hayır yani örnek olarak söylemiştim ben" dedim. Tabi ki de oyuncak ayıyla uyumuyordum. Yani... Birkaç yıldır. Demek ki bunu söylememiştim. Eee o zaman ne dedim peki?
Ne?
Hadi canım?
ASLA!
"Adımı sayıkladın bir de beni çok sevdiğini söyledin" dedi esrarengiz havasına son vererek. "Haa... Ben de şey sandım" dedim gülerek. Tek kaşını kaldırarak "Ne sandın?" diye sordu.
Salak Esin!
Yüzümün kızardığını biliyordum. Ama utanmamış gibi davranmalıydım. Kafamı kaşıyarak "Ne sanıcam canım?" dedim gülerek. "Sen bi kızardın sanki ama neyse" dedi. Kahkahasını zor tuttuğu belliydi. "Yaa Özgürr" diye kızdım ona. Bunu dememle birlikte kahkahasını koyuverdi. "Ama ne yapabilirim hoşuma gidiyor" dedi. "Tamam." Dedim bende son noktayı koyarak.
Oha! Sevgili tribi doğruymuş...
Bozulduğumu fark edip yanıma geldi. "Hoşuna giden ne diye sormayacak mısın?" dedi. Üff soracak olsam sorardım zaten. Neyse... "Neymiş?" diye sordum aslında ilgilenmiyorum da hadi gönlün olsun mesajını vererek. Ellerimi tutup "Sensin" dedi sakin bir o kadar da insanın gururunu okşayan bir sesle. Anında eridim tabi ve istemsizce gülümsemeye başladım. Ben bu çocuğa trip bile atamıyordum. Yanağıma bir öpücük kondurup "Trip atarken bile güzelsin" dedi. Bu sefer hak etmişti. Koluna bir yumruk geçirdim. "Ahh" dedi bunun etkisiyle. Ama hala gülüyordu "Öökeliyken de güzelsin" dedi vurduğum yeri ovarken. Aynı anda gülmeye başladık iflah olmazdı bu. Ama ne yapıyım seviyordum işte.
Peki peki... Kabul çok tatlıydı.
"Ha Esin öfkeli demişken aklıma geldi" diye başladı cümleye. Öfkeli deyince aklına gelebilecek şeyler? "Ben sana seni ilk gördüğüm anı anlatmıştım. Peki sen beni ilk gördüğün anı hatırlıyor musun?" diye sordu.
Birlikte kahvaltı masasına otururken aklıma getirmeye çalıştım. Aslında bunu ben daha önce de düşünmüştüm ama ilk an hep Harun'un bizi tanıştırdığı andı. Daha önce de görmüş olabilir miydim? Büyük olasılıkla evet. Aynı bölümdeydik sonuçta hatırlamasam bile görmüş olmalıydım.
"Eee cevap vermedin?" dedi merakla. "Düşünüyorum ama aklıma ilk gelen an Harun'un bizi tanıştırdığı an" dedim bende. "Tahmin etmiştim" dedi kafasını hafifçe sallayarak. Gözlerimi iri iri açarak sordum "Yanlış mı hatırlıyorum?" Eğer öyleyse bana kırılır mıydı?
Kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. "Kasım ayıydı kütüphanede biri sana çarpıp elindekilerin düşmesine sebep olmuştu. Hatırlıyor musun?" diye sordu. İstemsizce kaşlarımı çattım sanki o anı tekrar yaşıyordum "Evet... Çok kızmıştım" diye onayladım. Özgür bu anı nasıl biliyordu? Gülümseyerek "O zaman da kaşlarını böyle çatmıştın" dedi bunun üzerine gözlerim şaşkınlıkla irileşti. "Peki... Sen tam giderken biri sana gözden kaçırdığın kalemini uzatmıştı, onu hatırlıyor musun?" diye başka bir soru sordu. "Evet..." dedim söylemesine gerek kalmamıştı artık ama o yine de "O kişi bendim" dedi. Ellerimle yüzümü kapattım. Birkaç saniye öyle durduktan sonra yavaş yavaş çektim. "Ne oldu?" diye sordu. "Amfiye gidene kadar çocuğun yüzüne bile bakmadım çok odunum diye düşünmüştüm" dedim utanarak. Gülümseyerek masanın üstünden elimi tuttu. "Garip olansa o kişiyi bir daha görmeyeceğimi düşünmüştüm. Fakat şimdi sen tam da karşımda oturuyorsun" diye bitirdim cümlemi. "Her zaman olacağı gibi..." dedi o da.
Vay canına Özgür'le daha önceden de karşıya gelmiştik ancak ben onu fark etmemiştim demek. O çocuğu bir daha görmiycem diye düşünmüştüm... Aslına bakarsanız Harun bizi tanıştırdığında da pek görüşeceğimizi düşünmemiştim.
Fark ettim ki bizim hikâyemiz ilk görüşte değil zamanla aşık olmanın hikayesiydi...
~~
Öğlen Özgür'le birlikte istasyona gittik. Hilal'i karşılamak için... Özgür'ü artık yurda yerleşmem gerektiğine zorda olsa ikna ettim. Bu yüzden bavulumu da getirdim. Hilal'le birlikte yerleşmiş olacaktık böylece. Berk'le orada buluştuk. Onunla da uzun zamandır görüşmüyorduk. "Esin naber?" dedi beni görür görmez. "İyiyim sen nasılsın?" diye sordum ben de ona "Ne yapıyım işte Hilal gelsin diye bekliyorum. " dedi gülerek "Hilal'le zaman geçirdikten sonra diğer insanlar çok renksiz geliyor ya, tuzsuz yemek gibi" diye devam etti. Özgür "Sağ ol kardeşim bende iyiyim afiyetteyim çok şükür" dedi dalgasına. Berk buna karşılık "Oğlum senle Allah'ın her günü konuşuyoruz zaten turp gibisin işte neyini sorayım?" dedi. "Bende şaka yaptım zaten" dedi Özgür gülerek. Dayanamayıp söyledim. "Şeyy... Tatil boyunca Sarp'la birazcık fazla takılmış olma olasılığınız var mı acaba?" İkisi de gülmeye başladı. Berk "Şeytan ayrıntıda gizlidir" derken hızlı tren giriş yaptı.
Hilal trenden büyük bir neşeyle çıktı. Koşup Berk'e sıkı sıkı sarıldı. Sonra saçlarını karıştırdı. "Hulusiii" diye küçük bir haykırışta bulundu. Berk bir yandan dağılan kıvırcık saçlarını düzeltmeye çalışırken bir yandan da "Sevdiceğim hoş geldin" dedi gülerek. Özgür bizim varlığımız fark edilsin diye "Öhö öhö" diye sesler çıkardı. Hilal bize dönüp "Ooo en sevdiğim kuzenim" dedi kısa bir kucaklaşma faslından sonra "Esin bakıyorum da kırmızı değilsin" dedi. Birlikte gülmeye başladık. Bana da sarıldıktan sonra "Eee ben yokken sıkıcı hayatınız nasıldı bakalım?" diye sordu arabaya doğru ilerlerken. Berk "Sıkıcıydı" dedi gülümseyerek. Hilal ona yapma dercesine bir bakış attı. Sanırım o da benim düşündüğümü düşünmüştü.
Sarp etkisi...
~~
Özgür bizi yurda bıraktı. Akşama doğru tekrar buluşma kararı aldık. Bavulumdaki kıyafetleri çıkarıp yeniden ütülenmesi gerekenleri bir kenara ayırdım. Yeni aldığım kitapları rafıma dizerken kendimi gülümsemekten alamadım.
Bir kitap, biraz daha mutluluk...
Hilal yanıma gelip "Ne aldın bakıyım?" diye sordu. Ona rafı gösterdim. Agapi, Yıldız tozu ve Sadece bir gün... "Üff çok sıkıcı" dedi yüzünü buruşturarak. Kafamı hafifçe eğerek "Evet biliyorum biraz fazla romantik, sadece denk geldi." Dedim. Omzunu silkip "Hayat bazen biraz daha aksiyon ister." Dedi gülerek.
Heyy bölümü nasıl buldunuz. Yorumları ve oyları esirgemeyelim lütfennn...
Eğer Kütüphane'yi severek okuyorsanız birilerine tavsiye etmeniz beni çok mutlu eder.
Pazartesi görüşürüz...
Biraz daha aksiyon?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜTÜPHANE
Romanceİlk görüşte aşka inanır mısınız? Eğer cevabınız evetse bu hikayeyi okumayabilirsiniz.Çünkü bu hikaye zamanla aşık olmanın hikayesi... Bir tarafta dolabında esrarengiz hediye ve notlar bulan Esin diğer tarafta ona nasıl açılacağını bilmeyen esrarengi...