Gözümü tekrar açtığımda kendimi çilek kokan bir hastane odasında buldum. Kimse yok etrafta ve yanımda duran etajerin üstünde iki tane çilekli puding kabı, boş.
Ve üçüncüsünü de elinde yiyerek gelen birini görüyorum. Demiştim ya tanıdık bir silüet.
Bir kaşık dolusu çilekli pudingi ağzına atıp yanımdaki koltuğa oturdu.
"Oo uyanmışsın. Korkuttun beni."
Bir şey demedim. Onu izliyordum. Canım çok pis çilekli puding çekmişti.
Tekrar konuştu."O çok kıymetli adını öğrendim bu arada."
O benim adımı yeni öğreniyor, ben onunkini unutuyorum. Ama şöyle tanıtayım kafasına top attığım çocuk. Yanlışlıkla. Ha sonra da binanın tepesinde karşılaşmıştık.
"Çilekli puding aşkına! Hepsini sen mi yiyeceksin?" diye söylendim.
Evet, ne olduğunu tam anlamadan hastaneye getiriliyorum. Karşımda hayvan gibi çilekli puding gömen biri ve benim ağzımdan ilk çıkan sözler bunlar. Hâla şaşırıyorsanız, şaşırabilirsiniz.
"Ciddi misin? Sonunda çilekli puding seven biri."
Çantasından çıkarıp bir tane de bana verdi.
Yatağımdan biraz doğrulmaya çalıştım. O sırada kafam acıdı. Sahi kafama ne olmuştu benim?
"Hemşire ağrı kesici verdi, bir de yaşayacağını söylediler."
Ters ters baktım.
"Okuldaki onca insan arasında yanımda sen olduğuna göre başıma gelen şeyin sorumlusu sen gibi duruyorsun."
Evet bunu söylemek için epey geciktim, farkındayım.
"Yani... Kafana gelen şeyin sorumlusu benim evet. Özür dilerim."
Top. Benim bir keresinde buna isabet ettirdiğim top gelip benim kafamı bulmuştu. Etme bulma dünyası işte.
"Tebrik ederim seni, intikamını aldın."dedim bir kaşıkta ağzıma ben atarak.
"Hatırlıyorsun demek kafamı yardığını. Ama ben bilerek atmadım. Paslaşırken denk geldi sana."
"Öyle pas mı atılır anasini satim! Ayrıca burda kafası yarılan biri varsa o da benim."
Benim böyle söylememle birlikte hemşire girdi içeri. Tomografi çekileceğini söyledi.
"Tamam ben getiririm." dedi çilekli puding.
O sırada telefonu çaldı.
"Merak etmeyin hocam, iyi. Ben sizi ararım, tamam."
Sonra bana döndü.
"Fuat hoca da geldi, bizimleydi ama acil işi çıktı bir saate burda olur. Sen de bana emanetsin."
"Benden önemli mi?" diye söylendim.
"Efendim?"
"Boşver.."
...
İşimiz bittikten sonra, sonuçların bir saate çıkacağını ve beni ne olur ne olmaz diye gözetim altında tutacaklarını söylediler.
Bu kafa darbeler alışkııın. Ama illa kanıt istiyorlar. Neyse tatil gibi oldu bana da.
Çilekli puding sekretere bir şeyler söylüyordu. Karnımın guruldadığını farkedip, seslendim.
"Çilekli pudiiing!"
Herkes bir an dönüp bana baktı. Boş bulunup artı adını da unuttuğumu hesaba katıp hastanenin ortasında çilekli puding diye bağırmamın dışında sorun yok.
Çilekli puding gülerek geldi.
"Çilekli puding mi? Tamam güzelmiş ama benim bir adım var, Sera Çetin."
"Neymiş?"
"Batu. Batu Koran."
Hatırladım şu an. "bin Batu" demişti.
"Tamam Batu Koran. Acıktım ben onu söyleyecektim. Madem bunun sorumlusu sensin bana seve seve katlanırsın değil mi?"
Ne istiyorsun dercesine başını salladı.
"İki lahmacun, iki ayran. Hadi ikile koçum."
Yüzünü buruşturdu.
"İyi sipariş ediyorum şimdi"dedi.
Telefonu elinden aldım.
"Hayır ya, vardır bu civarda. Git al gel." dedim.
"Olmaz seni yalnız bırakamam, sipariş edelim on dk ya gelir."
İnat ediyorum ulan.
"Yahu sen alıp gelsen ölür müsün?"
"Sipariş ediyim nolacak?"
"Bak Fuat hoca mıydı neydi, o gelmeden giderim buradan. Sen de kalırsın öyle."
"Çattık ya! Tamam alıp geliyorum. Sen de şuraya otur. Bir yere ayrılma bekle beni." dedi koltukları göstererek.
O giderken yüzümdeki zafer gülümsemesiyle koltuklara doğru ilerledim.
Koridor çok kalabalık sayılmazdı. Takım elbiseli iki adam geldi, sekretere bir şeyler sordu. Onları süzerken adamın eli beline gitti. O sırada silahı gördüm. Söylediklerine kulak kabarttım.
"Bir tanıdığımız diyorum, geçmiş olsun deyip çıkacaz."
"Bu serviste öyle bir hasta yok ama."
"Nasıl yok? Ayaz Diner diyorum. İyi bakın."
Ayaz mı?
Ah tabi ya, kolu kötüydü onun.
"Öyle biri yok ama Ayaz Demir isimli bir hasta var. 603 nolu odada yatıyor.
Adamlar birbirine bakıp kaş göz yaptı. Sonra da serviste, odaya doğru ilerlediler.
O sırada elinde yiyecek poşetiyle gelen Ayaz'ı gördüm. Acıkan tek ben değilmişim.
Beni görünce şaşırdı. Ama onun daha fazla şaşırmasına müsade etmeden adamların olduğu koridora arkasını döndürüp "seni arıyorlar" dedim.
"Hass."
Bu sırada adamlar sekreterin bahsettiği odaya girmişlerdi.
"Hangi odada kalıyorsun? Acele et, bütün odaları ararlar şimdi."
"609' dayım ben."
Şöyle bi baktım
"İyi iyi sana daha var."dedim Bir yandan da odasına ilerliyoruz tabi.
Ayaz'ı bir sıkıntı aldı. Odaya girer girmez kapıyı kitledi.
"Napıyosun, aç kapıyı böyle daha çok dikkat çekersin. Zaten nasıl becerdiysen servis kaydında ismin yok. O yüzden emin değiller."
Hayır, hiç mi film izlemiyor bu çocuk? Her şeyi ben düşünüyorum.
Benim dediklerimi kafasında biraz tartıp açtı kapıyı. Mantığımla tokatlarım.
"E kapıyı da açtık şimdi var mı bi planın?"
"Yok."
"Manyaksın sen ya."
"Her şeyi ben mi düşünücem?"
"Şimdiye kadar düşündüklerin beyninin %2 lik kısmını kullandığına işaret ediyor."
"Tamam."
Ayaz'ı camdan atmak istedim şu an. Tümden yokoluş. Temiz iş.
Kapı çaldı.
Art arda bölüm atıyorum, ben de şaşkınım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRONİK PSİKOPAT (dewamke:)
Teen FictionHeyecan arama, heyecan seni bulur.Şimdi bu oyunu bizim tarzımızla oynayalım!