Batu'nun sabahtan beri sayıkladığı Fuat hoca gelmişti. Batu'yla refakatçi mevzusunu tartışıyorlardı.
Sonunda Batu nasıl ikna ettiyse hoca durumu kabullendi.
"Bir şeye ihtiyacınız olursa arayın çocuklar."
"Tamam hocam, Batu halleder merak etmeyin siz."
Batu'ya yandan bir bakış fırlattım. Halinden hiç memnun değildi ama olsun.
"Fuat hoca tekrar gelmez demi?"
"Gelmez, zaten karısı yeni doğum yapmış o yüzden buraya gelmesi sıkıntı onun için."
"Güzel.. Allah analı babalı büyütsün. Biz planımıza geçelim.
"Sen ciddi ciddi kaçacaksın yani öyle mi?"
"Kaçacaz dedik ya, niye ikiletiyon!"
"Ben hiçbir yere gelmiyorum."
"Sen gelmeyeceksin zaten, yardım etsen yeter."
"Peki anlat."
"Şimdi, hastanenin ön kapısında güvenlik var o yüzden kantin kapısını kullanıp ordan tüyecez."
"Oo zekice, çok düşündün mü bunu?"
"Yo, tamamen doğaçlama."
"Pekii, nereye gideceksin bu saatte?
"Bu soruyu baştan sorman gerekiyordu."
"Cevaplamazsan kılımı kıpırdatmam."
"Yahu, ufak bir işim var, bir yere uğramam lazım. Uzun sürmez sonra tıpış tıpış buraya gelicem zaten."
Düşündü onaylamadı kafasını sallayıp devam gibicesinden bir işaret verdi. Yani ben öyle anladım.
"Bu kadar işte, İstanbul'un fetih planını falan mı bekliyodun sen?"
"Ben napıcam onu anlamadım. Kucağımda felan mı taşıyacam seni?"
Burda kahkaha attım.
"Sen şimdilik kıyafetlerimi at çantana, burdan onlarla çıkamam neticede. Sonrasını sonra düşünürüz."
Batu'nun soruları bitince nihayet çıkabildik. O hemşireleri oyalarken ben de asansörden zemin kata indim. Sonra o da geldi. Lavaboda üstümü değişip kantine gittik. Burası biraz kalabalıktı. O sırada Batu gözümden kayboldu. Etrafa bakınınca onu çilekli puding alırken gördüm.
"Napıyosun sen, sırası mı şimdi?"
"Oksijen eşittir bunlar."
"Al işte fabrika ayarları sıkıntılı biri daha.."
"Bir şey mi dedin?"
Onu kolundan sürükleyip kantinden çıkardım nihayetinde.
Ardından hastanenin arkasını dolanıp taksiye atladım.
...
İlk defa mekan bomboştu. Ardından Rıfat abi geldi.
"Hoşgeldin kardeşim, seni görmek güzel."
"Eyvallah abi de niye kimse yok?"
"Cihan'ın maçına gittiler. Sen niye formalısın hâla?"
"Fazla mesai yaptım abi bugün. Sen beni boşver de şu meseleyi bi aydınlat."
Kimse olmadığından emin olmak için etrafa bakındı.
Sonra iki tabure çekip anlatmaya başladı.
"Babanın yurtdışında iş yaptığı adamlardan biri vardı hatırlıyor musun? Şu öldürülen herif."
"Evet, hatırlıyorum. İhanet etti diye babam yanından kovmuş."
"Hah işte o adam ölmemiş. Ama tonla para verip susturmuşlar, öldü diye göstermişler. Bu adam tekrar başını belaya sokmuş tabi. Bu sefer paçayı kurtaramayıp yakalanmış. Neyse işte öttürmüşler tabi bunu."
"Yaani Rıfat abi... Ne anlatmış? Ne biliyo babamla ilgili anlatsana!"
"Yahu anlatıyorum, sakin ol. Bunu içeriye attıktan sonra bizim çocuklardan biri sıkıştırmış bunu. Baya bir direnmiş ama sonunda söylemiş. Babanın katilinin gerçek adı Tufan Mihri imiş. Ama olaydan sonra adını değiştirip yurt dışına kaçmış. Ben ismi arattırdım ama hiçbir kayıt yok ve ölü olarak geçiyor. Zaten ortada kanıt olmadığı için babanın cinayeti intihar diye biliniyor, biliyosun."
Kan beynime sıçramıştı.
"Teker teker toplayacam o kanıtları. O herifi de bulup layık olduğu yere gömecem."
"Şimdi sakin olmalıyız. Bu anlattıklarımı sadece Nazmi abin, sen ve ben biliyoruz. Sen de çocuklara bahsetme şimdilik. Onlar öfkeli hareket eder. Şimdi bunun zamanı değil."
"Peki başka bir şey söylememiş mi bu herif?"
"Anlattığı gecenin sabahına öldürülmüş. Belli ki birilerinin haberi var ve susturmak istiyor. Ama geç kaldı."
Kafamda deli sorular, içimdeki intikam duygusu tekrar körükleniyor.
İster yerin dibine girsin, ister uzaya ışınlansın. Bende Sera'ysam o adamın kurtuluşu yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRONİK PSİKOPAT (dewamke:)
Fiksi RemajaHeyecan arama, heyecan seni bulur.Şimdi bu oyunu bizim tarzımızla oynayalım!