33.Bölüm👅

258 19 2
                                    

Yağmur yağıyordu. Otobüste cam kenarına oturmuş, yağmur damlalarının cama çarpmasını seyrediyordum. Kulağımda maNga "dünyanın sonuna doğmuşum" diye bağırıyordu.

Babamın mezarına gidiyordum. Keşke bir gün önceden hava durumuna baksaydım diye yakınıyordum.

Tam şarkının moduna girmiştim ki telefonum titredi, bir yeni mesaj.

"Hâla umudum var."

Ayaz ile konuştuğumuz o günden bu yana bir hafta geçmişti. Bir soru sormuştu bana, cevabını hâla vermemiştim. Tam da bu yüzden yazmıştı. Ben o gün sessiz kalınca daha fazla üstelemedi. Ama bir hafta içinde benden cevap beklediğini, bu konuda daha fazla başımı ağrıtmak istemediğini söyledi.

Ben cevap vermemiştim evet. Yani bilememiştim ne diyeceğimi. Aslında işime gelirdi hedeflerimiz aynıydı. Ama bilmiyorum yine de beni rahatsız eden bir şeyler vardı, hemen kabul edemedim. Biraz düşünmem gerekmişti. Hâla da düşünüyordum. Benim babamın katili diye şüphelendiğim adam onun babasıydı ve eğer şüphelerimde haklıysam onu Ayaz'ın eline bırakmaz kendi ellerimle gebertirdim.

Ani bir fren beni tüm bu düşüncelerimden sıyırdı. Buğulu camı elimle silip nerede olduğumu kontrol ettim. Bir sonraki durakta ineceğimi farkedip düğmeye bastım.

Yağmur hafiflemişti biraz, kapşonumu kafama geçirip ağır adımlarla yürümeye koyuldum. Mezarlık ilerde tüm kasvetiyle duruyordu. Ve içinde sevdiğim birinin olmasına hâla alışamamıştım.

Derin bir nefes aldım, babamın mezarının başındaydım. Ellerim mezar taşında, isminin yazdığı kısmı okşuyordum. Tek ailem burada yatıyordu. Evet tek ailemdi.

Ben kendimi bildim bileli yetimhanedeydim. Yani bir annem ya da babam yoktu, konuşmayı öğrendiğimde ya da ilk adımımı attığımda. Yani muhtemelen yoktu çünkü daha bebekken yetimhanenin kapısına postalanmıştım.

Hiç unutmam, birkaç tane çocuğa ailelerinin fotoğrafı verilmişti ya da onlardan kalan eşyalar falan işte. Aileleri ölmüş olmalıydı sanırım. Benim gibi terkedilmiş değillerdi. Ben de bekledim. Belki bana da bir şeyler verirler, onunla avunurum zannettim. Ama yoktu, zaten beni daha bebekken buraya bırakıp gidenlerden bir şey olsa sahiden onunla avunacak mıydım? Çocukluk işte. Ya da aptallık. Onları bulmaya da hiçbir zaman niyetlenmedim, beni istemeyeni ben hiç istemezdim. Hayatımın ilk gerçeğini o zaman kabullendim, kimsesizdim.

Sonra bir gün bir adam girdi o kapıdan içeri, hatırlıyorum beş yaşlarında falanım, kafamı kollarımın arasına gömmüşüm, merdivene oturmuş ağlıyorum. O adam geldi, yanıma oturdu. Başımı okşadı, moralim düzelsin diye bir sürü oyuncak, çikolata falan aldı. Sonra ben ona "senin ailen var mı?" diye sordum. "Vardı" dedi. "Benim hiç olmadı." dedim oyuncak bebeği tutarak.(İlk oyuncak bebeğim.) Sonra adam kaldırdı beni, elimden tuttu, müdürün odasına götürdü. Sonra o benim ailem, ben onun ailesi oldum. Babam da o, annem de oydu.

Ben on beş yaşındayken vefat etti. Ofisinde öylece yerde yatıyormuş. Şerefsizin biri ilaç vermişti, kanında saptanmış. Ama kanıt yoktu ve intihar denildi.

Karısı ondan önce ölmüştü, hemen yanında da onun mezarı vardı, Sevgi Çetin. İki vasiyetinden biriydi bu. İkinciyi ise hâla bilmiyorum. Çok direndim Rıfat abilere ama söylemediler. Zamanı varmış güya.

Toprağını öpüp, kokladım ve bir kez daha söz verdim. "Hakedene hakettiğini yaşatacağım baba."

Kara bulutlar hâla dağılmamıştı, ben otobüs durağına yürürken.

"Hasss.." arabanın teki hızla yanımdan geçerken gri eşofmanımın paçasını batırmıştı. Ben arkasından söylene durayım, araba mezarlığın önünde durmuştu. Siyah lüks bir araç. Şoför arabadan inip, arka kapıyı açtı.

Ta ta taaam!

Kemal Diner.

Adam bütün okları üstüne çekiyordu adeta. Tam takip etmeyi düşünürken, şoförün arabada beklediğini farkettim. Kemal'in içerilere doğru ilerlediğini seçebiliyordum uzaktan da olsa. Bu adamla görülecek bir hesabım vardı ve şimdi takip edersem dikkat çekebilirim diye düşündüm, oyun daha yeni başlıyordu. Riske atarsak erken final olurdu.

Ayaz'a mesaj çektim.

"Yanındayım, hesabı kapatalım."



KRONİK PSİKOPAT (dewamke:)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin