16.Bölüm👅

402 29 6
                                    

Yazar sık sık bölüm atmayı nereden öğrendi acaba xjcbfjdnd

Güneşin ilk ışıkları hakkında betimleme yapmadan dümdüz uyandım.

Sıradan bir okul sabahı, yurdun içinde birbirine karışan sesler ve sağa sola esneyerek yataktan kalkmaya çalışan ben.

"Sana da günaydın, sabahın köründe fizik ödevi yetiştirmeye çalışan Tuğçe."

Tuğçe bizim bölümdeki kızlardandı. İstisnasız her çarşamba sabahı fizik ödevini yetiştirmek için kendini parçalıyordu.

"Günaydın Sera" diye karşılık verdi kafasını kaldırıp.

Gözüm bizim kızları aradı, yemekhaneye çoktan inmiş olmalıydılar.

Koridorda ilerlerken Gülçin'le karşılaştım.

"Oo gecekuşu buranın yolunu bulabildin demek."

"Şimdiye kadar bulamadığım olmadı, merak etme."

"Belli olmaz orası, bakarsın bir gün anahtarın kayboluverir. Sonra kapıda kalırsın."

"Hatırlat bir ara yaşayalım bunu."

Yanından gülerek uzaklaşırken sinir olmus bir şekilde arkamdan bakmakla yetindi.

Kendi kaşınıyor ben de keyfim yerinde olursa kaşıyorum bu kadar.

Yemekhaneye inip yemeğimi falan yedim sonra kızlarla hazırlanıp yola düştük.

Kimseden çıt çıkmadan sessizce yürüyorduk. Ama ben bu oyunu bozarım.

"Noluyo lan, ne bu sessizlik?"

"Sen daha iyi bilirsin." dedi Mine surat yaparak.

"Zeyno, nesi var bunun?"

"Ya kanka sen sınava gireceksin diye tavır yapıyor, ben girmen taraftarıyım zaten ama sadece üzülüyorum."

"Haa o mesele. Ya niye takıldınız ki bu kadar, gireceğim kararımı verdim ama bu sizden ayrılacağım anlamına gelmiyor. Kardeşiz lan biz unuttunuz mu?"

Böyle deyince üçümüz de bir duygusal moda girip birbirimize sarıldık.

Karar konusuna gelince de o kısım biraz çabuk oldu. Bizim çocuklarla konuştum. Onlar da girmem konusunda desteklediler beni. Ayrıca bu işin arkasında başka bir mesele daha vardı.
O yüzden girecektim o sınava.

Okula yaklaştığımız sırada elinde basketbol topu sektirerek Tunç geldi yanımıza. Kızlar da hafiften tüydüler o sırada. Aga bu üçünün arasında Tunç'la benim sevgili olduğuma dair bir masal falan dönmüş. Dedim ya masal.

"Günaydın."dedi.

"Günaydın."dedim.

"Karşılık verdiğine göre gideceksin demek."

"Evet Tunç gideceğim, çok istersen sen de gelebilirsin."

"Dalga geçme, dünden beri uyuyamıyorum ben."

Durdum.
Gözlerinin içine baktım.
O da şaşkın şu an.

"Bana öyle bakma."

"Canım nasıl isterse öyle bakarım."

Dedim ve sonra gözlerimi çektim.

Sahiden uyumamış.

"Bak Tunç, böyle konuşmalar yapmak benim tarzım değil ama seni seven bir sürü kız vardır bu okulda. Neden iki senedir ben? Ben olsam bıkardım benden."

Gülerek yürümeye devam etti ve basketbol topunu kolunun altına koydu.

"Niye onlar olmadığının cevabını verebilirim, çünki sen varsın. Ama niye sen inan ben de bilmiyorum."

"Off!"

"Hem sen hiç mi bir şey hissetmedin bunca zamandır bana karşı?"

"Hissetmedim Tunç."

"Edebiyatında iyi ama neden bu kadar duygusuzsun."

Bu nasıl bir tespittir üstad?

"Napayım gazel felan mı yazayım senin için?"

"Olabilir aslında."

"Matematik de severim Tunç. Adamı önce böler sonra toplar sonra da sağa sola çarparım. Gitmeden önce senin üstünde deneyebilirim istersen."

Tertemiz delirdim anasini satim.

"Manyaksın kızım sen. Ama ben de manyak seviyorum işte naparsın."

Tunç daha fazla saçmalamadan zil çalmıştı.Girelim bakalım son derslere.

Sınıfa girince gözüme ilk çarpan şey Ayaz'ın sırasının boş olmasıydı.

Zaten o halde geleceğini zannetmiyordum.

İlk ders geometriydi ve bitti. Tenefüste müdürün yanına gidip sınava girecegimi söyledim.

"En doğru kararı verdin kızım. Orada çok daha iyi bir eğitim alacaksın."

"Umarım, doğru bir karardır hocam."

"Sınav iki gün sonra yapılacak. Sana güveniyorum."

Teşekkür edip odadan çıktım. İçimde garip bir his vardı. Hem doğru karar vermişim gibi hem de huzursuz hissediyordum.

Dışarı çıkıp çiftlerin işgal etmediği banklardan birine oturdum.

Sonra ikinci derse yetişmeye çalışan birini gördüm. Yok ya bu çocuk hakkaten akıllanmayacaktı.

"Çabuk döndün piste, hiç özletmiyorsun kendini."

Eğlenmeye çalışıyorum.

Pusulasını benim olduğum tarafa çevirip yanıma gelip oturdu.

"Özlemek istediğini bilmiyordum."

"Ben de bilmiyordum, az önce uydurdum."

Çok garip ama buradan gidince her şeyi özleyeceğimi düşünüyordum. Belki Ayaz'ı bile.

"Sana bir şey sorcam."

"Sor."

"Taner'i nereden tanıyorsun?"

"Bu şekilde konuştuğuna göre aynı soruyu ben sana soruyorum."

"Pekala, cevap vermeyeceksin madem. Zamanı gelince öğrenirim o halde."

Kafamı karıştırıp cevap alamayacağını farkedince ayağa kalkıp gitmeye yeltendi.
O sırada kolunu tuttum.

"Gerçekten kimsin, sen?"

Suratına alaycı bir ifade yerleştirdi.

"Her kimsem aradığın kişi değilim."

KRONİK PSİKOPAT (dewamke:)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin