Saçmalama Sera, dünyada Tufan isminde bir sürü insan var!
Her Tufan babanın katili sanki!Kafamda deli sorular, içimde aniden parlayan öfke belirmişti. Ama şimdi gidip adamın yakasına yapışsam ne diyecektim ki? Hem adamın kalkıpta 'aa evet babanın katili benim' diyecek hali de yoktu. O yüzden içimden bilmem kaça kadar sayıp bu işi ince ince işlemeye karar verdim. Sinirlerim biraz zorlanacaktı ama katlanacaktım.
Polisler geldi, birkaç kişiden ifade aldı ama işin komik tarafı havuzdaki kan değil boyaymış. Bunu öğrenince çok gülmüştüm. Keşke Ayaz -onun yaptığını düşünüyorum- bana da haber verseymiş de biraz eğlenseymişiz.
Batu sürekli bir şeyler söylüyordu ama kafam başka yerde olduğundan anlayamıyordum.
"Hı?"
"Diyorum ki kim yaptıysa hiç komik değildi."
Hâla olayın şokunu atlatamamıştı anlaşılan. Oysa biz çoktan olay yerinden ayrılmış, Batu biraz kendine gelsin, bende kafamı dağıtayım diye sahile doğru yürüyüşe koyulmuştuk.
"Bence komikti."
"Ya gerçek olsaydı."
"O zaman işini bitirirdim."
Batu bi an koşarak geldi yanıma. Onun durduğunu farketmeyip yürümeye devam etmiştim sanırım.
"Sera sen neden bahsediyorsun? Kimin işini bitirirdin?"
"Ne işi?"
"Neyin var senin, komik olduğunu söylediğine göre bu kadar korkmaman gerekirdi."
"Korkmadım zaten, hatta oraya tekrar gidelim olur mu?"
"Ne alaka, niye gidiyoruz ki?"
"Kemal abini çok sevdim. O da beni sevdi bence. İyi anlaşırız diye düşünüyorum."
Batu bir kahkaha patlattı.
"Ciddi misin? Adamın yüzüne bir küfretmediğin kalmıştı masada!"
"İşte tekrar görüşürsek edeyim de içimde kalmasın."
Ters ters baktı.
"Manyaksın!"
"Şaka yapıyorum be, hatamı telafi ederim diye düşündüm aslında. Öyle konuşmamam gerekirdi."
Öyle düşünmedim. Ama Batu'nun şu an bunu bilmesine gerek yoktu.
"Tamam gideriz öyleyse."
Gece serin serin yüzümüze eserken bana bir üşüme gelmişti.
"Soğuk oldu dimi, gidelim hadi."
"Ceketini vermen gerekirdi, hakikaten film izlemiyorsun sen!"
"Hangi filmlerde oluyo ki bu?"
"Esas oğlan esas kıza ceketini verir ve aşık olurlar."
"Bak söylediğin iyi oldu gerek yok o zaman."
"Ölümüne kanka mıyız yani?"dedim gülerek.
"Kan- evet evet ondan."
Gülüşlerimiz denize karışıp az ilerde kıyıya vuracaktı. İşte bu yüzden sahip çıkmalıydık kıyılara.
Edebiyat dozumuzu aldık.
Batu'nun yurduna gelmiştik, az ilerde de benimki vardı. Batu duraksayıp cebinden çıkardığı telefonu bana uzattı.
"Masanın üzerinde unutmuşsun."
"Ha sağ ol ya."
"Okulda görüşürüz o zaman."
"Yarın haftasonu."
"Aa tabi ya, neyse iyi geceler."
...
Bugün bizim çocuklardan Fiko'yla buluşacaktım. Onda az buçuk hackerlık vardı. Ayaz'ı araştırmasını istemiştim geçenki olaylardan sonra. Tabii hergün bir olay oluyor sizde haklısınız ama şu kopya meselesinden sonra kurcalamıştı kafamı. O binanın terasında söyledikleri falan...her neyse.
Akbili basıp boş koltuklardan birine oturdum. Gideceğim yer çok uzak olmasa da hemen arkamda oturan ergenlerin muhabbetini dinlemek yerine kulaklığımı takmak için cebimi yokladım. Yoktu. Kafa mı bıraktılar anasini satim diye söylendim kendi kendime.
Telefonum çaldı, kayıtlı olmayan bir numaraydı. Açtım.
"Sera!"
"Efendim."
"Ayaz ben, akşam saat 6'da sana atacağım konuma gelebilir misin?"
"Numaramı nerden buldun?"
İlk defa bir soruyu zamanında sorduğumu farkettim.
"Iıı kızlardan aldım, Mine"den. Geliyor musun?"
"Bu sefer hangi havuzu boyayacaksın, yardım mı lazım?"
"Sera, lütfen gel."
Kapattı.
Ayaz ve lütfen.
Attığı konuma baktım. E hastane burası, Ruh ve Sinir Hastalıkları. Neden oraya gelmemi istemişti ki şimdi? Öğrenmenin tek yolu rotayı Fiko'dan sonra Ayaz'a çevirmekti.
Durağıma geldiğimi farkedip otobüsten indim. Anlaştığımız gibi cafede buluştuk. Mekan' a gitmek istemedim açıkçası, Ayaz mevzusunun büyütürlerdi şimdi çocuklar.
Fiko bile bir sürü soru sormuştu."Filizlenip ağaç oldum sayende."
"Fidandır o." dedim sandalyeyi çekip.
İki çay söyledikten sonra -benimki elmalı- anlatmaya başladı.
"Ne ayakmış bu Ayaz, dökül."
"Zengin iş adamı Kemal Diner'in oğlu. Bu adam aynı zamanda senin okuduğun kolejin sahibi."
"Vay canına! Çok ilginç doğrusu!"
Memnun bir yüz ifadesi takındı.
"Bunları zaten biliyorum olm ben, yok mu şöyle polisli karakollu bir şey."
"Herhangi bir suç kaydı yok."
Babası zengin çünkü.
"Ailesi peki?"
"Annesi var akıl hastanesinde kalıyor."
Duraksadı.
"Devam et."
"Kardeşi varmış birde, ama ölmüş."
"Nasıl yani?"
"İkizi olmalı sanırım, aynı tarihte doğmuşlar ama diğeri yaşamamış."
"Bana göndersene kayıtları, bulduğun faydalı faydasız ne varsa hepsini gönder. Bundan da kimseye bahsetme."
Saati farkedince Ayaz'la buluşacağımı hatırlayıp masadan kalktım.
"Nereye hemen?"
"Puzzle'ı tamamlamaya. Buradaki bilgiler eksik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRONİK PSİKOPAT (dewamke:)
Novela JuvenilHeyecan arama, heyecan seni bulur.Şimdi bu oyunu bizim tarzımızla oynayalım!