İlk ders geometriydi. 'Üçgenin iç açıları toplamını bir aydır öğrenemediniz' diye sınıfı fırçalıyordu hoca. Hocam siz de sanki biraz abartıyorsunuz ama neyse.
Benim bunların cahilliklerine sırıttığımı farketmiş olacak ki ateşledi soruyu.
"Sera, söyle bakalım kızım. Birbirine komşu iki iç açının toplamı neye eşittir?"
"Bunu bilmeyen de ne biliyim hocam?" dedim gülerek.
"Söyle o zaman evladım."
"Bir dış açıya eşittir hocam."
"Aferin!" dedi diğerlerine beni işaret ederek.
Ulan dedim içimden sınavla geldiğim okula bak. Eğer hocayı alaya almıyorlarsa ortamın IQ seviyesini ben yükseltiyorum anasini satim.
Neyse ders bitti. Selin ile bahçeye çıktık. Soğuk olunca fazla duramadan içeri girdik. Kantinin yolunu tuttuk. Koridorda biri bana omuz attı. Bi baktım Gülçin. Umursamadım. Kendi kendine eğlenecek yer arıyordu herhalde.
Birkaç yiyecek bir şey alıp çıkıyorduk ki kapının önünde pat diye Batu belirdi karşımda.
"Yaşadığına sevindim."dedi kollarını kenetleyerek.
Dün akşam beni aramıştı birkaç kere ama duymamıştım.
"Senin stokları bitirmeden ölmem merak etme."
"Hı hı tabi, dün kupayı kaldırdık ama tebrik bile etmiyorsun."
"Aslan parçası beee! Doğuştan basketbolcusun sen! Potanın içinden geçtin adeta, helal sana potadam!"
Batu'yu bir gülmek tuttu. Eliyle karnını tutuyordu öyle bir gülmek.
"Aslan parçası ha! Potadam! Se-sevdim bunu ahahahaha!"
Onun bu kadar gülmesine anlam veremeyip çıktım kantinden.
Selin koluma girip beni soru yağmuruna tutmaya başladı.
"Batu ile ne ara bu kadar samimi oldunuz?"
Bi duraksadım. Harbiden lan ne ara?
"Bilmem, ama eğlenceli bi çocuk."
"Ve yakışıklı da. Onunla takılmak isteyen o kadar çok kız var ki bu okulda."
Koridorun sonundaki kızları işaret etmişti gözüyle. Bunlar geçen yurdun arka bahçesinde beni dövebileceğini sanan kızlardı. Pis pis sırıtıyorlardı bana. Onları aldırmadım.
"Yanii Selin?"
"Yanisi kaçırma çocuğu."
Ona aldırmadım. Galiba bugün kimseyi aldıracak havada değildim.
"Ahahahaha arkadaşız biz."
O da 'ya he he' der gibi salladı kafasını.
...
Günün son dersi, kimya dersindeydik.En sevdiğim dersin kimya olduğu bilgisini de aktardıktan sonra kapı çaldı.
"Bir kere de bölmeyin şu dersi ya!"
Diye söyleniyordu kimyacı.
"Hocam, Sera Çetin'i müdür odasına çağırıyor."
Bensiz bir şey yapamıyor bunlar.
Herkes bana baktı.Hiç mi müdür odasına çağrılmadınız aga ne bakıyorsunuz?
"Hocam müsadenizle." deyip çıktım sınıftan.
Nöbetçi öğrenci tedirgin tedirgin beni süzüyordu.
"Haydaa sen niye öyle bakıyorsun?"dedim dayanamayarak.
"Şey... Şaşırdım sadece."
"Niye?"
"Sende hiçbir şey yok."
Sabrımın sınırlarını daha fazla zorlamama gerek kalmadam müdürün odasında buldum kendimi.
Yalnız değildim ama benden ayrı üç öğrenci daha vardı içeride. Üstelik birinin yüzü gözü fena dağılmıştı. O biri de geçen beni Batu konusunda tehdir eden kızdı. Yanında da kankileri.
Saçları yolunmuş tavuğa dönmüş, dudağı kanıyor ve gözünün biri şişmişti.
Ulan kim benzetmişse eline sağlık.
Ben hâla masum masum odadaki varlığımı sorguluyordum ki müdüre hanım suratında büyük bir ciddiyetle bana döndü.
"Sera kızım, ne olduğunu birde senden dinleyelim bakalım."
Ne olmuş ya? Sarhoştum hatırlamıyorum hocam.
"Ben.. anlayamadım hocam?"
"Arkadaşını diyorum, niye bu hale getirdin?
Kızlara baktım. Sinsi sinsi güldüler hocanın görmez tarafından.
"Keşke.."dedim bir anda. Kadının suratı korkunç bir hal alırken;
"Benimle bi alakası olduğunu sanmıyorum hocam." diye toparlamaya çalıştım hemen.
"Onlar öyle demiyor ama."dedi kızları göstererek.
Elimde olsa onların bir şey demesine fırsat vermeden yumruğumu ağızlarının ortasında tadarlardı amaa..Yanlış yerde yanlış insanlarlayız.
"Bir de ben dinleyebilir miyim arkadaşları?"
"Hocam birde utanmadan bilmiyormuş gibi davranıyor. Şu yüzümün haline bakın. Üstelik sırf kolum çarptı diye."
Bari güzel oynasa, ağlamaklı ses tonuna tükürdüğüm.
Yanındaki kızlardan biri bana bakarak konuşmaya başladı.
"Arkadaşa ben hatırlatayım hocam izninizle. Tuğçe saçını toplarken kolu bu arkadaşın kafasına çarptı. O da bilerek vurduğunu düşündü ve Tuğçe'nin üzerine yürüdü. Sonrasında biz ayıramadık zaten."
Bu ne boktan bi senaryo lan böyle?
Müdüre hanım gözlerini bana dikti tekrar.
Gülmeye başladım. Öyle kahkaha falan atmıyordum ama bildiğiniz sırıtıyorum. Komikti çünki, bu boktan sebeple burada olmak.
"Valla hocam, benim de haberim olsaydı daha güzel bi hikaye uydururdum."dedim.
Hoca kamera kayıtlarını izletti. Lavoboya giriyorum. Benden sonra bu iki kız giriyor. Sonra kapı açılıp hemen kapanıyor içerden. Bu da içerde kavga var süsü vermek için yapılmış sanırım. Sonra ben çıkıyorum. Sadece ben çıkıyorum yalnız. Sonra sonra da bunlar çıkıyor işte.
Ulan günde bir kere falan lavaboya gidiyorum onda da üstüme başıma bakmak için, denk geldiğim olaya bak!
Ya da bir saniye ya denk gelmedim belki de. Şimdi hatırladıım Bir tane kız çıkmıştı koridorda karşıma, yanağımda siyah bi leke olduğunu söyledi. Ben de o yüzden gitmiştim lavaboya.
Üşenmemiş plan yapmışlar anasini satim. Oysa ' Sera'cım şurama yumruk atar mısın?' deselerdi atardım zaten.
Dalgınlığım müdürün tekrar konuşmasıyla son buldu.
"Ekleyecek bir sözün var mı kızım?"
"Hocam tamam lavaboya girdim ama böyle bir şey olmadı ki. Üstüme başıma bakıp çıktım. Bu kızı görmedim bile." dedim ağzı yüzü dağılmış olanı göstererek.
Nafile aga, kadın bi kızın suratına baktı, bir de yanındaki yalancı şahitlere sonra bana döndü. Ve o sihirli kelimeler döküldü.
"Yarın bunun için disiplin kurulu toplanacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRONİK PSİKOPAT (dewamke:)
Teen FictionHeyecan arama, heyecan seni bulur.Şimdi bu oyunu bizim tarzımızla oynayalım!