"17 yaşındasınız, 17! Siz ne zaman büyüyüp adam olacaksınız da ben göreceğim acaba?" Okul müdürümüz azarlar bir tonda ardı ardına laflar sayarken göz devirmemek için kendini zor tuttum.
"Ben, suçsuzum." dedim tane tane bastırarak. Bunu odaya geldiğimizden beri kaçıncı söyleyişimdi bilmiyordum. 5? 10? Belki de 15?
"Sen sus!" dedi nefretle yüzüme bakarak. İyice çileden çıkmış gibiydi. "Tuvalete kilitleyip kızları dövmek ne Aşkın? Sen eşkiya mısın?" Sesindeki öfke, olayları her dile getirişinde daha da artıyordu.
"Size kaçıncı söylemişim bilmiyorum ama ben suçsuzum." Başka hiçbir şey söylemiyordum çünkü elimde bir kanıtım yoktu. Haliyle tek dile getirdiğim şey suçsuz olmamdı.
Gizem omzunun üzerinden kibirle yüzüme bakıp müdireye döndü. "Hocam, açıklamama izin verin."
Birkaç saniye duraksayıp konuşmak için izin istediğinde Selda Hoca susması için elini havaya kaldırmıştı. Neyse ki tek adaletsiz davranıp dinlemediği kişi ben değildim.
"Sen hiç konuşma Gizem, 5 kişi toplayıp Aşkın'ı tuvalette sıkıştırmak da neyin nesi? Neyin nefreti bu, kime bu öfken?"
"Hak etti," dedi dişlerini sıkarak tekrar bana bakıp. Onun aksine gayet sakin bir tavırla yüzüne bakıyordum. Bu sakinliğim onun daha da kudurmasına sebep oluyordu. Şimdiden yüzü öfkeden kızarmaya başlamıştı.
"Hocam dediğim gibi ben suçsuzum." Gizem'in konuşmasına izin vermeden araya atıldım. "Beni sıkıştırdılar ve ben de kendimi savunmaktan başka bir şey yapmadım. Burada azarlayacak birini arıyorsanız bunların tek sorumlusu Gizem, onu azarlayın. İzninizle gitmem gerek."
Bu saçmalığa daha fazla katlanamayacaktım. Tavrım karşışında kaşlarını çatarak yüzüme baktığında onu es geçip Gizem'e döndüm ve sırıttım. "Hayırlı teskereler sana."
Attığım adım Selda Hoca'nın adımı seslenmesiyle havada kaldığında tekrar göz devirdim. Bu kadın beni asla rahat bırakmayacaktı.
"4 kız Aşkın." Derin bir nefes aldı sakinleşmek istercesine. "4 tane kız öğrencimi hastanelik ettin, bu kaçıncı?"
"10'dan sonra saymayı bıraktım hocam." Omzumun üzerinden verdiğim cevap onu daha da kızdırmıştı. Bu kasıtlı yaptığım bir şey değildi. Tek hatam, kendimi savunmaktı. Tabii buna hata denirse. Selda Hoca sertçe kolumdan tutup ona dönmemi sağladı. Olabildiğince sıkıyordu ama canım gram acımıyordu. Artık alışmıştım.
"Bu sondu." dediğinde tek kaşımı havaya kaldırdım. "Bu sondu Aşkın ve Gizem. Artık yeter, sizi bu okulda görmek istemiyorum. Bu okulda okumanızı istemiyorum." Ani bir hareketle Gizem'e döndüğümde o da yüzüme bakıyordu. Şaşkınlığı yüzünden okunuyordu, tıpkı benim gibi.
"Ama hocam," dedi şaşkınlıkla. "Bunu yapamazsınız, yapmazsınız."
"Bal gibi de yaparım," Masasına doğru adımladı. "Kaç defa disiplinlik oldunuz haberiniz var mı sizin? Bu artık sondu, bundan böyle bu okula zarar vermenize göz yummayacağım."
"Peki ben?" dedim endişeyle. Bu endişem okulu umursadığımdan değil, bu yaşıma kadar beni okutmak için çabalayan annem içindi. "Ben suçsuzum diyorum neden kimse bana hak vermiyor? Ya Allah aşkına bir kez kendinizi benim yerime koyun ya!"
"Yalvarsan da ağlasan da atıldınız Aşkın. Yolun sonuna geldik."
Yandan bana bakan Gizem'in sesini duydum. "Hepsi senin yüzünden, yelloz!" dedi nefretle. "Senin yüzünden atıldık okuldan! Mahvedeceğim kızım seni!"
"Hocam," dedim dişlerimin arasından Gizem'i es geçip. "Şimdi biz kesin atıldık mı? Kesin mi yani? Geri dönüşü yok mu?"
Bir süre yüzüme baktı. Belli etmese de severdi bizi fakat bu kez ciddi olduğu aşikardı. "Kesin Aşkın, geri dönüşü yok artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH MAT [tamamlandı.]
Teen Fiction[tamamlandı.] "Bu daha fragmandı Aşkın." Yağız aramızdaki Barış'ı önemsemeden yüzüme bakmaya devam etti. Resmen öfkeden kuduruyordu. "Bu daha hiçbir şeydi. Ağlaya ağlaya göndereceğim seni buradan." Başını salladı tehditkarca. "Senin biletini kestim...