31.BÖLÜM

343 32 11
                                    

Not : aşklarım.. bildiğiniz üzere finale çok kalmadı. kitap için iki tane final yaptım.

biri mutlu sonla, diğeri mutsuz sonla bitecek. gönlünüzce kitabın finalini kendiniz seçebilir ve öyle hatırlayabilirsiniz, size kalmış :)






"Böyle nasıl? Güzel oluyor mu?" Yağız, pudingi pasta kekinin üzerine usulca dökerken zoraki bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.

"Çok güzel oluyor."

"Neyin var senin?" dedi yandan bir bakış atarak. "Geldiğinden beri yüzün beton gibi, Barış desen ortalarda yok. Kötü bir şey mi oldu?"

"Hiçbir şey olmadı." dedim sakin bir tavırla.

Derin bir nefes verip ısrarla yüzüme bakmaya devam ettiğinde dayanamayıp kollarımı Yağız'ın beline doladım. "Çok yoruldum ben," dedim boğuk bir sesle. "Herkesten yoruldum Yağız, kimseyle muhatap olmak istemiyorum."

"Neden?" diye sordu şefkatle. "Ne oldu, anlat bana."

"Klasik Barış." Omuz silktim. "Her zamanki triplerine girdi yine, sinirlerim bozuldu."

"Bizim Barış mı?" dedi şaşkınlıkla. "İyi de Barış trip atmaz ki."

Alayla güldüm. "Çok güzel, demek ki onun tribi bir tek bana." dedim homurdanarak. "Allahım al canımı da kurtulayım bu ne ya!"

"Çok konuşuyorsun ve boş konuşuyorsun," dedi kaşlarını çatarak. Hemen ardından içinde krem şanti olan kabı tutuşturdu elime. "Çenen çalışacağına elin çalışsın, koyu kıvama gelene kadar karıştır bunu."

"Emredersiniz," dedim alayla. "Başka bir isteğiniz, arzunuz var mı?"

"Son bir şey," dedi ciddi bir tavırla. Ben yüzüne 'Ne?' dercesine bakarken, etrafı gözleriyle kolaçan etti. Kimsenin görmediğinden emin olduktan hemen sonra, üzerime eğilip dudaklarıma kısa bir öpücük kondurdu. "Hah, şimdi oldu."

"Yağız ya," dedim utangaçlıkla. "Niye pat diye öpüyorsun?"

Sırıttı. "Sırf yüzünün şu hâlini görebilmek için," muzipçe gülümsedi hemen ardından. "Ayrıca, pat diye öpünce geri cırlayamıyor öylece afallayıp kalıyorsun."

"Çok konuştun, çoook," dedim geçiştirerek. "Hadi, tempo biraz! Bu pasta akşama kadar yetişecek."

Asker selamı verdi.

"Emredersiniz şefim."



<>





"Çocuklar, nereye gidiyoruz böyle?" Mustafa Hoca'nın boğuk çıkan sesiyle kıkırdadım. "Ayrıca bu yaptığınıza adam kaçırmak denir, farkında mısınız?"

"Ay hocam birazcık sabredin." dedi Gizem.

"Alt tarafı gözlerinizi bağladık," diye ekledim. "Gidince çok seveceksiniz, emin olun."

"Veda partisi mi yapacağız?" dedi alayla. "Gecenin bir vakti, ne işimiz var?"

"Çok sabırsızsın hoca," dedi Yağız ters bir tavırla. "Sen bu sabırsızlıkla nasıl atanmayı bekledin?"

"Gerizekalı kardeşim," diye karşılık verdi Buğra, iğneleyici bir tonla. "Eğer Mustafa Hoca sabırsız olsaydı, seni adam edebilir miydi? Edemezdi." Bana döndü hemen ardından. "Çok mu aradın kızım sen bunu? Bu bildiğin odun kafalı."

"Ay yeter!" dedim kaşlarımı çatarak. "Buraya sizi dinlemek için gelmedik herhalde.." Mekanın tam önünde durduk. "Geldik hocam." dedim haber vererek.

ŞAH MAT [tamamlandı.]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin