"Yağız, yavaşla!" dedim bağırarak.
Bana aldırmadı.
"Yağız, kaza yapacağız!"
İlk defa onunlayken bu kadar korktuğumu hissettim. Normalde hız, beni rahatsız etmezdi. Aksine severdim. Ama şuan bir motorun üzerinde, her an düşme tehlikesinin olduğu bir aracın içindeydim. Korkmam çok doğaldı. Tek tutunma kaynağım, Yağız'ın beliydi.
"Yağız.." dedim yalvarırcasına. "Lütfen.."
Yine aldırmadı. Birkaç arabanın arasından kolaylıkla geçerek onları geride bıraktı. Kalbim resmen ağzımda atıyordu. "İNADINA TÜKÜREYİM!" dedim sonunda kendimi tutamayıp var gücümle bağırarak. "GERİZEKALI! KORKUYORUM DİYORUM, ANLAMIYOR MUSUN?"
Bir anda, hiç beklemediğim bir şey oldu.
Yağız Karayel beni dinledi. Yavaşladı. Az öncekine nazaran, daha yavaş gitmeye başladı. "Korkuyor musun benden?" diye sordu. "Seni korkutuyor muyum?"
Sesini bana duyurmak için sesini yükseltmişti.
"Hayır." derken cevabım netti. "Ama.." diye devam ettim. "Sinirlendiğin zamanlar seni tanımıyorum ve bundan nefret ediyorum!"
Cevap vermedi yine. Onun aksine, motoru yoldan saptırdı ve başka bir yola girdi. Kaşlarımı çatmış, nereye gideceğini kestirmeye çalışıyordum.
Bir sürü eski, hurdalık arabanın olduğu bir yere geldik. Motoru durdurdu. Derin bir nefes verip ellerimi Yağız'ın belinden çektim. Hızla kaskı başımdan çıkardım. Susuzluktan ölecektim!
"Neresi burası?" dedim etrafı incelerken. "Niye geldik buraya?"
"Burada bekle." dedi motordan inerek.
"Ne? Beni burada bırakamazsın! Nereye gidiyorsun?"
"İşim var Aşkın." dedi bıkkınlıkla. "Madem benimle gelmek için inat ettin, o hâlde beklemek zorundasın. Beklemezsen de gidersin."
Bir anda buz gibi olmuştu. Benim yanımdan ayrılmayan, fırsatçı Yağız gitmişti. Donuk, emir vermeyi seven bir Yağız gelmişti yerine. "Tamam." dedim kabullenerek. "Beni dinleyeceksen eğer, burada bekleyeceğim."
Seni dinleyeceğim demedi. Arkasını döndü ve yürümeye başladı. Zaten ben de demesini beklemedim. Sırtımı motora yaslayıp beklemeye başladım. Bir yandan da Yağız'ı izliyordum gözlerimle.
"Serdar!" diye bağırdığını duydum. Seslenişiyle birlikte, bizden oldukça büyük olan bir adam çıkmıştı dışarı. Kaşlarımı çattım. Adamda tam bir mafya tipi vardı. Bu tiplerle ne işi olurdu Yağız'ın?
Bir şeyler konuşuyorlardı ama duyamıyordum. Fakat adamın yüzünü görebiliyordum. Kaşlarını çatmış, Yağız'ı dinliyordu. Adamın gözleri bir anlığına benden tarafa baktı.
Ne oluyordu? Bana niye bakmıştı bu şimdi?
Aşkın annem sen gerizekalı mısın? Adam sana niye baksın? Etraf hurda araçlarla dolu, sen de bir motorun önünde duruyorsun!
İç sesimle birlikte olağanüstü bir aydınlanma yaşadım. Motoru mu satacaktı acaba? Ya da fiyatta anlaşamamışlardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH MAT [tamamlandı.]
Teen Fiction[tamamlandı.] "Bu daha fragmandı Aşkın." Yağız aramızdaki Barış'ı önemsemeden yüzüme bakmaya devam etti. Resmen öfkeden kuduruyordu. "Bu daha hiçbir şeydi. Ağlaya ağlaya göndereceğim seni buradan." Başını salladı tehditkarca. "Senin biletini kestim...