"Siz hiç sevildiniz mi?" diye sordum karşımdaki topluluğa bakarak. Girer girmez annemle göz göze gelmiştik fakat fazla bakmamayı tercih etmiştim. Eğer bakarsam, heyecan yapardım. "Ben sevildim." diye yanıtladım kendi sorduğum soruyu. Yüzümde acı bir tebessüm oluştu. "Pardon, sevildiğimi sandım. Sevilmiyor olmanın çaresizliğinden çıktım ama, sevildim sanmanın düşüşünden kurtulamadım."
Yağız belirdi çaprazımda. Sıra ondaydı. "Kristal bir kalp bıraktı avuçlarımın arasına. Oysa bilmiyor ki sakar bir adamım ben, sahip çıkamam o kristal kalbe."
"Bağırıyor 'ben kötü biri değilim' diye" dedim devam ederek. "Oysa bilmiyor ki kötülük onun köklerinde var, içine işlemiş."
"Sadece kendini kandırdı, onu seviyorum sandı." Gülüşünü işittim usul usul. "Oysa bilmiyor ki, biz hiçbir zaman birinin çok sevdiği, uğruna her şeyden vazgeçeceği kişiler olmayacağız."
Derin bir iç çektim. "Ondan böyle bir şey beklemeliydim." Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Babam bile sevmemişken beni, nasıl beklerim bir başkasının sevmesini?" Güldüm. "En başından beri ondan bir gün nefret edeceğim günün geleceğini biliyordum. Çünkü birini sevmek, ondan nefret edebilme riskini göze alabilmektir. Neden biliyor musunuz? Çünkü sevgi, nefrete en yakın histir."
Seyirciye konuşma sırası bitmişti. Yağız'a dönerek yüzüne baktım. "Neden yaptınız bana bunu efendimiz?" diye sorduğumda gözlerini kaçırdı. "Ne yaptım ki ben size, sizi sevmekten başka?"
"Sevilmek bana göre şeyler değildir," dedi sertçe. "Haz etmem öyle şeylerden Mila. Bana güvenme demiştim en başında."
"Sevgi, güvenle başlar efendim." dedim sessizce.
"Seni hiç sevmedim." Gözlerimin içine baktı bu kez. "Hiç değer vermedim sana. Benim için şu çöp kovasından farksızsın." Acınası bir bakış attı yüzüme. "İnandın mı gerçekten sözlerime?"
"Ne kadar acımasızsınız." dedim hayal kırıklığıyla. Gözümden bir damla yaş düşerken silmedim, aksine rol icabı tam şuan ağlamam gerekiyordu. Tek fark ben gerçekten ağlıyordum. "Sözleriniz bir bıçak gibi saplanıyor kalbime."
Ona doğru bir adım atıp tam önünde durarak işaret parmağımı kalbinin üzerine bastırdım. "Sizin buraya köpek bağlasalar durmazdı, ben durdum!"
Arkamı dönüp gidecekken kolumdan tuttu. "Gitme," diye fısıldadı. "Gitme, yalan söyledim." Ona doğru döndüğümde ellerini yüzüme yerleştirdi. "Asma o suratını, sil o gözyaşlarını." Baş parmağıyla yanağımdaki ıslaklığı dağıttı. "Kalbinin kırıklığı umrunda olmaz kimsenin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH MAT [tamamlandı.]
Jugendliteratur[tamamlandı.] "Bu daha fragmandı Aşkın." Yağız aramızdaki Barış'ı önemsemeden yüzüme bakmaya devam etti. Resmen öfkeden kuduruyordu. "Bu daha hiçbir şeydi. Ağlaya ağlaya göndereceğim seni buradan." Başını salladı tehditkarca. "Senin biletini kestim...