"Sana cidden inanamıyorum." Babam başını iki yana sallayarak beni kınıyordu. "Sen benim kızım olamazsın! Nasıl yaparsın böyle bir sorumsuzluğu?"
Sessiz kaldığımda, bu kez Buğra'ya döndü. "Ya sen? Ben sana emanet etmedim mi o kızı!"
"Buğra'nın bir suçu yok." diyerek sessizliğimi böldüm. "Delirip delirip hırsını başkalarından çıkarma. Bana öfkelisin sen, ona değil!"
"Aşkın.." Buğra uyarırcasına adımı söylediğinde omuz silktim. Ona laf etmesine izin vermeyecektim. Yıllar sonra gelip bana hesap soramazdı.
"Seni böyle annen yaptı." dedi başını sallayarak. "Hata yaptım seni onunla bırakmakla.."
"Sen ne diyorsun ya?" Annemin sesini duyduğumda ona doğru döndüm. Karakoldan çıkmış bize doğru ilerliyordu. İşlemler için geride o kalmıştı, biz ise karakolun bahçesindeydik. "Lafını bil de konuş!"
Annem ve babam atışırken, gözlerim kısa bir saniyeliğine Yağız'a kaydı. O da bana bakıyordu. Onu annesi esir almışken, benim başımda babam, annem ve Buğra vardı.
"Bana bak." diyerek omzumu dürttü babam. Gözlerimi Yağız'dan alarak gözlerine diktim. "Bir daha, o çocukla görüşmeyeceksin." Bastırarak kurduğu cümleyle sertçe yutkundum. Buğra'ya baktığımda, aynı ifade onun yüzünde de vardı.
"Birilerinin babalık yapası tutmuş," dedim gülerek. Anneme baktığımda yüzüme "Yapma" dercesine bakıyordu ama umursamadım. "Ben sürekli senden emir almak zorunda değilim."
"Aşkın bak kalbini kırarım." dedi kendini dizginlemeye çalışarak. "Şu anda üzerine gelmiyorsam eğer, hâlâ olayı sindiremediğimden. Senin orada, o çocukla ne işin olduğunu daha sormadım farkındaysan ama bunları konuşacağız. Bunları, tek tek konuşacağız. Şimdi eve geçiyorsunuz."
"Hadi Aşkın." dedi annem üstelememi istemeyerek.
"Bir dakika anne," Elimi havaya kaldırdım durması için. "Senin Yağızla ne alıp veremediğin var?" diye sordum sessizce. Onlara doğru kısa bir bakış attığımda elini annesinin omzuna atmış arabaya doğru gidiyordu.
"Senin Yağızla aranda ne olabilir ki sen bu çocukla buluşuyorsun?"
"Ya bir şey yok!" dedim sesimi yükselterek. "İlla aramda bir şey mi olması gerekiyor ya!"
"Biraz sakin olun." dedi Buğra sessizce. "Karakolun önünde olduğunuzu unutmayın." dedi ve anneme döndü ardından. "Ben arabayı getireyim, ileri park etmiştim."
Annem başıyla onaylarken Buğra yanımızdan ayrılmıştı. Ben ise ellerimi saçlarıma geçirmiş sakinleşmeye çalışıyordum.
"Aranızda ne geçtiyse," dedi babam devam ederek. "ya da ne yaşanıyorsa.. Bak, aranızda bir şey var demiyorum bile çünkü öyle bir şeyin olması söz konusu olamaz.."
"Fırat!" diye uyardı annem ama aldırmadı.
"Beni delirtme.." dedi yüzüme bakarak. "Beni yapmak istemediğim şeyleri yapmak zorunda bırakma. Şimdi, yavaş yavaş eve geçin. Ben de geliyorum."
"Tabiii," dedim alayla. "Emir büyük yerden, şimdi uygulamamız lazım.. Yoksa mazallah zorla götürür bizi!"
"Aynen öyle." dedi bir adım atıp. "Gerekirse, kolundan tuttuğum gibi zorla götürürüm seni!"
"Ya yeter!" diye araya girdi annem. "Siz kafayı mı yediniz ya? Sürekli zıtlaşıp duruyorsunuz! Şuan, karakolun önündeyiz siz farkında mısınız?" Bana döndü. "Senin Yağızla buluşman dışında çok daha önemli meselelerimiz var Aşkın! Şuan kavga etmenin yeri ve zamanı değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH MAT [tamamlandı.]
Teen Fiction[tamamlandı.] "Bu daha fragmandı Aşkın." Yağız aramızdaki Barış'ı önemsemeden yüzüme bakmaya devam etti. Resmen öfkeden kuduruyordu. "Bu daha hiçbir şeydi. Ağlaya ağlaya göndereceğim seni buradan." Başını salladı tehditkarca. "Senin biletini kestim...