2.BÖLÜM

1K 50 2
                                    


1 ay.

Muğla'dan ayrılalı, komşularla vedalaşıp yıllardır acı tatlı anılarla büyüdüğüm evden taşınalı tam 1 ay oldu.

Taşınma sebebimiz ise tabi ki benim saçma bir sebepten kavga çıkarıp okuldan atılmam ve yeni okul bulamamamdı. Suçlu olsam belki bu kadar koymazdı ama suçsuz olduğum hâlde sırf kendimi savundum diye atılmıştım ve bu gerçekten can sıkıcıydı.

Kimse beni kabul etmedi,
Hiçbir lise.

Başka zaman olsa "Ben de onlara çok meraklıydım," derdim fakat durum farklıydı. Annem İstanbul'da özel bir kolej bulmuştu. Müdiresini tanıdığını söylemişti. Ona ne kadar buna gerek olmadığını söylesem de sözümü dinlemedi.

Zaten zor durumdaydık, bir de paralı bir şekilde okuyacaktım. Bu canımı, suçsuz yere okuldan atılmamdan daha çok sıkıyordu. Annem hastanede hemşire olarak çalışıyordu ama bu bile yetmiyordu geçinmemize. Babamla ayrılalı uzun zaman oluyordu. Annemle ayrıldıktan sonra "Her şey eskisinden çok daha güzel olacak." demişti ve yurtdışına gitmişti.

Sonuç ; Yıllardır görüşmüyorduk, işi düşmeyince aramazdı, aklına bile gelmezdim. Ölüp kalmam umrunda bile değildi.

"Sen hâlâ gitmedin mi?" Annemin sorusuyla gardırobumun kapağını kapattım ve ona baktım.

"Gidecektim, üzerime bir şey alayım dedim. Dışarısı çok soğuk."

Başını salladı. "Unutmadın değil mi alacaklarını?"

"Yazdım telefona merak etme." dedim ve gülümseyerek ceketi üzerime geçirdim. Markete gidecektim eksikleri halletmek için. Buzdolabımız resmen bomboş kalmıştı.

Asıl maraton yarın başlıyordu. Yeni kolejde, yeni bir hayata başlayacaktım.

Annemin yanağına öpücük kondurup İstanbul'a geldiğimizden beri ikinci kez çıktım dışarı. Bir hafta olmuştu ve ben depresif modumdan çıkamamıştım. En sonunda annemi yeteri kadar üzdüğüm için kendimi zar zor toparlamıştım.

Ayakkabılarımı giyip ikişer ikişer merdivenlerden indim. Taşınırken az ileride marketin olduğunu görmüştüm. O yöne doğru adımlamaya başladım. Ellerimi cebime sokup titrekçe bir nefes verdim. Hava gerçekten de serindi.

Marketin önüne geldiğimde hızla içeri girdim. İçerisi, dışarıya göre daha iyiydi. Bir tane market arabası çektim ve arka cebimden telefonumu çıkardım. Alınacakları not defteri kısmına yazmıştım. Önce makarna reyonuna gittim. İki paket makarna alıp ardından hemen yanında duran pirinçten bir paket aldım. Birkaç şey daha aldıktan sonra bu kez yoğurdun olduğu kısıma geçtim.

Eğilip kova tarzında görünen yoğurttan aldım ve arabaya koymak için arkamı döndüğümde birinin sertçe bana çarpmasıyla yoğurt elimden düştü.

Birkaç saniye olayı sindirmek için durdum. Gözlerimi kırpıştırıp yere dökülen yoğurda ve ayakkabılarıma baktım.

Ayakkabılarıma yoğurt sıçramıştı! Hem de en sevdiğim ayakkabılarıma!

"Yavaş be yavaş!" dedim dişlerimin arasından. Hızla kafamı kaldırdığımda uzun boylu, esmer bir çocuğun yüzü girdi görüş açıma. "Ne diye çarptın bana? Senin yüzünden yoğurt döküldü!"

"Ben şey..." dedi ve duraksayıp yerdeki yoğurda kısa bir bakış attı. "...özür dilerim, yanlışlıkla oldu."

"Koşman yanlışla olmadı ama, ne diye markette koşarsın ki?" dedim öfkeyle. "Burada bir sürü insan var! Biraz daha dikkatli olamaz mısın sanki?"

ŞAH MAT [tamamlandı.]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin