"Bugün de gidecek misin o çocuğa?" Annem, iğneleyici bir tavırla söylendiğinde göz devirdim. Sanki ben keyfimden Yağız'ın dibinden ayrılmıyordum.
"Gideceğim." dedim sessizce. "Niye sordun?"
"O çocukla yakın olmaman gerektiğini söylemiştim."
Derin bir nefes alıp yüzüne baktım. "Anne, sırf senin canın sıkılmasın diye Yağız'ın evine gidiyorum ben, farkında mısın? Keyfimden de yanında değilim, sahne yazmaya çalıştığımızı biliyorsun."
"Ben artık sana hiçbir şey demiyorum Aşkın." diye terslediğinde gözlerimi üzerinden aldım. Her şey üst üste geliyordu zaten. Bir de bu meseleyle uğraşamazdım. Çantamı omzuma alıp çıkacakken kolumdan tuttu. "Daha kahvaltı yapacaksın, nereye gidiyorsun?"
"Az önce ağır tavır yedim," dedim iğneleyici bir tonla. "O yüzden tokum anne."
Kolumu geri çekip arkamdan seslenişini umursamadan hızla ayakkabılarımı da alıp evden çıktım. Kapının önünde ayakkabılarımı giyerken Barış da çıkmıştı.
"Barış," Başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Yanına gelecektim de aklımdan çıkmış ya, nasıl oldun?"
"Sorun değil." derken gülümsedi. "Formayı giyip okula doğru yol aldığıma göre iyiyim sanırım."
"Sevindim iyi olmana."
Sessiz kalıp yanıma doğru ilerledi. "Gidelim mi?" dediğinde başımı salladım onaylayarak. Tam merdivene doğru ilerleyecekken Yağız'ı görmemle olduğum yerde kaldım.
"Kardeşim?" dedi Barış kaşlarını çatarak. "Hayırdır, ne oldu?"
"Sana geldim." Kollarını iki yana açıp Barış'ı sarmaladı. "Yanına gelemedim bir türlü ama bakıyorum toparlanmışsın."
"Toparladık ya, önemli bir şey yoktu zaten." dedi Barış da Yağız'ın sarılışına karşılık vererek. Onları bu hâlde görmek, özlem duygumu kabarttı. Gizemle biz de önceden böyleydik ama aramıza öyle bir mesafe girmişti ki zamanla, düşman boyutuna gelmiştik.
"Sana da günaydın, cadı." diyerek bana baktı Yağız. Kendimi toparlayıp yüzüne baktım ve göz devirdim.
"Günaydın, şapşal."
Barış bu hâlimize kıkırdadı. "Hadi gidelim o zaman," dediğinde başımı salladım yeniden.
Barış önden, ben ortadan, Yağız da hemen arkamdan merdivenlerden inerken Yağız'ın saçımı çekiştirmesiyle kaşlarımı çattım. "Yağız bıraksana ya saçımı!" diye cırladığımda "Ben bir şey yapmıyorum." diyerek kendini savundu. Eğer arkamda değil de yanımda olsa, bir tane çarpacaktım!
"Didişmeyin sabah sabah ya!" Barış da sızlanırken "Ama Barış saçımı çekiyor!" dedim söylenerek.
"Kızım çekmiyorum diyorum, Allah allah ya! Çantana sıkışmış saçın, dur kurtarayım."
"Bırak dokunma!" diye karşılık verirken ayağımın merdiven boşluğuna gitmesiyle çığlık attığımda Yağız'ın belimden tutmasıyla düşmekten kurtuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH MAT [tamamlandı.]
Teen Fiction[tamamlandı.] "Bu daha fragmandı Aşkın." Yağız aramızdaki Barış'ı önemsemeden yüzüme bakmaya devam etti. Resmen öfkeden kuduruyordu. "Bu daha hiçbir şeydi. Ağlaya ağlaya göndereceğim seni buradan." Başını salladı tehditkarca. "Senin biletini kestim...