19.BÖLÜM

588 39 8
                                    

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"

Bunlar güzel günlerimiz,"

Şarkının sözleriyle derin bir nefes alıp devam ettim koşmaya.

"Daha beter olcak her şey,"

Bu şarkı şuan benim için yazılmış olabilir miydi?

"Dünya zaten yalan dolan,"

Koşmaya son verip duraksayarak elimdeki su şişesini açıp birkaç yudum içtim ve geri kapattım.

"Kaderden kaçamaz insan."

Daha da arttırdım hızımı. Hiç durmayacak gibi koştum. Koştukça yoruldum, aldırmadım. Sabahın 5'iydi. Annem uyanmadan evden çıkmış, sahil kenarında koşmaya başlamıştım. Etrafta kimsenin olmaması daha da işime yaramıştı.

Artık nefessiz kaldığımda daha fazla dayanamayıp kendimi denize karşı duran bir banka attım. Kulağımda şarkı çalmaya devam ederken, gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Bir süre gökyüzünü izleyip içinde bulunduğum durumu düşündüm.

Her düşünmemde bedenime bir ağırlık çöküyordu. Gözlerim dolduğunda bu kez onları serbest bıraktım. Sürekli içime atmaktan yorulmuştum artık.

Ne kadar izin versem de düşen her damlayı elimin tersiyle silmeye devam ettim.

Kulağımdaki kulaklık sertçe çekildiğinde olduğum yerde irkilip yan tarafıma baktım. Yağız'dı. "Şarkı mı çok duygusal?" dedi sorarcasına. Ona anlamsız bir bakış attığımda çıkardığı kulaklığı kulağına tutup yüzünü buruşturdu. "Bu şarkıda ağlayanı da hiç görmemiştim."

"Ne saçmalıyorsun sen?" dedim öfkelenerek elindeki kulaklığımı kendime çekip. "Ne ağlaması?"

"Hava yağmurlu değil," dedi mırıldanarak. "Gözünün hemen altındaki gözyaşları değilse ne?"

"Ben ağlamıyorum." dedim inat ederek. Şişenin kapağını açıp dibindeki suyu yüzüme doğru döktüm ardından başımı sağa sola salladım damlalar yayılsın diye. Konuyu değiştirmek için Yağız'a döndüğümde elini yanağına koymuş beni izliyordu. Boynundaki terden ve üzerindeki eşofmandan onun da koşuya çıktığını anlamıştım.

"Yüzüme, saçlarından su sıçradı." dedi gözlerini kısarak.

Göz devirdim. "Aman, süsün bozulmuştur."

"Anlatmayacak mısın?" dedi yine az önceki konuya değinip.

"Anlatacak bir şey yok."

"Peki." Kabullenerek omuz silkti. "Ama istediğin zaman anlatabilirsin. İyi bir dinleyicimdir, tavsiye verme konusunda iyi olmasam da."

"Sağ ol."

Derin bir nefes aldı. "Ne zamandır koşuyorsun? Seni daha önce hiç burada koşarken görmedim."

ŞAH MAT [tamamlandı.]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin