Can
Bade'nin ateşini son kez kontrol edip düşmüş olmasıyla derin bir nefes vermiştim. Odadan çıkarak mutfağa geçmiş ve Ceyda'nın gitmeden önce yaptığı çorbayı ısıtmak için ocağın altını açmıştım.Bütün gün Bade'yle ilgilenmiştim ve en son uyuduğundan beri uyanmamıştı. Bu süre içinde birkaç kez ateşi çıkmıştı ama allahtan indirmeyi başarmıştım. O uyurken zaman geçirmek amaçlı odasını incelemiş, duvarda asılı olan çizime göz gezdirmiş, aynı zamanda duvardaki kırmızı lekelerin nasıl olduğunu ona soracağımı aklımın bir köşesine not etmiş, yatağın en ucuna yatıp biraz kestirmiştim. Tabi bunu yaptığımda yanlışlıkla neden olduğum ufak bir temasta sıçramıştı. Sırf bu yüzden yatağın en ucuna ittirmiştim kendimi.
Şimdi de yemek yemesi için uyandıracak sonra da ilaçlarını verecektim.
Beni fazlasıyla şaşkınlığa uğratan şey evde birilerinin olması ancak kimsenin onunla ilgilenmeyişiydi. Hatta ve hatta tanımadıkları insanların evde gezmesini siklememeleriydi. Kapıyı açan adam babası olmalıydı. Ve beni hiçbir şey sormadan içeri almış, salona geçerek içmeye devam etmişti.
Başka bir odanın açık kapısından da uyuyan bir kadın görmüştüm. O da tahminime göre annesi olmalıydı. Zaten oldukça benziyorlardı. Ancak kızı ateşler içinde kıvranırken rahatlıkla uyuyor olması garipti.
Bade bu konuda şu ana kadar hiçbir şey söylememiş olsa da defterden okuduğum kadarıyla normal bir aile değillerdi zaten. Yine de bu kadarını beklemiyordum.
Isınan çorbayı kaseye doldurup, su ve ilaçlarla beraber tepsiye koymuş, Bade'nin odasına adımlamıştım. İçeri geçip tepsiyi yere koyarak bağdaş kurmuş ve yüzünü kapatmış olan saçlarını geriye ittirmiştim.
Omzunu yavaşça dürtüp adını seslendiğimde ilk önce kaşlarını çatmıştı. Kendi kendine ne dediğini anlamadığım bir şeyler mırıldandıktan sonra arkasını dönmüştü. Bu sefer biraz daha sertçe dürttüğümde bana dönmüş ve kaşları çatık bir şekilde sinirle bakmıştı. Ben onun aksine sırıtmıştım ki bu onu da çok sinirlendirmiş olmalıydı.
"Ne var ya?"
Uykulu ve hâlâ tam olarak normal çıkmayan sesiyle mırıldandığında "Yemek" demiş ve tepsiyi kucağıma koyarak görmesini sağlamıştım. Gözlerini ovuşturup doğrulduğunda tepsiyi kendi kucağımdan onun kucağına bırakmıştım.Çorbayı alıp burnuna doğru götürürken yemekleri koklama alışkanlığının olduğunu anlamıştım. Beğenmiş olacak ki hiçbir şey söylemeden kaşığı içine daldırmış ve ağzına götürmüştü. Ancak birkaç yudumdan sonra bırakmıştı aniden. Kaşlarımı çatıp ona bakarken telaşla "İyi misin?" diye sormuştum. "Aç değilim. Midem bulanıyor."
"Onu yemen lazım. Hiçbir şey yemedin."
Derin bir nefes alıp bir şey söylemeden yavaş yavaş içmeye devam etmişti."Evime nasıl girmiştin?"
Bu soruyu beklemiyor olacak ki bir anda duraksamıştı ki bende beklemiyordum zaten. "Nereden aklına geldi şimdi bu?"
Omuz silkip ellerimi yere koyarak yaslandım. "Sen fosur fosur uyurken sıkıntıdan kafam fazla mesai yaptı."Kaşlarını kaldırıp indirerek öyle mi der gibi bakmış ve sırıtmıştı. "Youtube'dan"
"Dalga mı geçiyorsun benimle?"
Omuz silkip yarısı boşalan kaseyi tepsiye koyup daha fazla yemeyeceğinin sinyallerini vermişti. Buna kafa yormadan vereceği cevabı beklemeye başladım merakla."Yo, hırsız değilim herhalde. Başka nereden bileceğim?"
Ellerimi iki yana açarak güldüm.
"Ne bileyim lan ben?"
"Sürekli anahtarımı unutan biriyim. Bu yüzden defalarca kapıda kaldım. Daha önceki evimiz ikinci katta olduğundan tırmanıp girerdim ancak görüyorsun ki burası sekizinci kat. Annemlerde sürekli sızdığı için kapıyı açacak biri de olmuyor. Mecbur öğrendik işte."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Judgment
Fiksyen Peminat"Biz bu kızı nerede buluruz abi?" "Siz bulamazsınız. O sizi bulur."