4.6

255 47 19
                                    

Şimdi geceye birazcık var, yumurta sarısı sokak ışığı ve siyah. Ellerim gecenin izi, rastgele bir şarkı çalıyor.

Buna benzer bir gece yarısıydı beni terk edişi. Ve o geceden sonra bende kendimi terkedip, çıkıp gittim. Sonra bir sabah kalktım. Öyle hiçbir şey olmamış gibi. O beni hiç terk etmemiş, ben hiç acı çekmemişim gibi.

Şimdi öyle hissediyorum ki, sanki içimde olan biten her şey o gece bitmişti. Sanki o gece beni terk eden tek şey o değildi.

Sonra zaman geçmeye başladı. Ben ilk başlarda gülümseyemezken artık sağa sola gerekli gereksiz kahkahalar atmaya başladım. Acı hissetmemek için. O gittiğinde cok fazla şey götürmüştü.

Şimdi sorsa ben neredeyim, nasılım beni ne mutlu edebilir inan ki bilmiyorum. Tek bildiğim elleri gözyaşlarımı silmeye yetmez artık. Geri dönüşü o mutluluğu da yaşatmaz.

"Ne yapacağımı bilmiyorum, bilmiyorum, ne yapacağımı."

Ama o şarkı işte, şuan oturduğum mekanda çalan şarkı. Benim gibi hisset istiyorum. Bu şarkı da çek benim çektiğim acıyı. Benim olduğu gibi için burkulsun, hiçbir şey yapama. Gözlerin dolsun, ağlayama. 'Burada olmaz' de kendine. Yumruğunu sık, yutkunama. O şarkı hiç susmasın.

Masadan kalkmayı dile. Kalkama. Benim şuan kalkamadığım gibi. Kimse de 'ne oldu?' diye sormasın. Bana sormadılar çünkü. Kimse anlayamasın seni. Beni anlamadılar.

Önümdeki yemek tabağına kısa bir bakış atıp yiyemeyeceğime karar vererek arkama yaslandım. Gözlerimi önümdeki yemekten ayırmıyorken, Fatih'in bizimkilere gülerek bir şeyler anlattığını duyuyor ama neyden bahsettiğini anlayamıyordum.

Burada olmak istemiyordum. Ne burada ne de başka bir yerde olmak istemiyordum. Gözlerim yorgunlukla kapandığında başımı arkaya atarak derin bir nefes aldım. Nefes sesimle beraber her ne kadar nasıl duyduklarını anlayamasam da susmuşlardı. Ceyda elini alnıma götürüp ateşime baktıktan sonra tekrar önüne döndü.

O soru sormanın gereksiz olduğunu biliyordu, benim de verecek bir cevabım yoktu.

Yüreğimde onlara anlatamayacağım kadar büyük bir yük vardı.

Beni bırakıp gittiğinde, ağlayarak onun defterine mektuplar yazıyordum. Birkaç ay önce ağlayamadığımı farkettiğimde ise buna son vermiştim. Bir gün o yazdıklarımı ona okutmak istemiştim, anlasın istemiştim. Hala onu beklediğimi, geldiğinde onu kollarımla tekrar saracağımı bilmesini istemiştim.

"Bitiremediğin sayfalar, onları yazacağım."

Sarsıla sarsıla ağlarken bile, gözümde tek damla yaş kalmadığında bile, duvarlar üstüme yıkıldığında bile onu istiyordum. Sonra her şey bitmiş, geçmiş gibi oluyor. Ama unutulmuyordu.

"Geri kalan anılarımda sen bulanıklaşmaya başlarsa,

o zaman çıkaracağım sönmüş ışıklarıyla o fotoğrafları."

Günler geçmişti, aylar, mevsimler belki yıllar. Günlerden ne inan ki bilmiyordum. Ceketimin cebindeki elimin sızladığını farkettiğimde avucumda sıktığım köpek tasmasını serbest bırakmıştım. Parmaklarımdan akan kan beni korkutuyor; artık gerçekten saymıyorum günleri.

Gelmeyeceğini kabullendiğimden midir nedir ilk zamanlardaki gibi onu beklediğim yoktu.

Ondan nefret etmemiştim ama empati seviyemin yüksek olmasından, onu onun yüzünden acı çekerken bile anlıyor olmaktan nefret etmiştim. Bu yüzden en ufak bir empati gerektirecek bir şey varsa oradan derhal uzaklaşıyordum. Yolda, evde, bu şehirde kimseye değmeden yürüyor ve nefes alıyordum.

Eskiden keyif aldığım bu arkadaş buluşmalarından artık zevk almıyordum. Yalnızca uyuşmuş bir topraktan heykel gibi, müziğin ritmini duyarak gözlerimi kapatıyorum. Diğer şeyler bana pek önemli gelmiyor.

"Beş dakika daha, sonra seninle ayrılacağım."

Diyor şarkıda.

Sonra sessizlik.
Sessizleşmeye, bilmediğin şeyler var demeye başladın. Üstelik sen bana geleli bir kaç ay dahi olmamıştı.

Sonra sana her defasında son defa sarıldığımı bildiğim için sımsıkı sarılmıştım ve sen giden tek kişinin sen olacağını düşünmüştün.

Bekledim. Sadece sessiz bir şekilde ne zaman gelmemiş gibi gideceğini merak ediyordum, mesaj attın ve o sessizlik bozuldu. Çaresizlik içindeydim ve olanların da bir o kadar farkında.

Seni son defa göreceğimi, senin beni terk edeceğini, son bir benim olduğunu biliyordum ve ben ölümüme koşar adım yürüyordum.

Sonra aradan bir kaç dakika geçerken uzaktan bana gelen adımlarını izledim, bana gelen adımlarını saydım. Benden kaç adım uzaklaşacağını tahmin edebiliyordum. Ama öyle güzel geliyordun ki, gideceksin biliyorum diyemedim. Kabul edemedim de.

Gideceğini biliyordum, yanımda olduğuna zaten inanmıyordum. Yüzünde bana karşı uzaktan bir hüzün, bir gülümseme. Bir katil ancak bu kadar güzel gülümseyebilirdi öldüreceği insana.

Aradan zaman geçti, sen yanıma gelmeden gittin. Dönersin ve kendini gösterirsin bu sefer diye bekledim. Evimizde benim için bir not olduğunu düşünmedim.

"Son yazdığın benim hakkımda olan bir komediydi, belki bir cinayet ihbarı."

Gittiğini zannediyorsun eminim, söylesene gitmek senin yaptığın mıydı? Yoksa benim yaptığım mı?

Üzüldüm de. Yeri geldi hüngür hüngür ağladım da. Bu şarkıyı her gün hiç durmadan dinledim de. Bir duvara saatlerce bakmışlığım da oldu. Kendime geçti diye yalan söylemişliğim de.

Yıkılan her duvarı boyamayı da düşündüm.

Şarkının son nakaratına geçmeden kalkıp yürüdüm. Bazen koştum. Bazen koşmama rağmen geç kaldım.

Kendime tekrar yalan söyledim. Yürümeyi de bıraktım. Bir köpeğe şarkı söyledim. Gözlerim doldu normal yolda yürürken. Ona rağmen gülümsedim.

Kalbim yoktu. Kalbim kayıptı. Çok değişti. Ben hiç ağlamamışım gibi yaptım. Ama o şarkıyı hiç değiştirmedim.

Gülümsüyorum. Hala kendime yalan söylüyorum. Hala herşey çok iyi. Defteri ateşlere attım.

Defteri diyorum, defteri yaktım.

"Tüm sayfalarını yak ve rahatça dinlen."

Sırtımı sıvazlayan el, Heja acı bir tebessümle mırıldanıyor. "Eve gidelim, uyumak ister misin?"

Defteri yaktım.

"Uyuyup uyanınca ne değişiyor?"

Saatler mi? Ben terk edildim.
Uyuyup uyanınca ne değişiyor biliyor musun?

Aynaya bakıyorum. Bir ayna değil. Hepsinde ben varım. Hepsinde ben. Yüzümü bir tanesine çeviriyorum o da aynalar gibi. Ben bir ona bakıyorum ama onun bakmadığı tek yön benim.

Uyudum,
uyanınca ne değişiyor biliyor musun?

Yalnızlık. O hep aynı.

Ben terk edildim.

Uyanınca ne değişti söyle?

Ben geldim.

Çok uzun zaman oldu biliyorum. Hâlâ burada mısınız pek emin değilim.

Defalarca yazmayı denediğim ve sildiğim bir bölümdü bu. Sonraki bölümlerde muhtemelen öyle olacak. Ne zaman bölüm gelir bir daha gerçekten bilmiyorum.

Buraya gelemediğim süre boyunca benim için çok zor bir dönem oldu. Bir çok şeyi yoluna hâlâ koyamadım. En çokta o yüzden bölüm bu kadar gecikti aslında.

Umarım bu yıl herkese şans getirir ve en kısa zamanda tekrar görüşürüz. Mutlu yıllar🖤

JudgmentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin