2.0

522 68 39
                                    

Bade
"Kim olduğumu saklamıyorum."
Derin bir nefes alarak bir adım daha yaklaştım. Yüzündeki ifadeden beni tanıdığı belliydi. Daha doğrusu annemi tanıdığı için beni tanıyordu. Kadıköy'ün yerlisi, orospu çocukları ve dedikodu kazanı annemi ve beni diline dolamıştı bir kere çünkü.

Bakışlarından belliydi. Ya bu muhabbetlerin içinde bulunmuştu ya da o orospu çocuklarından biriydi ama hangisi olduğunun pek bir önemi yoktu benim için. Hepsi aynı kapıya çıkıyordu.

"İstediğinizi yapacağım ama bunu bana bu lafları ettiğin için değil sülük gibi yapıştığınız için yapacağım."
Dişlerimi sıkarak sırıtmaya devam ettim.
"Her arkamı döndüğümde sizden birini görmekten sıkıldım. Peşimde dolanmayı da kesin artık."

Elimdeki sprey boyayı yerdeki sırt çantama atıp fermuarını kapatırken hiçbirinden ses çıkmamıştı. Zaten ne diyebilirlerdi ki?
Çantayı tek omuzuma takıp hepsine son bir kez göz gezdirerek yüzümü iğrenircesine buruşturup Selo ve Can'ın arasındaki mesafeyi elimle açarak aralarından geçmiş ve arkama bile bakmadan onları şaşırmış halleriyle baş başa bırakmıştım.

Elimdeki bandanayı çantamın ipine bağladıktan sonra eve doğru yürümeye devam etmiştim. Sokağa yaklaştığımı farkettiğimde telefonumu çıkarıp annemi aramıştım ama tabiki ulaşamamıştım. Gerginlikle ellerimi birbirine sürterken anahtarı deliğe sokarak kapıyı araladım. Ayaklarımı kıçıma vura vura siktir olup gitmek istiyor olsam bile buna tezat olarak içeri adımladım. Yüksek sesli iğrenç bir müzik ve kahkaha sesleriyle yüzümü buruşturdum.

Sesin geldiği salona ilerlerken kapıyı araladığım an gördüğüm manzara sadece midemi bulandırmıştı ama alışmıştım da aynı zamanda. Bir masanın etrafına toplanmış annem, sevgilisi ve mahalleden it kopuk birkaç herif okey oynayarak içiyor ve aynı zamanda da dans ediyorlardı.

Hızla içeri girerek radyoyu kapatıp sinirle anneme baktım. Yine zil zurna sarhoş olduğundan yayvan konuşması beni daha çok delirtmişti. "Yaa napıyorsun Bade?"
"Asıl sen napıyorsun! Bu kaçıncı amınakoyayım. Yine kapıya polis mi dayansın istiyorsun?"
"Of eğleniyoruz şurda bozma" diyerek ayaklanmış ve sendeleyerek radyoyu açarak geri oturmuştu.

Dişlerimi gıcırdatıp salondan çıkarak hızla kapattım kapıyı. Sabır dileyerek odama ilerleyip çantamı bir köşeye fırlattım. Tek elimle başımı ovup montumu çıkararak onu da çantanın üstüne attım. Gri eşofmanımı giyip üstüme de kalın bir kazak giyerken müziğin sesi sinirlerimi bozuyordu.

Gıcırdayarak açılan kapıma bir tekme savurup tekrar kapanmasını sağlarken bir an önce kapının kilidini yaptırmam gerektiğini aklımın bir köşesine not etmiştim. Bileğimdeki siyah lastikle saçlarımı at kuyruğu yapıp yorgunlukla yatağa uzandım. Yorganı boğazıma kadar çekip yatağın ısınmasını bekledim. Çünkü annem benim paramla içip sıçarken kaloriferi yakacak para da yoktu haliyle. Hava o kadar soğuktu ki bu kazak ve yorgan bile beni ısıtmıyordu ama yapacak bir şey de yoktu.

Kollarımı başımın üstünde birleştirip gözlerimi kapattım. Kendi kendime kısık sesle şarkı mırıldanırken hemen uykuya dalmayı umuyordum. "Kaybettim her şeyimi. Vermişken her şeyimi."

Bir süre uykuya dalmaya çalışırken bunun imkansız olduğunu farketmemle doğruldum. Şu siktiğimin müziğini kapattırmalıydım. Hemde hemen. Ayaklanarak odadan çıkıp salona girerken annemin kolundan tutarak dışarı çıkarttım. Söylenmelerine kulak asmayıp tam karşıma alarak durduğumda salondan içeriye bir göz atıp konuşmaya başladım. Ne kadar anlardı bu kafayla bilemesem de deneyecektim.

"Şu müziği kapat. Başka ne bok yiyorsan ye ama şunu kapat"
"Başlama yine Bade. Eğleniyoruz kırk yılın başında" dediğinde göz devirmiştim. Her hafta bilmem kaç kere yaptığı şey için kırk yılın başı demesi saçmaydı.
"Bak, lütfen. Şurada iki saat uyuyup siktir olup gideceğim zaten. Zehir etme kapat şunu" diye tısladığımda boş boş suratıma bakmaya devam etmesiyle saçlarımı karıştırdım.

JudgmentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin