Defteri okumayı bitirememiştim çünkü neredeyse tamamı doluydu. Sadece yazılar değil karalamalar da vardı içinde. Çizdikleri, sadece yazdığı tek bir cümle, kelime. Ama yine de bitmiyordu. Bir sayfaya yazdığı tek bir cümle mesela. Kafasına kazımak ister gibi, ya da silmek. Bilmiyordum.
Açık konuşmam gerekirse bir kelimesi bile acılıydı. Tek bir kelime bile çok şey anlatıyordu. Yine de hiçbir şeyi açık açık yazmamıştı. Yani o kadar sayfayı okumuş hatta neredeyse bitirmek üzereydim ama derdi şu diyemiyordum. Bu kızı en çok şu kırmış, en çok şu yaralamış diyemiyordum.
Bu deftere karşı açık olduğunu düşünmüştüm ilk başta evet. Ama okudukça farketmiştim ki aslında açık değildi. Öyleymiş gibi gözüküyordu sadece.
Bir de yazdıklarının birbirleriyle çelişmesi vardı. Bir yerde ölmek istemiyorum derken diğer yerde intihar senaryosu yazdığından, hatta kendini öldürmek için bir şeyler aradığından bahsediyordu. Bir yerde kalbimin altındaki sevgiyi çıkarttım derken başka bir yerde kalbim yok diyordu. Gerçi yazdıklarının içinde kendimle çelişirim de diyordu.
"Hadi kahvaltı hazır beyler!"
Oturduğum salıncaktan kalkıp evin içine adımlarken defteri yine ceketimin cebine sokuşturarak ellerimi ceplerime soktum. Eve girdiğim an hapşırdığımda yüzümü buruşturdum. Umarım hasta olmuyorumdur.Zaten dolmuş masaya ilerleyip kalan tek boş yere oturduktan sonra masadan birkaç şey atıştırıp arkama yaslanarak ince belli bardaktaki çayı yudumluyordum. Bizimkiler kendi aralarında konuşup gülüşürken bile dikkatimi toplayıp onlara katılamıyordum. Ağır gelmişti okuduklarım. Enerjim çekilmiş gibi hissediyordum.
"Lan Caaan"
Omzumdan sertçe dürtülmemle bana seslenip omzumun ağzına sıçan herife döndürdüm bakışlarımı kaşlarımı çatarak.
"Amınakoyayım senin, ne var?"
"Soruyu değiştirip ben sana soruyorum. Neyin var?" Omuz silkip artık soğuyan çayı kafama dikerek kalktım masadan. Salona geçip l koltuğa otururken kumandayı da kaparak şarkı açmıştım.Sehpadaki küllüğü önüme çekip bir sigara yaktım. Heja omzuma vurarak yanıma oturmuştu. "Öğrendi mi yoksa defterin sende olduğunu?" Kafamı iki yana sallayarak derin bir nefes verdim. Bir de o vardı.
Telefonum cebimde titrediğinde boşta olan elimi cebime sokarak gelen mesaja baktım.Selo abi: Klip?
Oflayarak telefonu tabiri caizse sehpaya attığımda Heja'nın meraklı bakışlarını yan profilimde hissediyordum.
"Selo darlıyor klip diye."
"Bu defteri anlamadan ikna et. Yapsın en azından. Sonra öğrense de problem olmaz" dediğinde yüzümü buruşturarak ona döndüm. Tek sorun bu muydu yani? Yapsın yeter mi? Gerisi önemli değildi ona göre."Sen şerefsiz misin?"
Güldükten sonra hâlâ ona iğrenerek bakan bana dönerek; "Bunu kızın defterini çalan biri mi söylüyor?" dedi.
Haksız sayılmazdı. Yine de böyle düşünmesi mide bulandırıcı değil de neydi?
Ben onun sinirlenecek olmasını düşünüyordum en azıdan. Üstelik kliple hiçbir alakası yoktu bunun. O ise işini görüp sonrasının önemi olmadığını söylüyordu. Her şeye rağmen bana göre aramızda büyük bir fark vardı ama bunu ona anlatmakla uğraşamayacaktım.Ceyda elindeki tepsiyle kahveleri dağıttığında bir tanesini alarak içmeye başladım.
"Ne zaman gidiyoruz?"
Kimse soruya cevap vermediğinde bunun bana hitaben sorulduğunu geçte olsa anlamıştım. "Nereye?" derken bir yandan da düşünmeye başlamıştım. Neyden bahsediyor olduğunu hâlâ çıkaramazken Ceyda beni daha fazla bekletmeden yanıtlamıştı sorumu."Dövmeciye gidecektik ya."
"Haa evet" diyerek aydınlanmış bir şekilde kahvemi yudumlarken Şamil "Kime gideceksiniz?" dediğinde garip bakışlarla ona bakmaya başladım. "Bizim Ahmet'e işte."
"Abi iyi misin? Ahmet kapatalı kaç ay oldu dükkanı."
Şaşkınlıkla ona bakarken kaşlarım havalanmıştı. Benim niye bundan haberim yoktu ki?
![](https://img.wattpad.com/cover/249230516-288-k451710.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Judgment
Fanfiction"Biz bu kızı nerede buluruz abi?" "Siz bulamazsınız. O sizi bulur."