Bade
Vardığımızda mekanın girişinde sinirle kapıdan çıkan Gizem'le karşılaşmıştık.
Beni gördüğü an sinirini bir kenara bırakıp önümde durduğunda şaşkınlıkla ağzı aralanmıştı. "Ne oldu sana?"Sonra bakışları yanımdaki Can'a döndüğünde cevap vermemi beklemeden diğer sorusunu sormuştu. "Siz beraber miydiniz?"
Derin bir nefes verip bir şey söylemeden içeri geçtiğimde kısa bir zaman sonra da arkamdan Can gelmişti.
Utku'da Gizem'in peşinden gittiğini anladığım bir hızla bize doğru geldiğinde aynı soruları sormuştu. "Kim yaptı bunu? Ayrıca siz beraber miydiniz?""Ya siktir git kızın peşinden hadi!" diyerek omzundan kapıya iteklediğimde son bir kez bakıp çıkmıştı.
Köşede bizimkilerin oturduğu birleştirdikleri masaya vardığımızda Oğuzhan telaşla kalkıp ellerini yanaklarıma yerleştirmişti. "İyi misin?"
Ufuk'tan da şaşkınlıkla bir diğer soru gelmişti. "Siz birlikte mi geldiniz?"
Oğuzhan'ın ellerini ittirip göz devirerek boş sandalyelerden birine otururken homurdandım. "Bunlar da günün popüler soruları herhalde."
Can'da yanıma yerleştiğinde kıkırdayarak garsonu çağırmıştı. Ters ters ona bakıp kahve istediğimi söylediğimde ikimize de söyleyip önüne dönmüştü.
Herkesin bakışları üzerimdeyken masadaki peçeteyi parçalamaya başlamıştım gerginlikle. Yüzümdeki ve bacaklarımdaki görünen morluk ve yaralar bir anlık aklımdan çıkmıştı. Yoksa kesinlikle kapatmanın bir yolunu arardım.
Masadaki sessizlik Sefo'nun sesiyle bozulduğunda elimdeki peçete parçalarını masaya bıraktım. "Anlatacak mısınız?"
"Neyi pardon?"
"Sana ne olduğunu, neden beraber geldiğinizi mesela?"
Omuz silkip sorusunu cevapsız bıraktığımda derin bir nefes vererek arkasına yaslanmış ve hepsi beraberinde Can'a dönmüştü. Karan hariç. Ona bakmıyor olsam bile delici bakışlarını üzerimde hissediyordum.
Can ellerini teslim olur gibi iki yana kaldırıp ben bilmem dercesine dudaklarını bükmüştü. "Ben anlatamam bir şey."
"Biliyorsun yani?"
Tek kaşı kalkmış bir şekilde buz gibi sesiyle soruyu soran Karan'a bakmıştım ilk defa oturduğumdan beri. Ama soru Can'a hitaben olsa bile gözleri benim üzerindeydi ve kesinlikle bu normal bir bakış değildi.Yüzümden inip gözlerimi vücudumda gezdirirken gergin vücudum daha da kasılmıştı. Üstümdeki tişörtte fazlasıyla oyalandığında kısık sesle ama sessizlikten ötürü herkesin duyduğu şekilde mırıldanmıştı. "O tişört senin değil."
Sanane diye suratına haykırmak istesem de bizimkilerin kavgamızdan kötü etkilendiğini bildiğimden bütün kelimelerimi geri ittirmiştim. Ancak daha fazla devam ederse bunu da yapamayabilirdim.
Normal muhabbete geri dönülürken Can sanki rahatsız olduğumu anlamış gibi çenemden tutarak kafamı ona çevirmiş ve kısık sesle sırıtarak mırıldanmıştı. "Bana bak."
İstemsizce gülerken göz devirmeyi de ihmal etmemiştim.
Kolumu sandalyenin arkasına yaslayarak ona bakmaya devam ettim. Hafifçe yaklaşıp "Vazgeçtim" dediğinde kaşlarımı kaldırıp sırıtarak devam etmesini beklemiştim. "Böyle bakmaya devam edersen öperim."
Kafamı aniden önüme döndürdüğümde gür bir kahkaha atmıştı. Ona bakmadan gelen kahve bardağının etrafına parmaklarımı dolayarak dudaklarımı birbirine bastırmıştım gülmemek için. "Gülme."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Judgment
Fanfiction"Biz bu kızı nerede buluruz abi?" "Siz bulamazsınız. O sizi bulur."