2.7

433 56 43
                                    

Sabahın erken saatlerinde dükkanın önünde oturup sigaramı içerken bu saatleri süsleyen hafif rüzgar, saçlarımı uçuşturup yüzüme çarpmasına neden oluyordu.

Yüzüm ifadesiz bir şekilde dururken etrafta gözlerimi gezdiriyor, geçip giden insanlara bakıyordum. Ardı ardına yutkunurken söyleyeceğim şeyleri yutmaya çalışıyordum ancak bu boşuna bir çabaydı. Boğazımdaki tıkanıklığın nedeni hayal kırıklığıydı.

"Dün seni aradım iki kere, açmadın."

Beni biraz süzdükten sonra konuştu. "Müsait değildim, açamadım o an. Özür dilerim."

Özür dilersin.

"Aradığımı gördüğün hâlde açmadın yani?"

Onaylamasa da bakışlarından öyle olduğunu anlamıştım zaten. O yüzden kabul etmesine de gerek yoktu. Ancak yine de hayır görmedim demesini istemiyor değildim.

"Önemli bir görüşme yapıyordum. Açamadım Bade. Özür de diliyorum işte uzatma lütfen."

Sen önemli değilsin demenin kibar yolu değil de neydi bu şimdi?

"Karan, geri aramadın bile."
Filtreye dayanıp parmaklarımı yakmaya başladığını hissettiğim sigarayı masadaki küllüğe söndürmeden önce diğer sigarayı yakmıştım.

"Ya benim bebeğimin ilgiye mi ihtiyacı var?" diyerek iki elini masanın üzerinden yanaklarıma doğru uzattığında sinirle ittirdim ellerini. "Karan ne ilgisi ya?"

"Geri dönmedin diyorum, ilgi diyorsun."
Sesli bir nefes vererek ellerini indirmişti. Daha fazla beklemeden içeri girerken arkamdan geldiğini hissediyordum.

"Ya neden bu kadar büyütüyorsun? Neden aramış olabilirsin allah aşkına? Tanımıyor muyum seni? Ya canın sıkılmıştır ve uğraşacak birini aradığın içindir ya da işin düşmüştür. Başka neden arayacaksın?"

Alayla gülüp ellerimi pantolonumun ceplerine sokarak ona dönmüştüm.
"İşim düşmüştür öyle mi? Ben seni sırf bu yüzden mi arıyorum yani?"

"Evet. Bir yerde bir şeyini unutmuşsundur. Karan alıp gelsin. Canın sıkılmıştır. Karan bütün işini bırakıp yine gelsin. Yalan mı?"

Pelin içeri girecekken kavga ettiğimizi anlayıp dışarıdaki sandalyelerden birine oturup beklemeyi tercih etmişti.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Biz Karan'la kavga etmezdik pek. Ve o bana hiç böyle davranmazdı.

"Tamam. Bu kadar önemli kiminle görüşüyordun?"
Ellerini saçlarına atıp arkasını dönerek gülmeye başlamıştı. Sinirliydi. Üstelik Karan kolay kolay sinirlenmezdi bile.

Gerginlikle terleyen ellerimi kot pantolonuma silerken o bana dönmüştü bile. Bana dönmüş ve acımasız sözlerini yüzüme vurmaya devam etmişti. Ben herkese her şeye karşı acımasız olan taraftım ve çok defa da benim gibi insanlarla karşılaşmıştım ancak Karan onlardan biri değildi. Benim gibi biri değildi. Hiç olmamıştı.
Şu an neden böyle yaptığına anlam veremiyordum.

"İlgilendirir mi Bade? Sen kimsin ki? Benim neyimsin de sana bunun hesabını vereceğim?"

Ona doğru ilerledikten sonra işaret parmağımı göğsüne bastırmıştım. "Bana bak benimle düzgün konuş, sikerim belanı."

"Ayrıca sana hesap sormuyorum. En sevdiğin, en yakının olsaydım da sana hesap soramazdım çünkü bu kimsenin hakkı değil. Sadece merak ettim."

"Tamam. Söyleyeyim o zaman. Bir kadınla görüşüyordum. Randevu. Oldu mu?"

Söyledikleriyle donup kalırken gözlerimi kıstım. "Nasıl yani?"
Ellerini iki yana açtıktan sonra alaylı sırıtışıyla beraber kaşlarını çatmıştı. "Ne nasıl yani? Biriyle görüşüyor olmam bu kadar mı abes?"

JudgmentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin