1.0

724 64 15
                                    

Sokaktan çıkıp evimin yakınlarına kadar ayak uydurmuştum ona. Zaten Ufuk'ların evinin benim evime yakın olduğunu biliyordum ama oraya geleceğimi sanıyorsa büyük yanılıyordu. Bir anda durup onun da durmasını sağladığımda bana dönmüştü kaşlarını kaldırarak. Elimi kaldırıp çantayı vermesi için parmaklarımı büküp açtığımda sırıtmıştı.
Bu sürekli sırıtacak mıydı böyle?

"Gelmiyor musun?"
Göz devirerek cıklayıp kaşlarımı beklentiyle havaya kaldırdım. Elim hâlâ ona doğru uzattığım haliyle dururken eliyle elimi tutup indirmişti. Bıraktıktan hemen sonra arkasını dönüp yürümeye başlamıştı. Çantam?

"Hey!"
Arkasını sorgularcasına döndüğünde "Bir şeyi unutmadın mı?" diye mırıldanmıştım.
"Veda öpücüğü?"
"Siktir git!" diye tısladığımda kahkahası sokakta yankılanmıştı. Yüzümü buruşturdum.
Kahkahası bittikten sonra derin bir nefes aldı. "Çantanı vermeyeceğim. Başka türlü benimle buluşmazsın. Gece konum atarsın getiririm."
Omuz silktim sen bilirsin dercesine.

"Çantayı alır kaçarım gece."
Polisten kaçan insandım sonuçta. Benim kadar hızlı koşamayacağı her halinden belliydi.
"Bunu söylemeseydin yapabilirdin tabiki"
Göz devirerek ellerimi ceplerime sokuşturdum.

Hafifi alayla "Param var!" diye bağırırken sırıtmıştım. Bunu derken neyden bahsettiğimi tabiki anlamıştı. "Yenisini alabilirsin tabiki ama bazılarının yurtdışından özel olarak getirtildiğini farkettim. Sipariş versen de hemen gelmez. E anladığıma göre her gece bunu yapıyorsun. Mecbur konum atacaksın?"
En sevdiğim boyalarımdan bahsediyordu ve evet onlar değerliydi. Fazla para bayılmış olmamı geçersek satışı kaldırılmıştı ve istesem de alamazdım.

Sinirli bir nefes verip ellerim ceplerimin içinde yumruk haline getirmiştim. Ağzını burnunu kırıp çantayı alarak kaçsaydım?
Kafamı iki yana salladım. Zaten yeterince karakol ve adliyeyle içli dışlıydım. Daha fazlasına gerek yoktu. Ama etrafta kamera olmasaydı bu ilk tercihim olurdu kesinlikle.
Bir şey demeden başımdan savuşturur gibi bir hareket yaparak ona arkamı döndüm.

Eve doğru yürürken yüzümde mecburen hâlâ duran bandanayı çıkarıp bileğime doladım. Sokağa girdiğimde telefonumu çıkarıp annemi aradım. "Evdeyim" diyerek telefonu suratıma kapattığında gözlerimi devirip apartmandan içeri girdim. Asansörün kapısındaki arızalı yazısını gördüğümde yüksek sesli bir küfür savurup merdivenleri dövercesine tırmanmaya başladım.

Bok mu vardı da sekizinci katta oturuyorduk amınakoyayım?
Son kata kadar iyi idare etmiş olsam da artık bacaklarım titremeye başlamıştı bile. Nefes nefese kapının önünde durup birkaç başarısız denememden sonra anahtarı deliğe sokarak çevirmiştim. İçeri geçip direkt odama girdim.
Üstümdekileri çıkarıp eşofmanlarımı giyerek yatağa geçtim.

Hava çoktan aydınlanmıştı ve üstelik eve girerken bile uykum vardı ancak yatağa girdiğim an uykumun kaçması tamamen saçmalıktı. Gerçekten bunun kadar sinir bozucu bir şey daha var mıydı şu an emin değildim. Yatakta dönüp dururken aniden doğruldum. Şurada birkaç saat uyuyacaktım onu bile yapamıyordum.

Yataktan kalkıp camı açarak bir sigara yaktım. İçime derin bir nefes çekerek gözlerimi sakinleşmeye çalışarak kapattım. Bir süre öylece durup sigaramı içtikten sonra camın önündeki mermerde duran küllüğe söndürdüm. Odamdan yavaşça çıkarak salonun içindeki amerikan mutfağa girip ışığı aydınlattığımda karşıma aniden çıkan bedenle derin bir nefes aldım. Yüzündeki sırıtış zaten bozuk olan sinirlerimi altüst ederken dolaptan bir bardak alarak su doldurdum.

JudgmentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin