İki haftadır tek yaptığım sadece deli gibi çalışmaktı. Bu süre içinde kimseyle görüşmemiş ve sadece işime odaklanmıştım. Tabiki aklıma sürekli aynı görüntülerin düşmesiyle tam olarak odaklanabildiğimi söyleyemesem de bir şekilde kendimi meşgul ederek düşünmemeye çalışmıştım.
Bundan önce geçindirmem gereken bir ev ve dükkan vardı. İki haftada sürekli çalıştığımdan iyi para kazanmış ve bir kısmını tekrar geleceklerini bildiğimden ayırmış, kalanıyla faturaları ödedikten sonra birazını da Pelin'e vermiştim.
Açıkçası onun parasını geciktirmekten hiç hoşnut değildim ama bunu sorun etmeden çalışmaya devam ediyordu. Zor durumda olduğumu bildiğinden de asla konusunu bile açmıyordu. Ona içten içe minnettardım.
İlk başta onu yanıma alırken de söylemiştim durumları. Yanıma birini almayı hiç düşünmüyordum o güne kadar hatta. Ancak onun da o zaman çok zor durumda olduğunu bildiğimden kabul etmiştim. Kazandığımız parayla beraber idare etmeyi öğrenmiş ve birbirimize destek olmuştuk.
Günlerdir doğru dürüst uyumamış ve kendimi zorlasam da pek yemek yiyememiştim. Yediğimi de maalesef kusmuştum. Bu beni tedirgin etse de çalışmaya devam etmiştim.
Diğer müşterinin gelmesine kısa bir zaman varken deri koltuğa yatmış dinleniyordum.
Ayrıca bu butik tarzı dükkanı en sonunda boşaltmış ve içerideki birkaç parça eşyayı da elden çıkartmıştım. Bu annem için bir şeylerin değişmeyeceğini açıkça kabul edişimdi. Bu zamana kadar zorlansam da gereksiz bir umutla belki diye düşünmüştüm ama olmayınca da olmuyordu işte. Birini olduğu yerden çekip çıkarmak için onun da istemesi gerekirdi ve annem bunu istemiyordu.
"Kahve getirdim."
Gözlerimi açmadan kafamı sallayarak uzanmaya devam ettim. Bu sabahtan beri içtiğim kaçıncı kahveydi bilemiyordum. Artık sadece midemi bulandırmaya başlamıştı.
Şaşırtıcı bir şekilde Can benimle hiç iletişime geçmemişti. Açıkçası kendisi beni öptüğünde yaptığı gibi sürekli bunu dile getirmesini bekliyordum ama yapmamıştı. Dediğim gibi karşıma çıkmamıştı bile. Bu bana sadece vazgeçtiğini düşündürtmüştü. Veya geri dönüş almasıyla ilgisinin bittiğini.
Düşüncelerimle kaşlarımı çatıp istemsizce kafamı iki yana sallarken doğrulup oturur bir pozisyon aldım. Sıcak kupanın etrafına ellerimi sarıp bir yudum aldıktan sonra dirseklerimi dizlerime yaslayarak kafamı eğdim.
"Kendine daha iyi bir iş bulabilirsin biliyorsun değil mi?"
Sesimdeki yorgunluk on metre öteden bile hissedilebilirdi. Kafamı kaldırıp gözlerimi onunla buluşturduğumda kafa salladı onaylarcasına.
"Evet ama böyle mutluyum."Bu söylediğine asla katılmıyor olsam da bir şey söylemeden kahvemi yudumlamaya devam ettim.
Üstümdeki iki gündür giydiğim tişörtle kendimi iyice rahatsız hissetmeye başladığımda ayaklanıp kapalı kapıdan girerek sepetin üzerinde birikmiş kıyafetlerin içinden temiz bir tişört bularak değiştirdim.
İki haftadır eve gitmediğimden buradakileri dönerek giyiyordum ancak artık temiz kıyafet bulmakta zorlanmaya başlamıştım. Dükkanda kaldığımdan artık deri koltukta iz bırakmama ramak kaldığına emindim. Bütün kaslarım buna isyan edercesine deli gibi ağrıyordu. Ama ben henüz o eve gidecek gücü bulamamıştım.
Gelen müşteriyle beraber tekerlekli tabureye oturup eldivenleri elime geçirdim.
Tamamen sırtını kaplayacak bir yılan dövmesi istediğinden tam olarak üç saat kadar sürmüştü ve ben gerçekten yorgunluktan bayılmak üzereydim.