1.6

550 68 21
                                    

Ceyda'lara geldiğimden beri önüme konulan türlü türlü içkileri içiyordum. Yine de bilincimi hâlâ kaybetmemiştim. Konuşulan muhabbetlere odaklanamazken içimdeki sinir kendini koruyordu. Sadece dükkana gelenler değil bizim graffiti grubundakilerde buradaydı. Hatta gruptan gördüğüm kadarıyla benim burada olduğumu öğrenen Karan da yoldaydı. Bu iyiydi.

Atlas yanıma yere oturup beni izlerken adımı duymamla söylenilene kulak kesilerek Elif'in konuştuğunu anladım. "Kararlılıkta Bade gibi olun" dediğinde ona bakıp gülmeye çalışmıştım ama başarılı olamamıştım. Bu her zaman olan bir şey olduğundan gülmememe takılmayıp geri muhabbete dönmüştü.

Karan dışında hiçbirine hayatımla ilgili bir şey anlatmamam da bundandı aslında. Bakıyorlardı ama görmüyorlardı. Hakkımda bildikleri şeyler sınırlıydı. Adım, yaşım, işim dışında pekte bir şey yoktu.
İyi arkadaşlardı yalan yok. Sorun o değildi zaten. Görmemeleri ilk başta da benim yüzümdendi zaten. O kadar kapalı bir kutuydum ki bir süre sonra uğraşmayı da bırakmışlardı. Böyle kabul etmiş ve garip tavırlarımı umursamıyorlardı genelde.

Kapının çaldığını bile duymamıştım ama Karan'ın geldiğini bacağıma vurarak yanıma oturduğunda anlamıştım. Ani temasla irkilirken pardon dercesine bakıyordu suratıma. "Korkutmak istememiştim."
Problem yok der gibi kafamı iki yana sallayıp içinde şarabın olduğu kadehi dudaklarıma götürerek bir yudum aldım.

O da bir süre ortada dönen konulara arada bir yorum yaptıktan sonra bana dönerek omzuyla omzumu dürtüp göz kırpmıştı. Bunun onun lugatında ne oldu demek olduğunu yılların getirdiği samimiyetten biliyordum.
"Bir şey olmadı."
"Ya siktir ordan hadi. Dökül."
Bir şey söylemeden durmaya devam ettiğimde göz devirdiğini hissetmiştim.

"Annen yine hayvan gibi içip sızdı ve hatta her tarafa kusarak seni delirtti değil mi?"
Bakışlarımı tavana dikip düşünüyormuş gibi yaparak cevapladım. "Yani kısmen."
Elini hadi der gibi gözümün önünde salladığında "Hayvan gibi para harcamış daha doğrusu" dedim.
"Annen de hayvan gibi para ne gezer amınakoyayım."

Söylediğine katıldığımı belli eden mırıltılar çıkararak açıkladım.
"Evet bulunmaması gerekiyordu. Ama bu birkaç gündür yana yakıla aradığım kredi kartı allahın işine bak ki anneme geçmiş. Nasıl olduysa?" diyip abartılı bir şekilde göz devirdim. "Sıçmışsın kızım. Geçmiş olsun."
"Gerçekten sıçtım."

"Hayır annem o hani. Onun bana bakması gerekirken ben ona bakıyorum şaka gibi. O da yetmezmiş gibi bir de sevgilisini besliyorum. Bak bu daha şaka gibi olan şey."
Gülerek "Adamdan köpek gibi bahsetmesene" dediğinde göz devirdim milyonuncu kez. Öyle değil de neydi?

"Ayrıca adamı neden kabullenemediğini anlayamıyorum. Kaç yıl oldu hâlâ alışamadın. Tamam biraz at hırsızı kılıklı olabilir, üçkağıtçı, dolandırıcı, kumarbaz, sarhoş ve pezevenk gibi görünüyor olabilir."
Saydıklarını yeni farkederek aydınlanma yaşadığı belli olan yüzüyle "Oha tam bir şerefsiz gibiymiş. Aşırı haklısın kardeşim. Gel öpeyim" dedikten sonra elleriyle yüzüme uzandığında yüzümü buruşturarak geri çekilmiştim. "Gibisi fazla."

"Yine de bunların hepsini taşımıyor ki adam. Kumarbaz ve sarhoş sadece. Onun dışında fena biri değil."
"Adam diyince ondan bahsettiğini anlayamıyorum. Şerefsiz daha uygun."
Göz devirip senden bir bok olmaz bakışı atarak önündeki içkiyi kafaya dikmişti.

"Sen hayırdır asıl, geceleyin burada ne işin var?" Anlamsızca ona bakarak sorusuna soruyla karşılık verdim. "Pardon nerede olmam gerekiyordu?"
"Ya kes, anlamamazlıktan gelme hiç. Şu an senin duvar boyuyor olman gerekiyordu ama burada oturup camış gibi içiyorsun."
"Camış derken?"

Şu an sabrını zorladığımı alnında belirginleşip hızla atan damardan anlayabiliyordum.
"Buna mı takıldın?"
"Herhalde."
"Ya bir soruyu neden direkt cevaplamıyorsun da on kere sorduruyorsun? Ömrümü kısalttın yemin ederim."
Derin bir nefes alarak nasıl tekrar dolduğuna anlam vermediğim bardağı kafama diktim.
"Hep bir üstü kapalı cevaplar, önemli soruyu atlayıp saçma sapan bir şeye takılmalar, konu değiştirmeler. Valla delirtiyorsun beni."

Omuz silkerek kolumu omzuna atıp kendime çektim. "Kızma. Bende böyleyim işte biliyorsun."
Gülerek göz devirdi. "Biliyorum."

Ceyda adımı söyleyerek seslendiğinde bakışlarımı Karan'ın yüzünden çekerek ona döndüm. "Sen anlat biraz ya. Hiç konuşmuyorsun."
Yüzüme ufak bir tebessüm yerleştirdim. Ne anlatabilirdim ki?
Sefo araya girerek benim yerime konuşmuştu. "O öyle pek konuşmaz da konuştu mu da tam on ikiden vurur."
Göz devirerek sırıttım. "Siktir git."

Karan kulağıma eğilip "Sen Can'ın sen olduğunu anlamadığından emin misin?" dediğinde kaşlarımı çattım. "Ben benim zaten."
"Ya onu mu diyorum salak."
"Of nereden anlayacak Karan?"
"Sesinden de mi tanımaz amınakoyayım. İnsanları gözünden bile tanırsın yani. Fazla rahat değil misin sence de?"

Omuz silktim. "Anlaması sikimde gibi mi duruyor?"
Sırıtıp "Aç bakayım orada mı değil mi?" dediğinde iğrenerek yüzümü buruşturdum. "Sen ne pis bir insansın."
"Bende böyleyim işte biliyorsun" diyerek benim repliğimi tekrarladığında omuzundaki kolumu çekerek onu ittirdim.

"Anlamaz diyorsun yani?"
"O kadar zeki değil diyorum."
Ellerini iki yana kaldırıp indirdi. "Sen öyle diyorsan."
Önümdeki bardağın tekrar dolduğunu gördüğümde onu da kafaya diktim. Bunu kim ne ara dolduruyordu amınakoyayım? İç iç bitmiyordu bir türlü.

Bu sefer başkasının bunu yapmasını engelleyerek kendim doldurdum. Cebimdeki sigara paketimden bir dal çıkarıp dudaklarımın arasına aldıktan sonra paketin içindeki çakmakla ucunu ateşledim. İçime derin bir nefes çekerken Oğuzhan'ın sesiyle daldığım düşüncelerimden sıyrıldım.

"Ee gençler ne zaman gidiyoruz graffitiye?"
Herkesten mırıltılar çıksa da kimse net bir cevap vermemişti. "Ya bayadır yapmıyoruz beraber. Hadi be."
Gizem "Yarın?" diye sorduğunda Uzi ve Arşel dışındakiler onaylamıştı.
Sefo, Uzi'ye hitaben nedenini sorduğunda Gizem'den cevap gecikmemişti.

"Randevusu vardır."
Utku ona dönüp "Var ya da yok. Bunun seni ilgilendiren kısmı?" diyerek terslediğinde Gizem'in ağzı Arşel tarafından kapanmıştı. İkisi ayrıldığından beri atışmaları bitmiyordu. Wp grubunda da hep tartıştıklarından herkes alışıktı.

Hiçbiri hâlâ birbirlerini sevdiklerine ihtimal vermiyordu artık ama ben öyle düşünmüyordum. Kesinlikle sevdiklerine emindim hatta. Kavga etmeleri de bunu net bir şekilde gösteriyordu. Çünkü eğer biriyle kavga ediyorsan bu bir şeyleri düzeltmek istediğini gösterirdi. Asıl susuyorsan ihtimal yoktu.
Çünkü insan umudu kestiğinde susardı. Anlamamaları normaldi. Yaşayan bilirdi.

Oğuzhan "Kavga yok gençler" dedikten sonra "Bade geliyorsun değil mi bak?" diye sormuştu hemen ardından.
"Bilmiyorum. Gelmeye çalışırım" dediğimde Elif oflayarak bana bakmıştı. "Sonra da gelmiyorsun ama."
Omuz silktim umursamazca. "Çok çalışıyorsun ve hep meşgulsun de ama arada bize de mi vakit ayırsan?"

Dilimin ucuna gelen lafları yuttum. Aslında tam şu an demek istediğim tek şey "Sizin tuzunuz kuru tabi. Parasızlığı tatmadınız" olsa da susmuştum. Sinirimi ondan çıkartmamalıydım değil mi? Normal olan da oydu. Ama dayanamayıp en sonunda dişlerimi sıkarak konuşmuştum. "Paraya ihtiyacı olmayan biri için haklı sözler tabi."

Herkes bir anda sustuğunda gruptakiler hariç kimsenin bunu beklemediği belliydi. Beni tanımıyorlardı çünkü. Karan yanımda dudaklarını birbirine bastırıp gülmemeye çalışırken garip sesler çıkartsa da yüzüm yumuşamamıştı. Derdim Elif değildi. Derdim buradaki kimse değildi. Derdim hayatlaydı. Eğer varsa kaderleydi.

Ayaklanıp ceketimi üstüme geçirirdikten sonra kapıya ilerlemiştim. Ceyda beni yolculamak için kalkarken gerek yok dercesine elimi kaldırdım. "Hadi eyvallah" diyerek çıkıp kapıyı ardımdan kapattım.

JudgmentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin