Yukarıdaki şarkıyla beraber okuyabilirsiniz...
İyi okumalar...
53. Bölüm: "Doğum Günü"
•••
Bir kaç ay sonra..
Sinan'dan...
"Sevgilim neden böyle yapıyorsun ama?" Biz hanımefendiyi iki dışarı çıkartalım, gezdirelim diye kafeye getirelim. O yok neymiş 'burada güzel kızlar var diye buraya getirdin beni değil mi?' desin. Pes artık. Sanki yıllardır gözüm ondan başkasını görüyormuş gibi.
"Ne yapma ya! Görmüyor musun herkes seni gözleriyle yedi!" Etrafıma şöyle bir bakış atacakken Derin elinde tuttuğu anahtarlığı üstüme attı. "Birde bakıyor!" Nineler gibi cık cıkladıktan sonra kollarını göğüsün de bağlamış başını başka tarafa çevirmişti.
Evet zaten tam sırasıydı çocuk tribinin..
Ama ne yalan söyleyeyim tribi bile güzeldi bu turunçgülün..
"Tamam turunçgülüm. Yeter bak biliyorsun böyle bir şey yapmayacağımı. Güldük eğlendik, yeter artık. Şimdi sipariş verelim." Göz devire, devire ikna olmuştu. Garson geldiğin de Derin iki sufle siparişi verdi. Ben sufle sevmezdim, bunu bilirdi sanırım ikisini de kendisi yiyecekti.
"Bana bir kahve sana zahmet kardeşim." Diyip gönderdim garsonu. Haftalardır Derin derslerine odaklanmıştı, doğru dürüst görüşememiştik bile. Ona ne kadar gel bizde kal desem de annemden hala çekiniyordu. Kendi müstakil evinde rahat olduğunu söylese de, yalnızlıktan şikayetçi olduğunu biliyordum.
Ben onu izliyordum, o ise telefonla uğraşıyordu. Tabi 'benim' telefonumla!
"Selin kim?" Sakince sorduğuna göre problem yoktu sanırım.
"Sınıftan." Kafa sallayıp stalkına devam etti. Kızı da sanırım engellemiş olmalıydı.
"Sende ver, bakayım şu telefona." Dedim sırf sıkıldığıma. Telefonunu çıkarıp uzattı. Kilit ekranını açtığımda eskilerden çekildiğimiz bir fotoğrafla karşılaşıp, gülümsedim. Eskilerim öyle güzeldi ki. Çocuktuk ve bu iki çocuk birbirine aşıktı.
Mesajlar kısmına girdiğimde neredeyse hepsinin operatörlerden, internet sitelerinden olduğunu gördüm. Zaten böyle şeyleri takan biri değildim, şuan yalnızca zevkine bakıyordum.
"Yaa Sinan bak ne buldum!" Hayran olduğum sesini duyunca telefonumu bana doğru uzattığı için telefona baktım.
Annemin geçenlerde bulup bana attığı bebeklik fotoğrafımdı. Göz devirip güldüm. Fotoğrafta nerdeyse çıplaktım. Yani bezli bir bebek vardı fotoğrafta. Ayağını falan yiyen. Normal bir bebek.
"Çok tatlıymışsın aşkım ya."
"Çok sakar bir bebekmişim. Zaten ayak yemek ne demek ya.." Diyip güldüm. O da kafasını geriye doğru yatırıp telefona bakıyor ve kahkaha atıyordu.
Bir kaç dakika sonra "Benim bebeklik fotoğrafım yok. Annem hiç çektirmemiş." Dedi yüzü düşmüştü. Annesiyle hala konuşmuyordu. Ve ne zaman konusunu açsam ya yanımdan kalkıp gidiyor ya da susmam için ısrar ediyordu. Bende kararı ona bırakmıştım artık.
Telefona geri dönüp WhatsApp'a girdiğim de sınıf gruplarından yaklaşık 3000 mesaj olduğunu gördüm. Okul bitmesine rağmen hala konuşuyorlardı ve bizimki de büyük ihtimal ayıp olmasın diye çıkmıyordu.
Deniz'i 'Çiçeğim' diye kaydetmiş ama ben hala onda 'Sinan' diye kayıtlıydım. Bu biraz sıkıntılıydı. Ona Turunçgül demeyi seviyordum öyle kaydetmiş olmama sinirlendiğinden olsa gerek bana bir lakap takmıyordu. Kendisi çillerinden nefret ederdi. Kapatmak için çok uğraşırdı, ama asla katiyen izin vermezdim. Fakat saçlarını ona zorla da olsa sevdirmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Ölüyorum |
RomanceBir tokat daha... bir tokat daha... Artık biliyordum. Neden olduğunu biliyordum. Saçlarıma asıldı. "Kokun bile aynı lan" onun da canı yanıyordu. Yere düştüm. Kalkamadım. Tekmeledi. Karnımda tıpkı bıçak saplanıyormuşcasına bir ağrı.. Çok canımı yak...