Yukarıdaki şarkıyla beraber okuyabilirsiniz... Spotify listemden..
Multi: Toprak ve mekanı.. :)
İyi okumalar...
52.Bölüm: "İyi Ki"
•••
Tanrı anlatımıyla...
Eve gelmişlerdi. Herkes ayrı telden çalar vaziyetteydi. Deniz annesinin ısrarlarıyla 4. Kahvesini içiyordu, ne baş dönmesi ne de mide bulantısı geçmek bilmemişti. Annesinin azarlarını duymazdan geliyor ve aklını kurcalayan Toprağı düşünüyordu. Sinan ve Toprak eve dönmemişti, dönecek gibi de değillerdi. Genç adam peri kızına olan güvenini asla sorgulamazdı fakat olmuştu işte, kıskanmıştı ve delirmişti. Bu yüzden de gitmişti. Hiç istemese de kırılmıştı Toprak, öfkesinin önüne geçememişti. Şimdiyse sevdiği kadını bir süre görmek istemedi. Yaşadıkları şeyleri bir anda hazmetmişlerdi ve bu onlara iyi gelmedi. Hiç bir şey olmamış gibi yapamıyorlardı.
Toprak, ailesini öldüren adamın kiniyle yaşamanın zorluğuyla mücadele ediyor sevdiği için dayanıyordu. Arkasını dönüp baktığında herkesin ölü olması canını yeterince acıtıyordu. Oldum olası kıskanç yapısı onu sinirden küplere bindiriyordu.
Peki ya Deniz.. babasının cenazesinden sonra göz yaşı döktüğünü kimse görmedi. Sanki duygularını da o mezara gömmüş gibiydi. Hala canı yanıyordu, her şeye rağmen, yanında ki insanlar için gülümsedi. Toprağı için..
Deniz içinde olan Ateş aşkını dışarıya böyle vurdu. Benzemek istedi, tıpkı Toprak gibi olmak istedi, ona özendi. Ama Toprağın, Deniz'i her haliyle sevdiğini idrak edemiyordu. Değişmesi ikisine zarar verdi.
Her şey yolundaymış gibi yapamazlardı.. Onlar birlikteyken artık yenilmezlerdi, onların büyüsünü sadece kendileri bozabilirdi.
Toprak, "Olmuyor.. öfkemi durduramıyorum. O adamın dibimde Deniz'e sulanması gerçeğini aşamıyorum lan."
Sinan, "Abiciğim yapma.. o şerefsizin biletini Deniz'e kesme. Gördüm her şeyi Deniz sarhoştu ne yaptığını bilmiyordu bunu biliyorsun!"
Toprak, "Biliyorum.." diye fısıldadı yalnızca. "Ona güveniyorum." Toprak yattan iner inmez soluğu mekanda almıştı. Burası Toprağın sığınağıydı. Babasından ona armağan olan yer.. zaten babası da 'burası senin' derken 'sen burası gibisin' dememiş miydi?
Sinan'ın babasından kalan tek mekanda buraya oldukça uzaktı.. ondan miras kalan tek şeydi Sinan için. Herkes emindi ki babasının yüzünü bile hatırlamayan Sinan'ın içinde fırtınalar gizliydi.
Deniz, yatacağını söyleyip odasına çekileli dakikalar olmuştu. Dolabından bir tişört bir tayt çıkarıp çantasını aldı ve fazla yüksek olmayan balkonundan aşağıya atladı. Ters atladığı için ayağını burkmuş ve acıyla yüzünü buruşturmuştu, buna lanet edip evin büyük kapısından çıkarken hiçbir korumaya yakalanmamaya özen gösterdi. Ayakları onu dilediği yere götürdü.
Toprak, kaçıncı içkisini içiyordu bilemedi. Peri kızını şimdiden nasıl özlediğini düşündü. Sonra da yaptığı şeyin saçmalığını.. "Ben ne yapıyorum ulan? Bu yaptığım ne.. sikeyim ben ne halt ediyorum?" Diyerek ayağa kalktığın da Sinan gülerek ona eşlik etti. Arkalarını döndüklerinde nefes nefese kalmış elleri dizlerini tutan Deniz'i görmeyi beklemiyorlardı.
Toprak, "Deniz!" Diyerek koştu. Ona kollarını sardı. Onun ezbere bildiği kokusunu içine çekti. Onun saçlarını okşadı. Bütün acılarını unuttu. Toprağın hesabında olmayan tek şey buydu. Bütün acılarının Deniz'e sarıldığı anda geçtiği...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Ölüyorum |
RomansBir tokat daha... bir tokat daha... Artık biliyordum. Neden olduğunu biliyordum. Saçlarıma asıldı. "Kokun bile aynı lan" onun da canı yanıyordu. Yere düştüm. Kalkamadım. Tekmeledi. Karnımda tıpkı bıçak saplanıyormuşcasına bir ağrı.. Çok canımı yak...