Yukarıdaki şarkıyla beraber okuyabilirsiniz..
İyi okumalar..
3. Bölüm: Gaye ve Arkadaşları
Gün doğmuş, sabah olmuştu. Okul için hazırlanmalıydım. Uyuşuk uyuşuk kalktım ve üstümü giyindim. Son günlerde fazla uyuyordum. Geceleri başımın ağrıması da cabasıydı.
Üstümü giyinirken omzumda kabuk bağlamış yaraya odaklandım. Deli gibi kaşınıyordu ama kanamasını istemiyordum. Evde bulunan küçük ezca dolabından bir merhem aldım. Koluma sürüp biraz bekledim.
Saate baktığımda şok olmuştum. Dersin başlamasına yarım saatten az bir süre kalmıştı ve hayatta yetişemeyecektim. Apar topar hazırlanıp çıktım.
Otobüs beklemeye başladım her yarım saatte bir geçiyordu şanslıysam gelirdi. Şanssız olduğumu düşünüyordum zaten ama gelmeliydi bu otobüs. Daha okulun ikinci günüydü derse geç kalırsam hocalar hakkımda farklı düşünebilirdi.
Evden çıkmadan aynaya bile bakmamıştım. Saçlarımı bile taramamıştım hatta. Çok kötü bir halde olduğumu biliyordum.
Otobüs gelmişti çok fazla doluydu. Hayır sabahın bu saatinde fazla doluydu. Şuanda saatin kaç olduğunu bile bilmiyordum. Büyük ihtimalle ders başlamıştı. Acaba hoca beni alır mıydı derse? Belki bu ilk olduğu için bu seferlik görmezden gelirdi. Ya da acaba fazla mı abartıyordum?
Okula vardığımda bahçede tek tük insan vardı. Hızlıca sınıfa adımladım. Geldiğimde nefes verip kapıyı tıkladım. Onay sesi geldiğinde usulca açıp içeriye göz gezdirdim.
Hoca tahtada dersini işliyordu. Gözlüğünün üstünden imalı bir bakış attığında. Mahçup bakıp özrümü diledim. O sırada dünkü kız adı 'Gaye' olan;
"Aa ezikcim gelmiş hiç gelmeseydin tatlım nasılsa birazdan biz çıkacaktık." dedi. Bir kaç homurtu ve gülmeye rağmen bir şey söylemedim. Hoca yerimi gösterdiğinde dünkü çocuğun yanında bir kız oturuyordu Gaye'nin arkadaşı Merve, benim yerimde. Kız pişkince sırıtıp ne var dercesine baktığında bu sefer boş bir sıra aradı gözlerim en arkada bir sıra boştu dersi pek duyamayabilirdim ama en azından kimse benimle uğraşmazdı.
Sırama geçip oturdum ve kitaplarımı çıkardım. Sabahın bu saatinde tarih görmemiz biraz garpiti.
Çok sürmeden zil çalmıştı. Sınıftan çıkmaya karar verdiğimde bişey beni durdurdu, bir kişi. Yine o çocuk arkadaşlarıylaydı. Yanındaki kıvırcık saçlı arkadaşının gözü beni bulunca sırıttı. Hiç iyi bir sırıtmaya benzemiyordu. Kaşlarım çatıldı bakışlarımı kaçırdım. Sonra da buraya doğru geldiğini fark ettim.
"Oo sarı dün gece çok yoruldun galiba?" Gülerek o pis şeyi ima ettiğinde. "Anlamadım?" Dedim. Aslında anlamıştım tabiki ama emin olmak istercesine sormuştum.
"Bende seni zeki sanırdım sarı?" Dedi ve devam etti. "Aa tabi pardon sarışınlar aptal olurdu değil mi?" tekrar güldüğünde bu sefer arkadaşları da katılmıştı.
"Mert gel işimiz var." bunu o çocuk söylemişti. Ya bu çocuğun adı neydi?
"Aslında eğleniyorum Toprakcım iş beklesin." öğrenmiştim. Belli etmemeye çalışarak sırıttım. Mert'in dediği aklıma geldiğinde;
"Ne istiyorsun?" Diye sordum. Kaşlarımı çatmıştım.
" Çatma kaşlarını sarı yakışmıyor." arkadan bir kaç homurtu daha duymuştum sonra Mert yanımdan gitmişti. Göz devirdim.
Bir kaç ders not tuttuktan sonra elime bir defter almıştım ders biyolojiydi ve sanırım hoca gelmemişti. Önümdeki deftere sıradan şekiller falan çizmeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Ölüyorum |
RomanceBir tokat daha... bir tokat daha... Artık biliyordum. Neden olduğunu biliyordum. Saçlarıma asıldı. "Kokun bile aynı lan" onun da canı yanıyordu. Yere düştüm. Kalkamadım. Tekmeledi. Karnımda tıpkı bıçak saplanıyormuşcasına bir ağrı.. Çok canımı yak...