Kapının gürültüyle çalınmasıyla uyandılar. Saat çok erkendi. Yiğit kalkıp kapı deliğinden baktı. Gelen Hayalin annesiydi. Yiğit Hayale seslendi.
"Aşkım, annen gelmiş..."
Hayal dondu. Annesinin yüzüne nasıl bakacaktı? Ama açmaktan başka çaresi de yoktu. Dün gece evden kaçmışlardı. Açıklama yapması ve özür dilemesi gerektiğini biliyordu. Ama çok utanıyordu. Yiğit salona geçti. Hayal son bir kez derin bir nefes aldı ve kapıyı açtı. Annesi kapıda buz gibi bir ifadeyle duruyordu. Hayal ona ağlamaklı bir şekilde bakıyordu. Meyra Hanım soğuk ve mesafeli bir sesle:
"Çok kalmayacağım." dedi. Ve bu Hayali ağlatmaya yetmişti. Gözlerinden yaşlar süzülürken hıçkırdı. Meyra Hanım bağırdı:
"Ağlama, sus!"
Hayalin hıçkırıkları birden kesildi. Korkmuştu. Annesini hiç böyle görmemişti.
"Sadece nedenini öğrenemeye geldim. Neden Hayal? Neden yaptın bunları? Ablanın nişanlısıyla... Bunu ablana nasıl yaptın? Sen, sen bunu bize, ailene nasıl yaptın? Nasıl el verdi için?!"
Hayal ağlamaya devam etti. Annesinin gözlerine baktı. Biraz sevgi aradı ama yoktu. Annesin çok kızgın ve kırgın olduğu gözlerinden okunuyordu.
"A... Anne, ben..." Sustu. Ne cevap verecekti ki? Bu yaptığının bahanesi yoktu, olamazdı.
"Sen, ne Hayal?! Sen ne!"
"Anne yapma ne olursun... Sende bana arkanı dönme. Çok kötü birşey yaptım, biliyorum, ama bunların yaşanmasını gerçekten istemezdim. Anne, ben ablamı üzmeyi ister miydim sence? Ama aşık oldum ben, ben onu çok seviyorum..."
"Aşık oldun? Aşık oldun öyle mi Hayal Hanım! Aşık olacak başka erkek kalmadı mı dünyada?!"
Hayalin dün gece olduğu gibi başı döndü. Kapının ağzına tutundu. Birkaç saniye içinde bilincini tamamen yitirdi.
"Hayal?!"
Annesi Hayali tutmaya çalıştı ama taşıyamadı. Hayalin yüzü dizlerinin dibine düştüğünde Meyra Hanım çok korktu. Yiğite seslendi.
"Ne oluyor Meyra Hanım? Hayal?!"
Yiğit hemen Hayalin yanına çöktü. Ama Hayal kendine gelmedi.
"Hastaneye gidelim hemen Yiğit!"
"Ta... Tamam.
Yiğit Hayali zorlanmadan kucağına aldı. Ardından arabaya binip en yakındaki hastaneye gittiler. Hayali sedyeye yatırıp götürdüler. Meyra Hanım da Yiğit de çok telâşlılardı. Yirmi dakika kadar sonra doktor kapıdan çıktı ve yanlarına geldi.
"Merak etmeyin, durumu gayet iyi. Hassas bir bünyesi var, o yüzden geçirdiği şiddetli baş dönmesini kaldıramamış. Düşük riski yok. Bebeğiniz de eşiniz de gayet iyi durumda."
İkisi de donakalmıştı. Birkaç dakika öylece durdular. Sonra Yiğit konuştu.
"Yani, Hayal hamile mi?!"
"Evet beyefendi. Daha beş haftalık bebek. Siz onun eşi değil misiniz? Haberiniz yok mu?"
Meyra Hanım şok olmuş bir şekilde koltuğa otururken Yiğit, sarhoşlar gibi gülüp duruyordu. Bir bebekleri olacaktı. Bu çok sarsıcı ama bir o kadar da güzel bir haberdi. Meyra Hanım Yiğite döndü.
"Birlikte oldunuz yani?"
Yiğit utançla başını salladı.
"Ne zamandır berabersiniz?"
"Yaklaşık dört aydır..."
"Yani siz Nihal ile nişanlamadan önce de beraberdiniz?"
"Evet..."
"Sen bunu nasıl yaptın Nihale!?"
"Bakın, olanlar için gerçekten çok üzgünüm ve utanıyorum. Ama ben Nihal ile babamın zoruyla nişanlamıştım doğrusunu isterseniz. Benim aklım, kalbim, ruhum ve bedenim hep Hayal'leydi. Başkasıyla olamazdım. Ama babam çok kötü konuşuyordu. Tehdit eder gibi... Bende direnemedim... Nihali üzmeyi de gerçekten hiç istemedim. Ama ben Hayale aşığım Meyra Hanım... O ne kadar üzgün siz biliyor musunuz? Sizi ve ailesini çok seviyor... Ona bunu lütfen yapmayın..."
Sessizlik çöktü hastane koridoruna. Meyra Hanım bu sözlerden etkilenmişti. Doktor hastayı görebilirsiniz diyene kadar tek kelime etmediler. Sonra heyecanla odaya girdiler. Hayal iyi görünüyordu. Annesini görünce daha da bir canlandı.
"Anneciğim? Sen de mi geldin hastaneye? Beni yalnız bırakmamak için mi?"
Meyra Hanım konuşmadı.
"Canım, iyi misin?" dedi Yiğit ilgiyle ona bakarken. Sonra elini avucunun içine alıp okşadı.
"İyiyim..." diye mırıldandı Hayal onun elini tutarken. Sonra Yiğitin gözlerinin içine bakıp:
"Ben, hamileymişim..." dedi. Yiğit tekrar gülümsedi.
"Biliyoruz, çok sevindim ben..." deyip alnından öptü Hayalin.
Hayal endişeyle annesine döndü. Annesi kızgın görünmüyordu ama mutlu da görünmüyordu.
"Anneciğim, lütfen böyle yapma..."
"Ben seni affetsem, baban affeder mi? Baban affetse ablan affeder mi? Ablan affetse Allah affeder mi seni?"
"Anne bir torunun olacak. Evleneceğiz. Birgün bu olanlar unutulup gidecek. Eskisi gibi olacağız. Lütfen bana, bize bir şans ver..."
Gözleri doldu Meyra Hanımın. Derin bir nefes aldı.
"Ben dışarıdayım." deyip kapıdan çıktı.
Hayalin de gözleri doldu.
"Merak etme, herşey yoluna girecek. Biraz zaman lazım onlara, birgün herkes unutacak, alışacak..." deyip Hayale sarıldı Yiğit.
"Bu arada, hazır ol, yarın düğünümüz var!"
"Ne!"
Hayal çok şaşırmıştı. Ne düğünü? Ne yarını? Soru soramadan Yiğit açıkladı.
"Mekanı ve nikah memurunu bugün ayarlayacağım. Sen de gelinliğini seçersin. İşte yarına herşey hazır olur. Daha fazla beklemeye ne gerek var ki?"
Hayal kahkahalarla gülmeye başladı. Yiğit haklıydı, ama düğün planları onu çok güldürmüştü.
"Bu kadar hevesli misin evlenmeye?"
"Evleneceğim kişi aşık olduğum kadın. Çok hevesliyim."
Meyra Hanım kapıyı dinlemiş, herşeyi duymuştu. Kızı evleniyordu. Üstelik bir torunu olacaktı. Bunlar onu bir parça mutlu ediyordu ama... Nasıl unutacaklardı ki bunları... Başını salladı ve tekrar koltuğa oturdu. Bu arada Hayal sordu:
"Ailelerimizi de davet edecek miyiz?"
"Onu bilmiyorum işte, düşünmemiz lazım..."
"Gamzeyi çağıracağım, nikah şahidim o olsun. Senin şahidin de Mert olsun. En yakın arkadaşın. Bence dördümüz yapalım nikâhı. Şimdi onlar bir araya gelmesin. Biz bize güzel bir düğün yapalım, keyfimizi hiçbir şey bozmasın..."
"İyi fikir. Tamam, ben ayarlayacağım, sende işlerini hallet. Annene söyle hamile olduğunu kimseye söylemesin. Evlendikten sonra söyleriz. Hem bebeği görünce belki yumuşarlar. Bunlar da unutulur gider, bizde mutlu bir hayat yaşarız..."
"Olur mu sence?"
"Dediğim gibi, torunlarını görünce yumuşarlar, dayanamazlar. Herşeyi açık açık konuşuruz belki birgün... Sonra herşey düzelir."
"İnşallah sevgilim."
O sırada doktor içeri girdi.
"Hayal Hanım, iyi misiniz?"
"Evet teşekkür ederim iyiyim."
"Serumunuz bitmiş, artık sizi taburcu edebiliriz. Kendinize dikkat edin lütfen. İyi günler."
"İyi günler." dedi Hayal.
Sonra annesi içeri girdi. Hayal gülümsedi.
"Anneciğim, senden birşey rica edeceğim."
"Nedir?"
"Hamile olduğunu kimseye söylemesen, olur mu? Biz evleneceğiz, evlendikten sonra söyleyeceğiz herkese. Belki o zaman herşey düzelebilir. Lütfen anneciğim..."
"Tamam... Ama bir şartla..." dedi Meyra Hanım.
"Nedir anneciğim şartın?"
"Sizi affetmedim ama, en kısa sürede ablana kendinizi affettireceksiniz."
"Bu çok zor ama anne..."
"Bir yolunu bulun halledin, kızımı daha fazla üzmeyin..."
"Anne!"
Meyra Hanım tam çıkacakken durdu ve Hayale baktı.
"Bende senin kızın değil miyim? Hayatım boyunca ilk defa bir hata yaptım, onda da bana hayatı zehir mi edeceksin?"
"Bu sıradan..."
"Biliyorum anne, sıradan bir hata değil. Ablamı çok üzdüm biliyorum. Rezil oldum biliyorum. Ve bunun için çok üzgünüm. Ben ne kadar üzüldüm, kahroldum sen biliyor musun? Ben aşık oldum, ama ablam çok üzülecek deyip kendimden hep nefret ettim. Lânet olsun bana, tamam! Ama olan oldu artık, geri döndüremeyiz zamanı. Ne yapalım? Bu bebeği aldırayım, Yiğitten ayrılayım, kendi evimde bir başına yaşamaya başlayayım... Bunlar olursa herşey çözülecek mi? Affedecek misin beni? Böyle olunca ablam affedecek mi beni? Eskisi gibi olacak mıyız o zaman?!"Meyra Hanım donup kaldı. Kızı hatalıydı ama... Bu sözleri kalbine dokunmuştu. İçi sızlamıştı. Hayal hayatı boyunca hiç sorun yaşamamıştı neredeyse. Ne okulda, ne ailesiyle, ne başkasıyla... Çünkü hiç ailesinin sözünden çıkmamıştı. Gerçekten bu ilk hatasıydı. Ama çok büyük bir hataydı... Kendini düşündü Meyra Hanım. Hayalden küçüktü Cenk ile evlendiğinde. Feci derecede aşıktı ona... Gözü, ondan başka hiçbir şey görmemişti. Ailesi başta epey karşı çıkmışlardı, ama onları dinlememişti. Sadece yirmi yaşındaydı. Ama çok mutlu olmuşlardı. Onlar böyle mutlu olunca ailesi de razı olmuştu. Belki kızı da öyle olurdu. Ama ya Nihal...
"Tamam, hamile olduğunu kimseye söylemeyeceğim. Siz halledersiniz sonrasını..." dedi Meyra Hanım Hayale bakmadan.
"Teşekkür ederim anne..."Bir çaresi bulunur mu günahların?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP KAPILARI
Teen Fiction"Her kalbin iki kapısı olduğunu okumuştum bir keresinde. Hiç olur mu öyle şey demiştim. Halbuki herşey, kalbimin kapılarının ona açıldığını anlamamla başlamıştı. Ama herşey, çok daha korkunç bitecekti, hissedebiliyorum..." H... •ÖZET• İstanbul'un...