Nihal'den...Ağlamaktan harap olduğunuz anlar oldu mu hiç? Gözyaşlarınızın yüzünüzü yaktığı, kilitlenmiş gibi hissettiğiniz berbat anlar...
Olduysa geçmiş olsun, olmadıysa hiç olmasın...Babamın ve benim bedenimizi saran üçüncü bir kişi olduğunu hissettim. Uzun sarı saçları gözlerime değdiğinde, bir kadın olduğunu anladım.
Onun da ağladığını farkettiğimde kollarına destek olmak istercesine sarıldım ama, bu kadının kim olduğunu bilmiyordum.
Umursamadım. Belli ki o da bizim gibi, benim gibi yaralı biriydi. Ağlaması çok içliydi. Hıçkırıkları tanıdık geliyordu.
İçimde nedenini anlayamadığım bir sıcaklık oluşmuştu. Uzun zamandır hissetmediğim, bastırdığım bir sıcaklık...
Kimdi bu kadın?
Babam hiç kıpırdamamıştı. Şaşırmış gibi görünmüyordu. Tuhaf bir his vardı boğazımda. Nefeslerimin arasına tanıdık bir koku karışmıştı.
Tanıdık sarı saçlar, tanıdık eller, tanıdık hıçkırıkları, tanıdık koku, tanıdık ses...
Bu kadın... Hayal'di...
Midemde aniden bir çalkalanma oluştu. Ama içimdeki sıcaklık daha baskındı. Yavaş yavaş dengelendiler.
Artık bir yanım nefret, bir yanım ise özlemle doluydu.
Fakat bu özlem, ona duyduğum kızgınlığı ve kırgınlığı bastıramıyordu.
Ne zamandır bir ilki gerçekleştirerek, bu olayı görmezden geldim. Sadece birkaç dakikalığına eskileri canlandırmak için...
Ardından Hayal ile babamın arasından sıyrılıp ayağı kalktım. İkisi de şaşırmıştı. Hayalin gözlerine gozlerimi diktim.
"Sen gitmemiş miydin? Ben seni kovmadım mı? Neden geri geldin? Neden beni rahat bırakmıyorsun!"
"Abla ben buraya ilk defa geliyorum. Seni görmek için..."
"Hayır, ben seni kovdum. Sen bir sanrısın! Defol git, gerçek değilsin!"
"Kızım sakin ol. Lütfen..."
Can havliyle babama döndüm.
"Baba, Hayalin görüntülerini görüp duruyorum. Ama iyi olacağım birgün...""Kızım o görüntü değil. Kardeşinin ta kendisi. Sakin ol..."
"Sanrı değil mi yani?"
"Hayır..."Ah, gördüklerinizin gerçek olup olmadığını bilememek kadar kötü birşey var mıydı?
Üzgündüm ama hâlâ çok sinirliydim."Sen neden geldin? Benim bu halimi görüp gülmek için mi!?"
"Abla neler söylüyorsun! Ben senden özür dilemeye geldim. Seni özlediğim için geldim. Lütfen...""Git Hayal, git! Şu an seni görmek istemiyorum. Git!"
Onunla barışmaya kesinlikle hazır değildim. Olur muydum ondan da emin değildim. İstemiyordum şu anda onu görmeyi...
Arkamı döndüm. Gitmeliydi. Gitmesini istiyordum.
Gitmek zorundaydı!
Yoksa, kendime hakim olamayabilirdim...Hayal içimden geçenleri anlamış gibi uzaklaştığında tek düşüncem onu durdurmaktı. İçim savaş veriyor, beynimde fırtınalar kopuyordu.
Babamı arkamda bırakarak birden onun peşinden koştum. Söylemek istediklerimi söylemenin vakti gelmişti sanırım...
Hastanenin kapısına kadar koştum. Dışarı çıkmama izin vermeyeceklerini biliyordum. Çok uzaklaşmamış olmasını diledim.
Artık kaçmaktan, saklanmaktan, üzülmekten, yalnız kalmaktan, hastalanmaktan, herşeyi içimde tutmaktan, boyun eğmekten, yalan söylemekten çok sıkılmıştım.
Herşeyin değişmesini istiyordum...
Kapının gerisinde onu gördüm. Daha gitmemişti.
Seslenmek istedim.
İçimdeki sesler durmamı istedi, ben durmadım.
Ona seslendim.
"Hayal!"
Adı caddede yankılanınca durdu. Bana döndü ve uzun bir süreden sonra ilk kez gülümsemesini gördüm. Bana doğru birkaç adım attı. İşte herşey o anda yaşandı. Şimdi anlıyorum ki o an, hayatımızın dönüm noktasıydı.Bir kamyon, hızını alamadan Hayale doğru geliyordu ve ben, o kamyon Hayale çarpmadan bir saniye önce herşeyi farketmiştim. Ona seslenmeye zamanım olmadı. Herşey, Hayali vurduğum anki gibi ağır çekimdeydi sanki. Kamyon, Hayale büyük bir hızla çarptığında, ben olanları şokla izlemekten başka birşey yapamıyordum. Hayal yolun ortasına kanlar içinde devrildiğinde kamyon hâlâ duramamıştı. Hayalin sıyırarak geçti ve elektrik direğine çarparak durabildi. Kamyonun paramparça olmuş ön tarafının, Hayalin yüzünden neredeyse hiçbir farkı yoktu. Ona doğru koşmak istedim, bacaklarım tutmadı. Dizlerimin üzerine yıkıldığımda beni Hayalden de paramparça eden içimdeki sesleri duydum. Hepsi şöyle diyordu:
"Herşey, senin suçun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP KAPILARI
Teen Fiction"Her kalbin iki kapısı olduğunu okumuştum bir keresinde. Hiç olur mu öyle şey demiştim. Halbuki herşey, kalbimin kapılarının ona açıldığını anlamamla başlamıştı. Ama herşey, çok daha korkunç bitecekti, hissedebiliyorum..." H... •ÖZET• İstanbul'un...