( Hayal'in ağzından...)Doktorlar, bebeğimizi kaybettiğimizi söylediklerinden beri bir gün geçmişti ve ben bir gündür, yaşıyor muydum ondan bile emin değildim. Onu koruyamamıştım... Yiğit de benden farklı değildi. O da mahvolmuştu. Ameliyat olduğum için, beni iki gün hastanede tutmak zorunda olduklarını söylemişlerdi. Dün geceden beri sürekli şunu düşünüyordum:
Yaptıklarımızın cezası mıydı bu yaşadıklarımız?
Belki de...
Yastık gözyaşlarımdan sırılsıklam olmuştu ama umursamıyordum. Yiğit, yanımda öylece oturuyor, nefes almaktan başka birşey yapmıyordu. Benim gibi... Doktorlar protein almamı söylemişler, birsürü yiyecek getirmişlerdi ama hiçbirini yiyecek kadar iyi değildim. Elimi karnımın, kaybımın imzasının üzerine koydum. O, o bir kız olacaktı. Eğer doğsaydı... Burnumu yüzüncü kere çekerek Yiğite döndüm. Yüzü berbat bir haldeydi. İkimiz de çökmüştük sanki... Polisler gelmiş, bizimle konuşmak istemişlerdi ama konuşamamıştık henüz. Ailelerimiz konuşmuştu. Onlara en kısa
zamanda bizimle konuşmak istediklerini söylemişlerdi. Annem, babam ve Yiğitin ailesi bizi hiç yalnız bırakmamışlardı. Bu son günlere olan tek iyi şeydi. Polislerin söyledikleri kafamı karıştırmıştı. Olay yerinde bebeğimi öldüren kurşunu bulmuşlardı ama görgü tanıkları, hiç ses duymadıklarını söylemişlerdi polislere. Bu beni çok korkutuyordu. Bunu yapan her kimse, sağlıklı olmadığı son derece açıktı ve sevdiğim başka birine de zarar verir diye çok korkuyordum. Kurşundan, iki görgü tanığından, kırık güvenlik kamerasından ve güvenlik kamerasının kırılmasına yol açan taştan başka hiçbir kanıt, işaret ya da şüpheli yoktu.
Olayın sessizliği, insanı ürküten cinstendi. Bunu kimin yaptığı bulunmadan, bize rahat uyku yoktu anlaşılan...New York
Nihal yaptığının etkisi ve korkusuyla Amerika'ya geri dönmüştü. New York'un başka bir köşesine gitmişti bu sefer... Kardeşine yaptığı korkunç şey, hiç sağlıklı olmadığını ona bir kez daha hatırlatmıştı. Başka birine daha zarar vermek istemiyordu. Belki kardeşi ölmüştü, belki de bebeği ölmüştü, belki de ikisi birden ölmüştü... Onun yüzünden... Boynuna kadar uzanan soğuk göz yaşları, titremesinin artmasına sebep oluyordu. Belki korkudan, belki üzüntüden, belki de hastalığı yüzündendi böyle titremesi...
Nihal katil olmuştu, üstelik kardeşinin katili... İnsanları kendinden korumalıydı. Artık hastalıklı hislerine uymak istemiyordu ama yapamamaktan korkuyordu. Bunu yapmanın sadece bir yolu vardı...Ertesi gün..
Cenk Bey, keyifisiz keyifsiz masadaki gazeteleri açtı. Son aylarda başına gelenleri hazmetmek çok zor geliyordu. Kızlarını iyi değildi. Dolayısıyla eşi ve kendisi de iyi değildi. Yine düşünmemek istemediği şeyler aklına gelince sinirle sayfayı çevirdi. Gözüne çarpan başlıkla çok büyük bir şaşkınlık yaşadı.
"Manal Ailesinin Zor Günleri"
"Birkaç ay öncesine kadar hiçbir sorun yaşamadan mutlu bir şekilde yaşayan Manal ailesinin mutluluğunun üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Manal ailesinin güzeller güzeli 24 yaşındaki kızı Hayal Manal'ın, ablası Nihal Manal'ın nişanlısı Yiğit Demir ile yasak bir ilişki yaşayıp hamile kaldığı ortaya çıktı. Nihal Manal'ın bu ilişkiyi öğrenmesi üzerine Amerika'ya gittiği ve orada ruhsal hasta olduğunu öğrenip ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yattığı öğrenildi. Yiğit Demir ile Hayal Manal'ın geçtiğimiz aylarda evlendiği, ve dün elimize geçen bilgiyle Hayal Manal'ın vurularak bebeği kaydettiği de söyenildi. Ama, Manal ailesinden henüz resmi bir açıklama gelmedi."
Herşeyin bir çaresi vardır, bu çareler bazen insanı yıkar, döker...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP KAPILARI
Teen Fiction"Her kalbin iki kapısı olduğunu okumuştum bir keresinde. Hiç olur mu öyle şey demiştim. Halbuki herşey, kalbimin kapılarının ona açıldığını anlamamla başlamıştı. Ama herşey, çok daha korkunç bitecekti, hissedebiliyorum..." H... •ÖZET• İstanbul'un...