2. Destan Uyarısı
1- Tuvalete gidiniz
2- Yanınıza yiyecek ve içecek alınız
3- Ailenize ya da evi paylaştığınız kişilere yarım saate yakın meşgul olacağınızı söyleyiniz
4- Okulda veya iş yerindeyseniz ve risk almak istemiyorsanız okumayınız, eve gidince okursunuz
5- En az bir tane yorum yapınız ve bu yorumda ne kadar sürede okuduğunuzu da belirtiniz.NOT: Bu bölüm 6666 (Tamamen tesadüf. Illuminatiden değilim) kelimeden oluşmaktadır ve bu kelimelerin "4666'sı sadece LuSe içermektedir."
Ayrıca hikayenin ulaştığı noktalar sebebi ile kendime şaşırıyorum. Siz de şaşırabilirsiniz lütfen beni yargılamayın. Bu ciddi bir ricaydı.
İyi okumalar...
*
*Araba tanıdık binanın önünde durduğunda hiç vakit kaybetmeden arabadan indim. Diğer iki varlık da arabadan inecekti ama hemen Xie Na'yı engelledim.
"Hadi siz biraz şehri gezin. Bilmediğiniz, görmediğiniz çok güzel yerlerin var olduğuna eminim." Güldüm ve Yixing'e de arabaya geri binmesi konusunda gözlerimle işarette bulundum.
"Neden?" Bilerek soruyorlar şu an eminim.
"Siz burada doğmadınız sonuçta. Kesin gezmeye de vaktiniz olmadı." Xie Na ayaklarını arabanın içine alınca kapıyı kapattım. "Gidin yani."
"Ama Serie geleceğini bilmiyor. Ayrıca televizyon olmadığı için mitingi de izlemedi. Genç yaşta kalp krizine ortam hazırlama." Yixing'e kötü bir bakış attım.
"Defol adam." Arkamı dönüp beş basamaklı girişi çıktım. Arabanın uzaklaşan motor sesini duyduktan sonra kapıyı çaldım. Önce haber vermeli miydim? Yixing haklıydı biraz.
"Kim geldi yine? Kimseyi istemiyorum. Bana Luhan'ı getirin." İçeriden gelen bu sese gülsem mi üzülsem mi bilemedim. Benim sevimli sevgilim.
"Serie.." tereddütle seslendim. "Benim." Durdum ve bekledim. Yarım dakikadır ses gelmiyordu.
Yoksa?!?
"Serie! Kapıyı aç! İyi misin?" Omzumla kapıya geçirince tabi ki kapı değil omzum kırıldı. Tekrar kapıya atlayacakken kapı açıldı ve ben de Serie'nin üzerine düştüm.
"Ah! Bacağım!" Serie'nin çığlığını duymam ile ayağa kalkmam bir oldu. Ne sakar adamım ben Allah'ım.
"Serie, iyi misin? Özür dilerim ben ses gelmeyince önemli bir şey oldu sandım." Kapıyı kapatıp Serie'nin eliyle tuttuğu yere baktım.
Hayır bacağına bakmıyorum biraz bileğine doğru. O yüzden bacak değil.
"Luhan." Birden dudaklarını büzüp boynuma sarıldı. Ben de yere tamamen oturup onu kendime çektim.
"Acıyor mu?" Ayrılıp gözlerine baktım.
"Buz tutsak geçer." Ayağa kalkıp buzluktan mavi renkli buz kalıbını aldım. Onu Serie'ye verip kendisini oturma odasındaki koltuğa taşıdım. Bacağına buzu tutmak yerine bana sarılıyordu.
Özlemek değil de başka bir şey hissediyordum sanki. Yanımdaydı ama ben yine de ona ulaşamadığımı düşünüp ağlamak istiyordum. Yıllarca ona bakabilir ve sarılabilirdim.
"Şunu bacağına tut hadi." Buzu alıp hafiften morarmış yere koydum.
"Tamamen geldin mi?" Ağlama eşiğindeydi. Onun bu hali içimi parçalıyordu. Bir zamanlar platonik olduğumu sandığım insandı o. Tüm aile içindeki konum savaşı arasında benim tek yaşam kaynağımdı. Şimdi onu benim yüzümden bu halde görmek çok zorluyordu.