Piyano hocasından azar yiyiyordum. Sırf dersime çalışmadım diye tüm sınıfın içinde rencide olmak pek de güzel bir şey değildi doğrusu.
Piyano dersi zorunlu bir dersti. Bu üniversitede okuyan bütün öğrencilere zorunluydu. Yani bütün öğrenciler bir müzik aleti dersine gitmek zorundaydı. Tıpkı her öğrencinin başka bir yabancı dil dersine gitmesi zorunlu olduğu gibi.
Ne çok 'zorunlu' kelimesini kullandım öyle.
Ama ben burada kendi ana dilimi konuşmadığım için bana bu dersi zorunlu tutmadılar. Yani bir yerden paçayı kurtardım diyebiliriz.
Utançtan yüzümü saklayarak yerime geçtim. Derse başladığımız anda hoca ilk benim dersimi dinlemişti. Bu yüzden herkes buradaydı. Normalde işi biten çeker giderdi.
"Sıradaki öğrenci..." Hoca elindeki öğrenci listesinde elini gezdirdi. Piyanoyu tercih edenler çok fazlaydı bu yüzden bütün herkes üç sınıfa ayrılmıştı.
"Bu hafta işim var, bu yüzden öbür sınıflardaki öğrenciler de bu ders burada olacaklar." hocanın bu bilgilendirmesiyle ilk defa sınıfı süzdüm. Çok kalabalıktı. Hoca bu kadar kişinin dersi dinlemeye kalkarsa asıl derse vakit kalmazdı.
"Birinin dersini daha dinleyeceğim ve sonra derse başlayacağız."
"Hocam ama bu haksızlık! Neden ben çaldım o zaman?" tabi ki dayanamayıp ayağa fırlamıştım.
"Çünkü herkes dersini yapıyor ama sen tembellik yapıyorsun." kıkırdamaya başlayanlar oldu. Tekrar hocanın rencide etmesi...
"Otur şimdi yerine." hocanın söylemesi üzerine oturdum. Hoca hala listeye bakıyordu. Bir ismin üzerinde durdu ve o ismi bulmak için gözlerini sınıfta gezdirdi.
"Luhan geldi mi? Gerçekten bu şaşırtıcı bir durum." Herkes başını genç erkeğe çevirdi. Ben de şöyle bir baktım ve ağzım açık kaldı. Bu o hayvan gibi çarptığı garip insandı.
"Evet hocam!" isminin Luhan olduğunu öğrendiğim çocuk neşeyle ayağa kalktı. Gariptir ki etrafında o korkunç takım elbiseli adamlar yoktu.
"Hangi rüzgâr attı seni buraya?" Hocanın lafındaki imaya bakılırsa bu çocuk dersleri hep aksatıyordu. Öbür sınıflardan birinde olmalıydı. Zaten bizim sınıfta olsa bile fark edeceğimi sanmıyordum. Pek etrafıma bakmadığım için...
"Gerçekten bu o mu?" Yan sıradaki bir grup fısıldaşmaya başladı. Bu canlılarla aynı sınıftaydık ama ilk defa yüzlerine bakıyordum.
"Birileri bu dersin önemini sonunda fark etti ve beni göndermeye karar verdi." Luhan sevimli bir şekilde gülümsedi ve hocanın yanına geldi.
"Sevindim. Hadi bize bir şeyler çal. Böylece seviyeni tespit edebileyim." yaşlı piyano hocası çok mutlu görünüyordu. Bu Luhan denen kişi kimdi böyle?
Luhan piyano taburesine oturdu ve parmaklarını tuşlarına üzerinde hafifçe gezdirdi. Oturuşu bile o kadar asildi ki..
Ve çalmaya başladı. Harika çalıyordu ve ben büyülenmiştim gibi şeyler beklemeyin lütfen. Berbat çalıyordu. Üstelik sadece sağ elini kullanıyordu. Yani piyano iki elle çalınır değil mi? Resmen dünyanın yüz karasıydı.
Piyano kadar nezih olan bir şaheserin içine eden Luhan piyanoya işkence etmeyi bırakınca bütün sınıf çocuğa şaşkın şaşkın bakıyor olduğunu gördüm.
"Luhan.." yaşlı kadının sinirden elleri titriyordu sanki. Luhan sırıtıyordu. Yani insan rezil oldum diye düşünüp ağlamalıydı ama çocuk sırıtıyordu. "Özel öğretmen tutmayı hiç düşündün mü?"