1-İlk

10.1K 588 48
                                    

Metrodaki kadının sesiyle gözlerimi açtım. Şu ses kaydı olmasa uyumaktan dolayı durağı kaçırırdım herhalde. 

Hemen kalktım ve açılan kapıdan koşarak dışarı çıktım. Sabahleyin Çin in en işlek metro hattında ezilmemek için Usain Bolt olmak gerekiyordu. İlk duraktan bindiğim için hep oturabiliyordum ama okulun olduğu durağa gelene kadar birileri kucağıma oturacak kadar kalabalık oluyordu ortam. Ben de uykusuna düşkün bir canlı olduğum içinde kucağımda oturanları umursamadan rüyalara dalıyordum. Diyorum ya neyseki durak isimlerini söyleyen ses kaydı kadın sesi var da kendi durağımı duyunca uyanıyorum.

Hızla koştum ve yeryüzüne ulaştım. Biliyorsunuz ki metro yerin altında ve bütün Çin halkı da orada. Nefes alacak yer bulamıyorsunuz. Herkes okuluna, işine gidiyor. Ben de harika okuluma gidiyordum. Okulun ikinci yılında üçüncü haftamdı. Çin de ise 16. ayım. Metro olayına alışmıştım. Çoğu Çinliden daha iyi metro kullanıcısıyım ama okul konusunda aynı şeyi söyleyemiyordum. Okuldaki eğitim sistemi çok değişikti. Sistemin karışıklığı yetmiyormuş gibi bir de okul binası karışıktı. Edebiyat dersi için gittiğim sınıf okulun beşinci binasındaydı. Hemen o dersten sonra başlayacak olan Geleneksel müzik tarihi dersim ise ikinci binadaydı. Derse yetişmek için koşmak zorundaydım. Günde 6 kilometre kesin koşuyordum. Üstelik bu iki ders bittikten sonra bir de gidip piyano dersimi vermem gerekiyordu. Tabi bu zorlu gün sadece Salı günleri. Haftanın öbür günleri için farklı farklı zorluklar da mevcuttu. Mesela Cuma günleri derse yetişmek için bindiğim metro hattı günün en kalabalık saatlerinde hareket ediyordu. Cuma günleri çoğu kez durak geldiğinde uyanmama rağmen kapıya ulaşamayıp öbür durakta inebiliyordum ve bu da bir durak boyunca yürümem anlamına geliyordu. Evet, "uyuma o zaman kardeşim!" diyebilirsiniz ama gece yarılarına kadar ödev yapan bir varlık olduğum için çoğu kez uykusuz dolanıyordum. Okulda sadece bir yılım geçmişti ama o kadar ağır bir sistem vardı ki kendimi Tıp fakültesinde 6. yılını okuyan bir öğrenci gibi hissediyordum. 

Okulda dördüncü hafta başlamıştı ve benim enerjim çoktan bitmişti. Çok çalışıp da iyi not alan biriydim ve bu yüzden bu ağır çalışmaya dayalı sistemin bana kolay geleceğini düşünmüştüm. Ama ikinci sınıfın dördüncü haftasında yani birinci ayında artık pes etmiştim. Salı günüydü ve Geleneksel Müzik tarihi dersine koşuyordum. Eğer küçükken giydiğim annemin kırmızı renkli, sivri burunlu, topuklu ayakkabılarını saymazsak hayatımda hiç topuklu ayakkabı giymedim ve bu yüzden çok rahat koşabiliyordum. Koşmak benim işimdi. 

Tam böyle kendimle övünürken bir kaç kişiye hayvan gibi çarptım ve hep beraber yere düştük.

"Özür dilerim, acelem olduğu için dikkat edemedim" dedim telaşla. Bir yandan ayağa kalktım ve yere düşmüş takım elbiseli adamları gördüm. Ne kadar saçma bir durumdu bu böyle.

"Kıpırdama!" takım elbiseli adamlardan biri kollarımı tuttu ve sırtıma yapıştırdı. Şu an tutuklanmış gibi hissediyordum.

"Ne oluyor bırak beni!" bir kaç tane başarısız çırpınışlarımdan sonra vaz geçtim.

"Bırakın." adamların arasından bir ses geldi. Kimin konuştuğunu tam göremiyordum. "Bilerek yapmamış belli ki. Her olayda birini yakalamaya çalışmayın. Sıradan bir öğrenci işte."  

Kafamı biraz daha kaldırıp kimin konuştuğuna bakmak istedim. Sonra adamlar kenara çekildi ve iyi giyimli genç bir erkek gözüktü. Kolumu tutan kaba insan da beni bırakmıştı çoktan.

"Kimsin sen?" diye sordu genç çocuk.

"Özür dilerim, ben derse yetişmeye çalışıyordum. Önüme bakmamışım" çok mahcup olmuştum.

"Hangi derse gideceksin?" ne kadar düzgün bir telaffuzu var diye düşünmeden edemiyordum. Bütün Mandarince dillerini biliyormuş gibi bir havası vardı. Etkileyiciydi.

"Geleneksel Müzik Tarihi." biraz soran bakışlarla söylemiştim. Neden merak ediyordu ki? Emrindeki adamlara bakılırsa önemli biriydi ve kızdığı için gideceğim sınıfı yakabilecek güce sahip gibi duruyordu.

"Benim dersim de siyasi bilimler. Aynı binadalar diye biliyorum birlikte gidelim mi?"

"Ha?" tam anlamıyla tepkim buydu. Bu her tarafından gösteriş akan insan mı söylemişti bunu?

"Efendim bu doğru olmaz." takım elbiseli bir adam genç çocuğun kulağına fısıldamıştı ama görünüşe bakılırsa salak biriydi ve bu yüzden dediğini net bir şekilde herkes duymuştu.

"Kimseye söylemezseniz sorun olmaz." genç adam üzgün ve yalvaran gözlerle dudağını sarkıttı. 

"Lütfen zorluk çıkarmayın" kısa bir süre içinde adamlar genç çocuğun etrafını çevreledi ve benden uzaklaştılar. Ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu. Bu kadar garip bir şeyi hayatımda ilk defa görüyordum.

Sonra aniden aklıma geldi:

"Derse geç kaldım!!!"

GICIK PRENS ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin