-Tanıtım-
Berbat bir gün. Aslında bugün mutlu olmalıyım. Çünkü doğum günüm. Mesela birileri doğum günümü kutlar sonra iyi ki doğdun derler. Ama hiç biri olmadı.
Doğum günümü bilen de yok zaten. Kutlamamakta haklılar. Ailemi sorarsanız, onlar yok. Üzülmeyin hemen, ölmediler. Onlar Kore de evlerinde oturuyorlar. Ben ise Çin e okumaya gelmiş, memleket hasreti çeken garip bir öğrenci olarak kendi başıma bu küçük evde yaşıyorum.İki yıllık kurs sonunda üstün zekamı herkese kanıtlayıp çinceyi öğrendim.
Okula gelince... Hava atmak gibi olmasın Oxford u kazanmış kızım ama bu çekik gözlerimle o yaban ellerde okumak pek içime sinmedi. Kore de de durmak istemiyorum. Bu yüzden en güzeli Çin. Yani benim bir yıl önceki akılsız başım Çin in benim için en harika tercih olacağını düşündü. Şimdi o aklıma lanet ediyorum. O üniversite sınavında uyuya kalsaydım da dereceye girmeseydim. Böylece bu üniversiteyi kazanamayacaktım ve seçme şansım da olmayacaktı. Hemen şimdi okulu bırakıp Kore de başka bir üniversiteye gidebilirim. Yani çok isterim ama ailem diploma almadan Kore ye adım atamayacağımı söyledi. İkisi de cadı. Ama şu an kilometrelerce uzakta oldukları için onlara kızamıyorum.
Okulun bitmesine 3 yıl var. 3 yıl boyunca ona katlanabilecek miyim? Belki de 3 yıl boyunca onu bir odaya hapsetmeliyim ve diploma aldığımda da serbest bırakmalıyım. Aslında güzel fikir. Denemek de fayda var. Ah ne diyorum ben? Bir metre yakınına dahi yaklaşamazken onu bir odaya hapsetmek öyle mi? Ah akılsız başım. Çaresizlikten dolayı delirmiş olmalıyım.
Berbat bir gün. Bugün doğum günüm. Kimse kutlamadı. İyiki doğdun şarkıları da yok. Sadece önümde kocaman bir pasta var. Çikolatalı diye tahmin ediyorum. Dış kreması kahverengi olduğuna göre çikolatalıdır herhalde. Ama emin olamam. Bu Çin denilen ülkede her şey bir birine karışmış. Geçen çilek diye yediğim şey armut çıktı. Gülmeyin bu bir gerçek...
Tekrar pastaya baktım. 24 kişilik büyük pastalar olur ya onlardan. Elimde çatal tekrar pastaya baktım. Ağır bir depresyon geçirip de kendime kocaman pasta alıp tek başıma yiyecek biri değilim. Hayır. Daha bu sabah kapının önüne konmuştu bu pasta. Ne bir not vardı ne bir insan.
Çatalı pastaya daldırdım ve tereddütle lokmayı ağzıma götürdüm. İyi bari, çikolatalıymış... Görgüsüzlük yapıp çatalı pastanın tam ortasına batırdım. Zaten burada benden başka kimse yoktu. Kime görgüsüzlük olur ki?
"Sen gerçekten görgüsüz bir kızsın"
Bu ani gelen ses ile irkildim ve arkama baktım. Ah.. En azından doğum günümde rahat kalsam olmaz mı?
Bu hikaye yaoi falan değil. Ağzınızın ortasına kafa atarım bak.
Yazın yayınlamaya başlayacağım inşallah ^^