"Sana ona yüz verme diye uyarmıştım. Beni dinleseydin şuan bu halde olmazdı."
Hector' un sesiyle kendine gelmeye başlamıştı Alexsandra. Göz kapaklarını hafifçe aralamaya çalıştı ama sanki üstünde tonlarca yük varmış gibi ağır gelmişti. Kendini biraz zorlayarak gözlerini araladı.
" Kendine geliyor. Nihayet!"
Annesinin telaşlı sesiyle iyice ayıldı. Neredeydi ? En son hatırladığı kütüphanedeki çocuğun onu kovalamasıydı. Ne ara odasına gelmişti. Kalkmaya çalıştığında başında şiddetli bir ağrı hissetti. Elini başına götürdüğünde şişlik olduğunu fark etti.
" Düştüğün zaman başını çarptın tatlım. İyiki oradaydık hemen müdahale ettik. Senin için çok endişelendim."
Annesine okul çıkışı haber vermeyi unutmuştu ve onu bu denli üzüp telaşlandırdığı için kendine kızdı.
" Üzgünüm anne. Haber vermeliydim kütüphanede araştırma yapıyordum ve saatin farkına değildim."
Olanlardan bahsetmeli miydi karar veremiyordu. Bir yanı bunu istesede akıl sağlığından şüphe edeceklerinden korkuyordu. Ama o annesiydi ona inanırdı değil mi ? Herşeyi bir bir anlattı. Gördüğü kabusları takip edildiğini.
" Yeter bu kadar palavra! Neden bize gerçeği anlatmıyorsun küçük pislik! O saate kadar neredeydin söyle bakalım. Yoksa erkek arkadaşında mıydın? Ne haltlar yediğini anlamadığımı mı sanıyorsun! Bu sefer ceza alması gerekiyor Soleil. Sakın karışma!" Diye bağırdı.
Hector'un söyledikleriyle ağzı açık kalmıştı. Erkek arkadaşında mı ? Bu zamana kadar hiç erkek arkadaşı olmamıştı bile. Sinirden kıpkırmızı olup başının ağrısı iyice artmıştı. Bu kadarı fazlaydı. Annesi neden birşey söylemiyordu? Onun kızıydı onu savunmalıydı. Beklentiyle ona baktı ve seslendi:
" Anne bütün bunlar doğru değil. Yalan söylüyor. Birşey söylesene! " Dedi.
Ama annesi ürkek gözlerle Hector'a baktı ve " o haklı cezalısın Alexsandra. Bu haftayı evde geçireceksin ." Dedi ve odadan çıktı. Hector da pis bir şekilde sırıtıp odadan çıktı.
Yatağındaki yastığı sinirle kapıya fırlattı. Annesi onu savunmalıydı. Hector'u değil. Şuan babasıyla olmayı öyle çok isterdiki. Belkide artık onu aramalıydı. Burada kalabileceğini düşünmüyordu. Yatağından kalktı ve duş almak için banyoya gitti. Gerçekten berbat haldeydi. Göz yaşlarını tutamadı ve suyu açıp altında ağlamaya başladı. Kaç dakika geçmişti bilmiyordu ama elleri suda durmaktan buruş buruş olmuştu.
Havluya sarılıp banyodan çıktı ve üstüne pembe ayıcıklı pijamalarını giydi. Yatağının kenarındaki komodin de kütüphaneden aldığı kitaplar vardı. Biraz araştırma yapmak istedi . Nasılsa bir hafta evdeydi! Yatağına oturup kitabı açtı ve inceledi. Bir sürü efsana vardı.
Gumiho efsanesi. 9 kuyruklu tilki. Kore mitolojisine göre. Efsaneye göre insan olabilmek için 100 insanın kalbini parçalayıp yemesi gerekirmiş.
" Tam bir saçmalık." diye düşündü. Sayfaları çevirmeye devam etti. Beyaz kadınlar efsanesi, curupira efsanesi, gamayun efsanesi. Daha fazla bakmak istemedi. Ne saçma ödevdi. Kitabı kaldırıp yerine koyacakken içinden bir kağıt yere düştü. Merakla kağıdı açıp okumaya başlayınca vücudu kaskatı kesildi. Bu gerçek miydi ?
Chupacabralar . Hayvanların kanını emerek öldürüp güçlenen efsanevi bir yaratıktır. Tüysüz bir köpeğe benzer ve iki ayağının üstünde durabilir.
Okudukları karşında resmen donmuştu. Deli değildi. Buna sevinmeliydi ama korkuyordu. Çünkü o şeylerden ormanda görmüştü. Hem evinin yakınında hemde okulda. Ve ona bakmıştı. Kağıdı yere fırlattı korkuyla ve arkasında yazan bir not gördü.
" Kaçabileceğini sanma Alexsandra . Son koruyucu "
" Koruyucu mu ? Ne saçmalık ? Kim yazmıştı bu notu?
Kendini hiç olmadığı kadar tehlikede hissediyordu. Ve o an aklına geldi . Kütüphanedeki çocuk kitaplarını almasına yardım etmişti. Kağıdı kesinlikle o koymuştu. Ormanda da onu takip etmişti. Ne yapacağını bilmiyordu. Korkuyla titremeye başladı. Ellerini dizlerine dolayıp başını dizine yasladı. Annesi bile ona inanmazken ne yapacaktı ki ? Daha çok titremeye ve üşümeye başladı. Daha fazla dayanamayıp yorganın altına girdi. Titremesinin geçmesini beklerken teninin yavaş yavaş ısınmaya başlamasıyla göz kapakları yavaşça kapanmaya başladı.
Gözlerini açtığında hiç bilmediği bir odadaydı. En son yatağında değil miydi ? Buraya nasıl gelmişti? Sanırım yine saçma bir kabus diye düşünürken odada yalnız olmadığını fark etti. Aralarında tartışan iki kişi vardı. Konuşmaya o kadar odaklanmışlar ki onu fark etmemişlerdi. O an dikkatini açık kapı çekti yavaşça oradan cıkmalıydı. Sessiz adımlarla giderken ayağı bir şeye çarptı ve içinden küfür etti. Ama bir dakika . Ses çıkmamıştı. Kimse onu görmüyor ve duymuyordu. Bunu fırsat bilerek odadaki konuşmaya dinlemeye karar verdi. Bu saçma rüyaların nedenini öğrenmeliyim diye düşündü.
" Onu daha fazla korumasız bırakmayız gidip onu alacağım Darius. Başkanın ne dediği umrumda değil!"
Adamın arkası dönüktü. Onu görmemişti. Demek oturan ve yüzü dönük olanın ismi buydu. Sandalye de kendinden emin bir şekilde oturuyordu. Duruşu o kadar ciddi ve sertti ki Alexsandra' nın içini ürpertmişti. Siyah saçlarından bir kaç tel alnına dökülmüştü. Kaşları ve gözleride en az saçı kadar siyahtı. Teni bunun aksini iddia edercesine beyazdı. Kaşlarını çattı ve konuşmaya başladı.
" Bende senin kadar gidip onu almak istiyorum. Eğer bizden önce Eric' in eline geçerse ne olacağını düşünmek bile istemiyorum. Başkan daha hazır olmadığını düşünüyor " Burnundan soluyarak konuşuyordu resmen. Kimden bahsediyordu bunlar?
" Umrumda değil gerekirse onu eğitirim ama daha fazla beklemeyeceğim. Gidip başkanla konuşup onu ikna etmeye çalışacağım." diyerek odadan çıkarken Darius sert bir şekilde ona seslendi :
" Aaron ! "
Genç adam arkasını döndü ve tam birşey diyecekken Alexsandra gördüğü kişiyle istemsizce küçük bir çığlık attı ve iki adam da ona baktı. Alexander bu bakışlarla donup kalmışken oradan çekildiğini hissetti.
Gözlerini açtığında ter içinde kalmıştı. Dehşet içinde hala gördüğü yüzü düşünüyordu. Oydu kabuslarına girip ormanda peşinden koştuğu ela gözlü adamdı o.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Koruyucu ~TAMAMLANDI~
Fantasy"Elementlerin gücü sende olabilir... Ama bedelini ödeyebilecek misin?" "İhanet tanıdık yüzlerden gelir. Ve kehanet asla susmaz." Alexandra, sıradan bir hayatın kıyısında yaşarken kabuslar, kaybolan anılar ve açıklanamayan işaretlerle sarsılır. On se...