Alexandra donmuş bir şekilde karşısında duran kendisine bakıyordu. Ellerinden kan akıyordu. Yüzünün bir çok yerinde kan lekeleri vardı. Elinde de neredeyse her zaman yanında taşıdığı katanası vardı. Kanla yıkanmış katanası. Bir iki adım geri attı. Hayır.. Karşısında duran bu cani , kendi olamazdı.
" Bütün bunları ben yapmış olamam. Hayır ! "
" Ben yaptım Alexandra. Yani evet sen yapmış oluyorsun. Böyle olmasını sen istedin. Başka tercih hakların da vardı. Ama sen , intikam uğruna yeryüzünü kızıla boyadın. "
Gök yüzüne bakıp kahkaha atmaya başladı.
" Hatta Leroy bile ! Senin yüzünden öldü! "
Alexandra korkuyla arkasını dönüp gitmeye başlamıştı ki , yerde Leroy'in cansız bedenini gördü. Arkasına baktığında Leroy yoktu.
" Hayır , hayır bu doğru olamazdı. "
" Zamanı geldiğinde üzerine düşen fedakarlığı tereddüt etmeden yap ! Yoksa herkesi öldüreceksin. ! "
Alexandra geriye doğru savrulurken bilincinin bedenine doğru kaydığını hissediyordu.
" Alexandra iyi misin? "
" Leroy ? "
" Nasıl oldu bilmiyorum ? Birden kendimi burada buldum. Ben gittikten sonra neler oldu ? "
Alexandra Leroy'in gözlerine baktı. Ona öldüğünü nasıl söyleyebilirdi ki ? O kadar insani katledenin de kendisi olduğunu .
" Ne zaman ayrıldın Leroy ? Ne kadarını gördün ? "
" Uçurumun kenarında seni görene kadar oradaydım. Sonra bedenime geri döndüm. Sahi neden oradaydın ve ne yapıyordun ? Sana birşey söyledi mi ? Zihnine bu şekilde ulaşabiliyorsa hala güvendesin demek bu . "
Leroy'in gülümsemesi midesinde düğüm oluşturdu. Ne kadar da masum bir şekilde ona bakıp gülümsüyordu. Ölümünün kendi ellerinden olduğunu öğrense yine bu şekilde güler miydi ?
" Ne düşünüyorsun Alexandra ? Bana anlatmadığın ne var ? "
Alexandra zihninde baskı hissetti. Leroy düşüncelerini okumaya çalışıyordu. Hemen zihninde bariyer oluşturdu. Sadece bilmesini istemediği şeyleri engelledi. Eğer zihnine girmesini tamaman engellerse bunu anlayabilirdi.
" Birşey yok Leroy . Sadece beni dikkatli olmam için uyardı. Eric'e karşı. O kadar. "
" Babam nerede ? Onu artık huzura kavuşturmalıyız. Son görevemi yapmalıyım. "
" Austin hazırlıkları tamamladı sayılır. "
" Peki. Gidelim o zaman. Annem , babam ve benim bir zamanlar gerçek bir aile olduğumuz kasabaya. "
" Ben gidip arabayı hazırlayayım o zaman. "
Leroy çıktıktan sonra , Alexandra dolabından sırt çantasını çıkardı. Komodinin başında duran aile resmini aldı. Annesinin yüzünü okşadı. Sadece bir kaç ay geçmişti ama yokluğuna alışmıştı. Bu durum kalbini sızlattı. Babası içinde aynısı olacaktı. Acısı tap taze içinde olacaktı. Ama yokluğuna alışacak. Çerçeveyi ve yatağında duran ayıcığını çantasının içine sıkıştırıp fermuarını kapattı. Başka eşyaya ihtiyacı da yoktu zaten. Tam odadan çıkacakken dolaba geri yürüyüp katanasına eline aldı. Artık onu yanında taşımak zor oluyordu.
" Bunun için üzgünüm ama seni burada bırakmak zorundayım. Bu şekilde her yere taşımak artık zor. "
Katanayı tam bırakacakken elini yakmaya başladı. Küçük bir çığlık atıp yere fırlattı. İçinde ruh elementinin uyandığını hissetti. Katanası birden siyah bir yılana dönüştü. Bacaklarından yukarı çıkarak bileğine dolandı. Artık yılan değildi. Yani en azından canlı değildi. Bileklik şeklini almıştı. Alexandra hayranlıkla bileğine bakarken , korna sesiyle kendine geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Koruyucu ~TAMAMLANDI~
Viễn tưởng"Benden ne istiyorsun?" diye seslendi ürkek bir sesle . ... Cevap gelmedi . Genç kız ayağının acımasına aldırmadan koşmaya devam etti. O kadar hızlı koşmuştu ki göğsü yırtılırcasına nefes alıyordu. Gözü soğuktan buğulanmış , önünü net göremiyord...