38: Bana Beni Sevdiğini Söyle

5.9K 222 291
                                    



Yukarı da düşündüğümüzün aksine elinde baltayla gezen bir seri katille karşılaşmayınca gönlümüz ferahlamıştı. Aşağıdakilere yukarıda yaşadığımız gereksiz gerginliği anlattığımızda hepsi uzun kahkahalar patlatmıştı. Yukarıda bulduğumuz kediyi sardığım battaniyeye biraz daha sokuşturup onu koynuma doğru sürükledim.

Kedi rahatsız olduğunu belirten bir mırıltı çıkardığında onu özgür bıraktım. Emekleyerek tekrar eski yerine kayarken gözlerimin içine masum bir ifadeyle baktı. 

Onlar bu denli sinir bozucu ve ısrarlı bir şekilde gülmeye devam ederken aklıma henüz yukarıdan gelen sesin sahibinin bir kedi olduğunu anlamadan önce hepsinin gözlerinden okunan korkulu bakışlar geldiğinde kaşlarımı kaldırıp onları izlemeyi sürdürdüm.

"Şu an böyle gülmek kolay tabii!" diye söylendiğimde hepsi susup bana baktılar. Devam etmemi bekler gibi gözlerle beni izlemeyi sürdürdüklerinde cümlemi tamamladım: "Keşke az önce de böyle rahat olsaydınız da yukarıdaki sesin bir kediye ait olduğunu daha erken öğrenseydik."

Ayaklarımın ucunda duran kedinin boynuna masaj yaptım ve elimi ensesinin üstüne bastırdım.

Çocukların yüzü ekşirken; Şeyma aksi bir sesle "O an korkmamız çok normaldi." deyince kaşlarımı kaldırıp gözlerinin tam içine doğru baktım.

Oturduğum koltuğa biraz daha yayılırken ellerimi karnımın üstünde birleştirip derin bir iç çektim. Salondaki herkes susmuş ben ve Şeyma'nın arasındaki gerginliğin akımına kapılmıştı.

Berfin mutfaktan meyve doğradığı tabaklarla dönerken sanki zaten konuya hakimmişçesine Şeyma'ya bakmadan: "Biz de korkuyorduk ama sizin gibi burada oturmak yerine yukarı çıkıp gerçekle yüzleştik." dediğinde gururla gülümsedim.

Şeyma'nın yüzü buruşurken gözlerini benden alıp tabakları ortadaki masaya bırakan Berfin'e yöneltti. Şu an odanın içerisinde resmen gözle görülür, elle tutulur bir gerginlik vardı. Herkesin bunun farkında oluşu derin bir sessizliğe neden olurken Berfin doğradığı meyvelerden iki dilim elma kapıp yanıma oturdu. Bir dilimi benim ağızıma zorla sokuştururken diğerini de kendisi yedi.

Alev ve Ali aynı anda ayaklandıklarında herkes onlara döndü. Kaşlarım istemsizce çatılırken gözlerimi o ikilinin üstünde gezdirdim.

Ali kapıya doğru, yüzüme bakmadan yürürken Alev bana baktı. Heyecanla parlayan gözlerine aldırış etmeden kan kırmızısı dudaklarından dökülecek kelimeleri avının kokusunu alan bir aslan gibi bekledim.

"Biz biraz yukarıda takılacağız. Sizin için sorun olur mu?" Alev cümlesinde 'sizin için sorun olur mu?' kısmını tamamen usülden söylemişti. Çünkü 'sizin için' derken kastettiği tek kişinin ben olduğumu biliyordum.

Beynim kendisine yönelttiğim zorlu Alev ve Ali soruları nedeniyle iflas bayrağını çekince gözlerimi bir Ali'ye bir de Alev'e çevirdim.

Bunların arasında ne vardı? Gerçekten çok merak ediyordum. Başımı "Sorun olmaz." derken iki yana sallayıp sadece dudaklarımla tebessüm ettim. Fakat gözlerim hala ciddiyetini koruyordu.

Alev bana derin bir şekilde gülümserken Ali'nin yanından geçti. Ali, Alev'i takip ederken kısa bir süre içinde karanlığa karışıp kayboldular.

"Kız, bunlar işi pişirmeye gidiyor bence." dedi Berfin tok bir sesle. Ona bakmasam da ağızının dolu olduğunu ses tonundan anlayabilmiştim.

+18 Kötü Çocuklar AğlamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin