29: Rüzgar ve Kasırga

31K 1.4K 1.5K
                                    


"O rüzgardı ve değdiği bir sürü beden vardı. Kasırga olup sadece beni kasıp kavurmasını istiyordum."

Selamkeee! Nasılsınız? 6 gündür bölüm atmıyormuşum. Ve benim çiçeklerim (yani siz) gün sayıyormuşsunuz diye duydum. 6 güne değecek bir bölüm ile size sığınıyorum. Ehehehehe. Hepinizi çok seviyorum.

Bu bölüme (random yorumlar olmadan) 2K yorum gelmesini istiyorum. Ne bileyin ya, hemfikir olduğunuz konuları belirtin, o anki sahneyle dalga geçin, ya da beğendiyseniz belirtin. Ama herkesin tek yaptığı "yb ne zaman?" Ben makine miyim arkadaşlar. :(

O yüzden bölüme başlamadan önce size sorular soracağım. Lütfen hepiniz yanıtlayın.

Hikayenin gidişatı nasıl?

En desteklediğiniz ship?

Kitapta en çok görmek istediğiniz sahneler?

Bugüne kadar kitapta okuyup en beğendiğiniz söz?

Davranışlarını, hareketlerini en beğendiğiniz karakter?

Bölüme geçelim.

Değer verdiğiniz bir insanı kaybetmekle burun buruna gelişiniz size hayatınızın son saniyelerini yaşıyormuşsunuz gibi hissettirirdi. Sanki önünüzdeki koca yol birdenbire kaybolmuşta, bundan sonra devam edebilmek için denizi ikiye yarmak zorundaymışsınız gibi.

Ve asla olmayacağını bile bile denizi ortadan ayırmaya çabalarsınız.

Soğuk rüzgar yüzüme çizikler atıp geçerken gözlerimi kapadım.

Didem için hiçbir şey yapamıyordum. Ve o şu an sevdiği birini her an kaybedebileceğini düşünerek yaşıyordu.

"İçeri girmeliyiz."

Alev'den yükselen sesin ardından Berfin dalga geçercesine "Haydi ya? Söylemesen unutmuştuk." deyince gözlerimi açtım.

İkisinin arasında süregelen gerginliğe anlam veremesem de şu an dert edebileceğim son şeylerden birisi onların arasıydı.

Gözlerimi Ateş'e çevirdiğimde buz kesmiş gözlerine denk geldim. Donmuş bakışları karşıya bakıyordu ve ne düşündüğünü anlamak fazlasıyla zordu.

Didem saatlerdir süregelen sessizliğine keskin bir bıçak saplayıp, özgürlüğünü ilan ettiğinde konuştu: "Ya girelim, haydi!"

Hepimiz aynı gözlerimizi ona çevirirken bu kadar dikkat çekeceğini düşünmemiş gibi gözüküyordu. Gözlerimi Didem'den alıp eski binaya çevirdim. Tekinsiz bir havası vardı ve açıkçası bu yani insanı fazlasıyla korkutuyordu.

"Evet, girelim." Alev'den Didem'e destek geldiğinde ardından Ali'de aynısını söylemişti. Fakat Didem'e mi yoksa Alev'e mi destek vermişti? Anlamak zordu.

"Girelim."

Son sözü söylenmesi bekleniyormuş gibi sert bir sesle konuşan Ateş'e baktım. Konuştuktan hemen sonra büyük ve eski binaya doğru yürümeye başlayınca onun ardından Melih, Mahir, Berfin ve Berfin'in de ardından Şeyma yürümeye başlamıştı.

Alev ve Ali bana benden onay bekler gibi baktıklarında göz kapaklarımı gözlerimin üzerine örtüp onları onayladım. Onlarda yürüyüp sürüye katılırken birkaç adımla Didem'in yanına varıp onun koluna girdim.

Didem yüzüne çökmüş korkulu ifadesiyle gözlerini bana çevirince buruk bir tebessümle ona baktım.

Titreyen sesiyle "Bir şey olacak mı, Maral?" diye sorduğunda yutkundum fakat yüzümdeki buruk tebessümü dağıtmadım.

+18 Kötü Çocuklar AğlamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin