Kitap hakkında sorularınız için
İnstagram: @burhanakgun_Zack Hemsey - The Way
Beni nereden bulmuştu? Daha doğrusu neden çardağıma oturmuştu? Başka çardak mı yoktu? Ona bakmak istemiyordum çünkü gözleri bana bir okyanusu andırıyordu ve o bir okyanus kadar derin bakıyordu. Bana öyle baksın istemiyordum. Onu görmek sinirimi bozuyordu. O sahibi tarafından rafa kaldırılmış, değeri bilinmeyen bir kitap gibiydi benim için. Biraz uzağımızda duran grubun yaktığı ateşten çıkan çatırtılar ve denizin gelgitlerinden başka bir hiçbir sesi yoktu gecenin. "Hasta olacaksın." dedi kalın sesiyle gecenin sessizliğine kurşun atarken.
"Bu seni ilgilendirmez." dedim fakat benim sesim ne onunki kadar otoriterdi ne de kalın. Onun sesinin yanında benimki bir kedinin miyavlaması gibiydi. Söylediklerimi duymazlıktan gelip tok sesiyle ekledi.
"Sana montumu vereyim." Söyledikleriyle birlikte ona kaşlarımı çatıp baktığımda gözlerine hapsolmuş olan okyanusun beni içine çekmeye çalıştığına şahit olmuştum.
Bu okyanus beni içine çekmeden çırpınarak kurtulduğumda düğümlerinin çözüldüğünü hissettiğim dilim benden habersizce hareket etmeye başladı. "Hangi cesaretle benimle konuşuyorsun?"
Ateş diliyle kurumuş dudaklarını ıslattı ve gözlerini benimkilerden kaçırıp masum olduğu inkar edilemez bir tavırla etrafına bakındı.
Çelişkili bir ses ile: "Bak, üzgünüm..." diye başladı ve çelişkisine yenik düşerek cümlesini yarıdan kesti. Gözleri tekrar beni bulurken ben tamda onun gri gözlerinin içine bakıyordu. "Eğer sana yardım edebilme şansım olsaydı ederdim."
Neyden bahsediyordu? Ortada gerçekleri söylemesini engelleyecek hiçbir şey yoktu. Onun yüzünden insanların ağızına sakız olmuştum. Evet, bu sorumluluğun büyük bir kısmı ona aitti.
"Seninde kız kardeşin var. Eğer empati yapabilseydin hiçbir şey bana yardım etmene engel olmazdı." Dediğimde konuşmaya başladığımı kendi sesimi işitince fark etmiştim.
Ateş ben konuşur konuşmaz gözlerini kaçırdı. Bir ara arkasını dönüp ateşin etrafında toplanmış olan ve neredeyse hepsinin ellerinde sigaraları bulunan gruba baktı.
"Bilmediğin çok şey var."
"Merak etmiyorum."
Ateş gözlerini süzdü ve bana baktı. Neden buradaydı? Benimle ne işi vardı? Birden yaslandığı çardakta doğruldu ve üzerindeki deri ceketi çıkardıktan sonra bana uzattı. Şimdi üzerinde sadece gri bir boğazlıyla duruyordu. Sırayla bana uzattığı cekete ve ona baktım.
"İstemiyorum."
Ateş dilini ağızının içerisinde döndürdü ve kaşını kaldırdı.
"Al."
Bu ses tonu o kadar eşsizdiki ben fark etmeden elindeki ceketi almış ve omuzlarıma atmıştım. Cennetin her bir karışı kadar güzel, cehennemin ateşi kadar yaralı. O an o ses tonuyla bana ne söylese yapardım sanırım.
"Benimle kalmak zorunda değilsin." Dedim sessizce, bakışlarımı yere çevirirken.
"Kalmak istiyorum." Dediğinde bu kez karnımın içinde büyük bir buz kitlesinin erir gibi olduğunu hissetmiştim.
"Bu kezde sen hasta olacaksın." dedim ve bakışlarımı yerden alıp tekrar ona çevirdim. Söylediklerimle süzülmüş olan gözleri büyümüş ve dudakları hayasızca kıpırdanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
+18 Kötü Çocuklar Ağlamaz
Teen Fiction(Bu kitap argo kelimeler, cinsellik ve küçük yaşta okuyuculara hitap etmeyecek şiddet sahneleri içermektedir.) "Hikayenin sonunda hepimiz öleceğiz." Maral yapmadığı bir şey için suçlanıp okulun diline düştüğünde hayatı değişecektir. Öncesinde yakın...