Tom Odell - Another Love (Türkçe Çeviri)
O gece sessizlik herkesi büyüsüne kaptırdı. Kimse dudaklarını kımıldatamadı. Herkesin tek yapabildiği şaşkın bakışlarla birbirine bakmaktı.
Hepimizin bildiği tek bir şey vardı.
Boka basmıştık. Hatta boka batmıştık.
Sabah gözlerimi her ne kadar aralamak istemesem bile kendimi uyanmak zorunda hissettim. Bahanelerin arkasına sığınarak hayatımın akışını durduramazdım.
Birden dün gecenin parçaları sanki aralarında manyetik bir çekim varmış gibi birleşti ve zihnimde hayat buldu.
Kulakları sağır edebilecek düzeyde olan müziğin yerini polis arabasından yükselen siren sesleri alınca derin bir nefes aldım. Gözlerim boşluğa düşmüş ve ne düşüneceğimi bilemiyordum.
Çünkü tek bir şey düşünebilecek bir konumda değildim. Zihnim saniyede yüzlerce soru üretip bana yöneltiyor ve bu beni çıldırtıyordu. İstemsizce Berfin'in kolunu kavradığımda şaşkın bakışlarıyla bana döndü. Onu arkamdan çekiştirerek bahçenin diğer ucuna götürdüm.
"Maral," dedi Berfin yalvarırcasına. "Yemin ederim onu öldürmek istemedim." Diye eklediğinde hemen işaret parmağımı onun dudaklarının üzerine bastırdım.
"Şşt! Onu sen öldürmedin. Hem ölüp ölmediği bile belli değil." Dedim fakat dediklerimi destekleyecek şeyleri nasıl söyleyebileceğimi bilemedim. Berfin'in karanlık bakışlarının derinliklerinde bir ışık huzmesi süzülmeye başlayınca dudaklarımı ıslatıp gözlerimi düşünebilmek adına kapattım. Tekrar gözlerimi açtığımda Berfin'in bana hala buruk bir umut taşıyan gözlerle baktığını fark ettim. Burnumu çektim ve boğazımı temizledim. "Gelen adam Berke'yi bıçakladı."
Birdenbire dudaklarımın arasından sıyrılan kelime topluluğu Berfin'i biraz daha şaşırtmıştı. Fakat içi pekte rahatlamış gibi gözükmüyordu. Kızaran göz altları ve her an ağlamaya hazır duran gözleri oldukça masum bakıyordu.
Berfin fısıldarcasına "Bunu gördün mü?" Diye sorduğunda ben daha cevap veremeden arkasından bir ses yükseldi.
"Neyi?"
Alev yavaşça kalabalığı gerisinde bırakırken kaşlarını çatmış ve ikimize bakıyordu. Yanımıza varmasına birkaç adım kala bir şeyler geveledim.
"Hiç. Önemli bir şey değil."
Kekeleyerek konuşmamın ardından Alev yarım ağız gülümseyince dalga geçtiğini ifade kısa bir sürede anladım. Gülüşü yüzünde solarken sert bir ifade takındı.
"Karşında çocuk yok, Maral. Neyi gördüyseniz söyleyin." Dedi Alev fazlasıyla sert olan sesiyle. Fakat sesinin sertliği beni ilgilendirmiyordu. Her şeyden haberi olmak zorunda değildi.
Bu sırada beyaz bir ışık gözlerimin önüne bir perde ördü ve hemen kısa bir süre sonra bu perde kayboldu. Birkaç saniyenin ardından ise gök feryat edercesine gürlerken yağmur çiselemeye başladı.
"Seni ilgilendiren bir durum değil, Alev." Dediğimde Alev başını söylediklerimi sindirememişçesine aşağı yukarı salladı.
"Peki, öyle olsun." Diyerek arkasını dönen Alev bir ara Berfin'e bakındı fakat Berfin öyle bir durumdaydıki şu an Alev'le göz teması kuracak hali bile yoktu.
Alev'in bizden bizi duyamayacak kadar uzaklaştığına emin olduğumda gözlerimi Berfin'in üzerine kaydırdım. Nazik bir tınıyla "Sen hiçbir şey yapmadın. Kendini suçlama." Dediğimde Berfin başıyla beni onayladı.
Bu sırada yağmur damlaları aniden yeryüzüne hücum ettiğinde ıslanmaya başlamıştık. Bahçedeki herkes yavaşça eve geçerken polisler herkesi tek tek ifadeye çekiyordu. Eve geçeceğimiz sırada sağlık çalışanlarının Berke'yi kaldırdığını görmüş ve Berke'nin hareketsiz duran bedeninde göz gezdirmiştim. Sonunda eve girebildiğimizde evin içerisi oldukça kalabalıktı. Polisler evi karantinaya almış ve hepimizi sırayla ifade vermeye çağırıyorlardı.
Ateş benden birkaç metre uzaktaydı. Deri bir koltuğun kenarına kalçasını yaslamış ve dalgın dalgın yere bakıyordu. Tekrar Berfin'e döndüğümde gergin bir yüz ifadesiyle etrafına bakınıyor olduğunu görmüştüm. Oldukça asil bir kızdı. Ya da öyle davranmaya çalışıyordu. Didem ve Mehmet'te birkaç dakika sonra yanımıza geldiklerinde sessizlerdi ve donuk bir ifadeyle bana bakıyorlardı.
Yanlarından ayrılıp Ateş'e doğru yürümeye başladığımda Ateş beni fark etti ve başını hafifçe kaldırıp bana baktı. Yüzü buruşmuş ve dudakları süzülmüştü. Kaşlarının ortası her zamanki gibi sert bir halde gerilmişti. Saçlarıysa ilk kez dağınıktı. Gri gözleri fırtınalarla cebelleşen karanlık bir denizi anımsatıyordu.
Yanına vardığımda aramızda çok küçük bir mesafe bırakmıştım. Başını tamamiyle kaldırıp benimle göz geldiğinde ona buruk bir şekilde gülümsemeye çalıştım.
"İyi misin?" Diye sordum. Fakat yüzünde bir mimik bile oynamadı.Yüz ifadesi hala aynıydı.
Homurdandı ve boğazını temizleyip konuştu. "İyiyim dersem inanacak mısın?" Diye sorumun üzerine bir soru daha eklediğinde derin bir nefes aldım.
İyiyim. Koca bir yalan.
İnanmazdım. Çünkü bazen konuşmaya gerek kalmazdı. Bakışlarımızla "bana yardım et!" diye feryat ederken dudaklarımızla "iyiyim" demek hiçbir şeyi değiştirmezdi.
Islak bakışlarını benden ayırdı. Ona ne söyleyebilirim, bilmiyordum. Aslına bakılacak olursa şu an onu teselli etmek istemem bile tuhaftı. Çünkü Berke'nin beni taciz ettiğini bilmesine rağmen susan oydu. Hayatımın mahvoluşunu engellemek için konuşmak yerine babama yumruk atmanın her şeyi çözeceğini sana oydu. İstemsizce düşündüğüm şeylerden sonra sinirle harmanlanmış olan gözlerimi Ateş'e çevirdim. Sanki zehir damarlarımın içerisinde akıyor ve her geçen saniye beni bitkin bırakıyordu.
Yüksek bir uçurumdan aşağı atılmıştım. Fakat bir türlü yere çakılmıyordum. En dibi göremiyordum. Ölecektim. Biliyordum. Fakat ben her an ölme korkusuyla yaşıyordum.
Evet intikam için geri döndüm. Ve intikam almak istediğim çocuk şu an canıyla cebelleşiyor. Fakat içimde yaşamını sürdüren bir duygu halen ölmüş değildi. Sanki hiçbir şey tamamlanmamış gibiydi. Berke'nin yaşadıkları, canının acıması beni rahatlatmamıştı. Bir sorun vardı. İstediğim Berke değildi. İstediğim karşımdaki çocuktu.
Uzun zaman sonra ilk kez bu hissi iliklerime kadar hissetmiştim. Tuhaf ve sarsıcı bir histi.
Karşımdaki çocuğu bana yaşatılanlara katkısından dolayı pişman etmekti. Bunu şimdi fark etmiştim. Fakat intikam için geri döndüğümde belliki hedefim Berke değildi.
Ateş'ti.
Gri gözlü çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
+18 Kötü Çocuklar Ağlamaz
Novela Juvenil(Bu kitap argo kelimeler, cinsellik ve küçük yaşta okuyuculara hitap etmeyecek şiddet sahneleri içermektedir.) "Hikayenin sonunda hepimiz öleceğiz." Maral yapmadığı bir şey için suçlanıp okulun diline düştüğünde hayatı değişecektir. Öncesinde yakın...