10: Geri Dönüş

40.4K 1.8K 400
                                    

#EvdeKal

İyi geceler. Saat 02:08. Hangi kafayla oturup bölüm yazdım bilmiyorum ama sizi çoktandır beklettiğimi fark ettim. Bundan sonra her hafta bir bölüm gelecek.

İyi okumalar.

Gözlerimi bastıramadığım uykuma rağmen aralayabildiğimde ilk gördüğüm şey özenle boyanmış tavan olmuştu. Burnuma süzülen orkide kokusu bana artık babamla yaşadığım o evde olmadığımı hatırlatmıştı. Bunu hatırlamış olmak yataktan kalkmam ve ayılmam için bana güç vermişti. Büyük odamın içerisinde kendime ait bir banyom vardı. İçerisi benim seçtiğim kıyafetlerle dolu koca bir dolabım, gereksiz bakım ürünleriyle talan çekmecelerim ve bir makyaj aynam vardı. On yedi yıllık yaşamım boyunca sahip olamadığım her şeye dakikalar içerisinde sahip olmuştum.

Banyoya geçerken dolabımın üzerindeki büyük aynada kendimle göz göze gelmiş ve berbat bir halde göründüğümü kabul etmek zorunda kalmıştım. Banyoya girdiğimde adımlarımın yönünü bozmadan dümdüz yürümeye devam etmiş ve duş kabinin önüne varınca üzerindeki ince pijamadan kurtulmuştum. İç çamaşırlarımıda çıkarıp pijamamla birlikte kirli çamaşır sepetine attım ve duş kabinin içerisine adım attım. Ilıktan biraz daha sıcak olacak bir şekilde ayarladığım musluğu açtım ve başıma değip ardından vücudumda gezintiye çıkan suyun ruhumu teğet geçişini hissettim. Kahve kokulu duş jelimi ve ardındanda saç yumuşatıcı şampuanla saçlarımı ovduktan sonra kendimi tekrar odanın içerisine atmıştım.

Dolabımın önüne geçtiğimde bornozumu üzerimden çıkarmış ve siyah iç çamaşırlarımı giymiştim. Dolabımdaki kıyafetlerle bir süre bakışsamda sonunda gece mavisi, kadife kazağımı giymeye karar vermiştim. Altına ise abartıya kaçmak istemediğimden dolayı siyah, kotumu giymiştim. Artık giyecek yıpranmış botumdan çok daha fazla ayakkabım olduğu içinde bir süre ayakkabı seçerek oyalanmıştım. Biraz sonra ise kendimi ince deri botumu giyerken bulmuştum. Son olarak siyah, şişme montumu koluma sıkıştırdıktan sonra odadan ayrılıp aşağı kata indim.

Aşağı katın ışıkları hava henüz aydınlanmadığı için açıktı ve anneannem salondaki tekli koltuğunda oturmuş kahvesini yudumluyordu.

Mutfağa geçerken anneanneme kuru bir sesle "Günaydın." demiştim.

Mutfağa girdiğimde ise kardeşimin Ayşe Hanım'ın leziz tostlarından yediğini görmüştüm. Ayşe Hanım beni görür görmez içten bir şekilde gülümsemiş ve "Çok güzel olmuşsun, Maral. Oturda sana tost yapayım." demişti.

"Teşekkür ederim Ayşe abla, yemeyeceğim." dedikten sonra kardeşimin yanına varmış ve ona arkasından sarılmıştım. Burnumu saçlarına sürttüğümde aldığım koku birdenbire beni geçmişin boşluğuna bırakmıştı.

Birkaç gün önce babamın bana tokat atışı anneannemin benim ebeveynim olmasını kolaylaştırmıştı. Kardeşimi bulmuştum ve onu bırakmak istemiyordum. Anneannem bana okulumu değiştirebileceğini, bu civarlarda çok daha güzel okulların bulunduğunu söylemiş olsada ben kabul etmemiştim. O okula gidecektim ve herkesi yaptıklarından pişman ettirecektim.

Kardeşimin kendini çekmesiyle tekrar şu ana döndüm ve geçmiş birden bire toz bulutu misali kayboldu.

"Abla iyi misin? Dakikalardır saçımı kokluyorsunda." Kardeşimin sesini duyuyor olabilmek beni hala şaşırtıyordu. Fakat bu hoş bir şaşkınlıktı.

"Duş almalısın." dedim ve muzipçe sırıtıp mutfaktan çıktım. Tekrar anneannemi görebileceğim konuma vardığımda ona baktığımı hissetmiş ve başını kaldırıp bana bakmıştı. "Ben çıkıyorum."

Anneannemin sert bakışları titrerken başını sallamış ve "Bir şeye ihtiyacın olursa beni ara. Okula seni Selim bırakıp, getirecek." dediğinde Selim'in kim olduğunu hatırlamaya çalıştım. Bu evde fazlasıyla insan çalışıyordu ve hepsinin ismini hatırlamak fazlasıyla zordu. Anneanneme başımla onay verdikten sonra arkamı dönmüş ve ihtişamlı kapıdan kendimi dışarı atmıştım.

Esip, tenimi titreten rüzgar bana hala tutuyor olduğum montumu hatırlatmış ve bu vesileyle montumu üzerime geçirmiştim. Evin bahçesinden çıkıp yola çıktığımda karşımda lüks, siyah bir Mercedes'in durduğunu görmüştüm. Tam arabaya doğru yürümeye başlamıştımki sağımdan geldiğini işittiğim kapı sesiyle sağıma döndüm.

Yan evden çıkan Ateş'in saçları dağınıktı ve üzerinde siyah, şişme bir mont vardı. Altındaysa bacaklarını sarmalayan dar siyah bir kot vardı. Beni görüp görmediğinden emin olmasamda öylece durduğum yerden onu izledim. Üşüdüğü için aceleyle karşısında duran arabaya doğru yürüyordu. Arabanın şöför koltuğuna açılan kapıya asıldığını gördüğümde aceleyle arkamı döndüm ve beni bekleyen arabaya bindim.

Arabanın içerisi çok sıcaktı ve güzel kokuyordu. Adı Selim olan adam bana döndüğünde birden şok oldum. Ben bu adamı tanıyordum. Dikkatle adama baktım. Ateş'e yumruk attığım gün beni arabasına alan ve ardından zorla evine götürmek isteyen adamdan başkası değildi bu. Adam bana uzunca bir süre baktıktan sonra manalı bir şekilde önüne dönmüştü. Bu sırada adamı tanımamazlıktan gelmeye gayret gösterdim ve başımı dışarıya çevirdim. Ateş'ın arabasının hızla yanımızdan kaydığını gördüğümde ise Selim'e döndüm.

Selim arabayı çalıştırdığında yolun üzerinde hızla ilerlemeye başlamıştık. Ateş'in arabasıyla aramızda sadece birkaç metre vardı. Fakat Ateş bazen diğer arabalara makas atıyor ve bizimle arasında olan mesafesini açıyordu. Elli metre kadar uzağımızda ışıklar olduğunu fark ettiğimde istemeden gülümsedim. Ateş bizden önce ışıklara varsada henüz o geçemeden kırmızı yanmıştı. Ateş'in arabasının hemen yanında durduğumuzda camımı indirmek için düğmeye basılı tuttum.

Cam yavaşça aşağı kayarken Ateş'in görüntüsü gittikçe netleşiyordu. Cam tamamen açıldığında dudağımı sola kaydırdım ve zoraki bir gülümseyle Ateş'e baktım.

Ateş gri gözlerini bana çevirdiğinde karnımda bir buzun eridiğini hissetmiş fakat asla bozuntuya vermemiştim. Kaşlarını çatan Ateş, dudaklarını istemeden birbirinden ayırmıştı. Bir kaşımı havaya kaldırdım ve ona elimi salladım. Ardından ise önüme döndüm ve camın kapanması için düğmesine bastım. Önüme dönmüş olsamda Ateş'in halen bana baktığımı hissedebiliyordum.

+18 Kötü Çocuklar AğlamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin