Lord Harry'nin uzattığı kemikli, pürüzsüz ve büyük eline küçük elimi yerleştirirken mutluydum. Su yeşili ve oldukça sıradan elbisemin eteklerini tutarken at arabasından dikkatle indim.
Richmond bölgesinden dışarı çıkabildiğime, Wincherster'da olduğuma inanamıyordum. Harry'nin anlattığına göre burası öyle büyük bir şehir değildi ancak apartmanların çoğunlukta olmaya başladığı bir yerdi.
Harry'nin arkadaşı Lord Buzolic'in yanında bir süre kalacak ve batıya ilerlemeye devam edecektik. Bana okyanusu göstermek için can atıyordu. '' Hayatını tehlikeye atmaya devam edemezsin.'' demişti yolda ''Daha okyanusu görmedin. Oysa cennette herkesin bahsettiği şey bu.'' Bunu daha çok metafor olarak söylemişti ama beklentimi bir hayli arttırmıştı.
Önümüzdeki üç katlı taş binaya baktım.
İki genç kadın kol kola kıkırdayarak yanımızdan geçti.
Harry küçük bavulu arabadan alıyordu. Benim etrafımı dikkatle incelediğimi fark ettiğinde gülümsedi. ''David ikinci katta.''
İçeri girdiğimizde merdivenler oldukça karanlık ve havasızdı. Neyse ki burada çok uzun süre geçirmeden kapıya varmıştık. Harry kapıyı iki kere tıklattığında önce içeriden ayak sesleri duyuldu, sonra kapı açıldı. İki eski dost birbirlerine sıkıca sarılıp şakalaşırken biraz utangaç bir şekilde onları bekledim. Harry içeri girdiğinde ben hala kapıdaydım. Lord Buzolic bir reveransla elimi yakalayıp dudaklarına götürerek gülümsedi '' Ben Lord Buzolic, Leydim.'' dedi '' Harry Leydi'siyle birlikte geleceğinin haberini verdiğinde itiraf etmeliyim böyle bir güzellik beklememiştim.''
İltifatından yanaklarımın kızardığını hissederken sonunda ben de içeri adımladım. Hayatımda ilk defa birisi benimle tanıştığında Leydi gibi davranmıştı. Bir zamanlar nefret ettiğim 'Leydi'lerden biri oluvermiştim. Bu konuda ne hissetmem gerektiği hakkında hala emin değildim.
Altın sarısı, kırmızı ve kahverenginin ağırlıklı olduğu geniş salona girdiğimde apartmanların aslında küçük, sıkışık ve çirkin yerler olduğu hakkındaki düşüncelerim uçup gitmişti. Belki de zengin birinin apartmanı olduğu için böylesine büyüktü, diye düşünmeden edemedim yine de. Lord Buzolic, ceketinden fırlayan bembeyaz gömleği ve yakasına bağladığı kırmızı kurdeleyle önemli birisi olduğunu belli ediyordu.
Yeni kurulan işçi sendikalarının yönetim kurulunda olduğunu biliyordum, isyanın başka bir koluyla uğraşarak Styles ailesine yardım ediyordu. Tüm doğaüstü şeylerden haberi vardı ama sıradan bir insandı.
''Tam zamanında geldiniz.'' dedi aksanlı sesi, '' Bayan Gillies yeni çıktı. '' derken geniş salonun ilerisindeki dolu yemek masasını gösteriyordu. Eşyaların biraz daha gerisinde kalması aynı odanın içinde de olsa oraya ayrı bir yemek odası havası katmıştı.
Fazla olmayan eşyalarımızı yerleştirip sofraya oturduğumuzda aslında ne kadar acıktığımı fark ettim. Tam ortada soslanmış ve güzelce kızarmış bir tavuk vardı. Bir yanında patlıcan ezmesi diğer yanında birkaç çeşit salata... Tabaklarımız dolmaya başlarken sohbet de başlamıştı. Harry tüm olanları anlatırken onun ifadelerinin değişmesini, yorumlarını ve kızgınlığını dinliyordum. İyi birisine benziyordu.
''Tüm o saçmalıkların içinden kaçarak iyi yapmışsınız. Görülecek o kadar çok şey var ki.. Yarın sizi buranın meşhur Abby Gardens, The Great Hall gibi yerlerine götürürüm ve şehirli hayatı neymiş görürsünüz.'' dedi en sonunda. ''Çok iyi olur. Madem bu kaçışa ikna edildim en azından tadını çıkaralım.'' İkna edildim kısmında bakışlarım Harry'e kaymıştı ve o günü hatırlamıştım. Pişman değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCTORİA/h.s
Fanfiction* ''Bu kadar zarif bir hanımefendinin böyle davranışlarının olması ne büyük üzüntü.'' ''Ne varmış ki davranışlarımda ?'' ''Fazla cesur ve cana yakınsınız.Bu da saygısız olmanıza sebebiyet veriyor.''derken yeşilleri fazlasıyla kibirliydi . * Baz...