Nereye gittiği belli olmayan zift gibi karanlık nehrin içinde ilerlerken sonunda etraflarında şekiller oluşmaya başlamıştı. Uzaklarında beliren kuru ağaçlar karanlığın içinden sızan kızıl renkli sislerin arasında hışırdıyordu. Etraf sessizdi.
Victoria, adımını kayıktan aşağı atar atmaz korkunç bir boşluk hissi hissetti. Kalbine yerleşen bir sıkıntı, etrafını saran kükürt kokusu vardı.
''Burası... gerçek dünyaya benziyor.'' diye mırıldanırken Rumple'a baktı. Huzursuz görünüyordu. ''Asphodel Tarlaları olarak geçen kısma hoş geldin. Merkez olan yer, araf denen yer burası ve seni temin ederim gerçek dünyayla uzaktan yakından ilgisi yok.''
Ağaçların arasına daldıklarında turuncumsu olan hava, ağaç gölgeleriyle karardı. Nereye gittiklerini bilmeden ilerlemeye devam ederlerken sessizliği bozma ihtiyacı hissettim, ''Nereye gidiyoruz ? ''
'' Benim malikaneme.''
'' Malikanen mi? Burada bir yerin mi var ? Daha önce buraya geldin mi ?''
Tek bakışıyla beni susturdu ama sonra bana cevap vermeye karar verdi. ''Herkesin burada bir yeri var. Görüntü olarak asıl dünyanın kopyası gibi. ''
Ona sorumu yineleyecekken kulağımıza dolan seslerle adımlarımız yavaşladı, uzaktan bize doğru yürüyen birkaç kişiyi gördüğümüzde Rumple yerlerimizi değiştirdi ve onlara yakın olan tarafa geçti. ''Sıradan davran, başını öne eğ.'' diye bir talimat verdiğinde ona uydum ama merakıma yenilerek göz ucuyla yanımızdan geçenlere bakmadan edemedim. Solgun görünümlü iki adam, özensiz kıyafetleriyle yanımızdan yürüyordu ama yüzleri ve gözleri bomboştu. Öylesine boştu ki ruhlarındaki kaybolmuşluk neredeyse bana kadar ulaştı.
Bir hırıltı duyulduğunda etrafıma bakma isteğimi Rumple'ın omzuma atılan kolu durdurdu. '' Heyecanlı tepkiler verme.''
''Bir şeylerden mi saklanıyoruz ?'' diye sormaktan kendimi alamdım ve bu düşünce kalp atışlarımı hızlandırdı. ''Saklanmalıyız. Yaşayanların burada olmaması gerekir.''
Soğuk ve sert sesi daha fazla soru sormamı engelledi, sessiz ormanda konuşmak söylediklerinden sonra pek de güvenli gelmemeye başlamıştı.
Bir tepenin üzerindeki yükselen taştan duvarlar görüş açıma girdiğinde bu tanıdık yapı beni rahatlatmıştı. Devasa kapısından içeri girdiğimde terk edilmiş görünümlü bu yerin dünyadaki halinden bir farkı olmadığını düşündüm. İçeri girdiğimiz anda, yukarı çıkan merdivenlerin bağlandığı ikinci katta bir karaltı belirdi ve böbürlenen bir havayla, salon girişinde dikilen bize baktı. ''Hoş geldin, ağabey.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCTORİA/h.s
Fanfiction* ''Bu kadar zarif bir hanımefendinin böyle davranışlarının olması ne büyük üzüntü.'' ''Ne varmış ki davranışlarımda ?'' ''Fazla cesur ve cana yakınsınız.Bu da saygısız olmanıza sebebiyet veriyor.''derken yeşilleri fazlasıyla kibirliydi . * Baz...