''Marcus!''
Simsiyah, yer yer yırtılmış savaş kıyafetinin içindeydi, kılıcı tutan elleri kararmıştı ve yüzünde, derisinin altındaki her damar içinden katran akıyormuş gibi simsiyah belli oluyordu. Baktığım gözler yeşil değildi, sonsuz bir boşluk gibi siyahtı. Dimdik ve korkutucu bir şekilde duruyordu, ''Benimle savaşmadan ona dokunabileceğini düşünmedin, değil mi?''
Birkaç saniye içerisinde sersemliğimi üzerimden attım. Marcus'un parlayan gözlerini görünce nedense kötü bir his yerleşti içime, ''Harry, buradan git.''
Beni duymamış gibiydi, kılıcının kabzasını sıkıca kavramış doğrudan Marcus'a bakıyordu. '' Hain Marcus'la ilk tanışman bu Victoria, ne düşünüyorsun ?'' Sorusu kesinlikle bana değildi ve görünen o ki karşımdaki bu adamla bir geçmişleri vardı. Marcus kahkaha attı, ''Senin hainlik sandığın şey casusluktu.''
''Seni öldürdüğümde bu küçük nüansların bir farkı kalmayacak.'' dedi Harry.
''Kenara çekil, Harry!'' diye gürledi Marcus, ''Ölmesi gereken tek kişi kız, bu seninle ilgili değil Harry!''
''İşte bunda yanılıyorsun.'' Marcus'un üzerine atıldı ve seri darbelerle çarpışmaya başladılar. Kılıçların çarpışma sesi kulaklarımı sağır edecek şekilde çınlıyordu. O kadar güçlü darbeleri vardı ki, vahşice görünüyorlardı.
Harry, tüm gücüyle bir darbe savurduğunda Marcus gerileyerek aralarını açtı. ''Yanlış tarafı seçtin Harry, kendini düşünmeliydin.'' Kollarını iki yana açmıştı, iki saniye kadar durup ne yaptığına anlam vermeye çalışırken kenarda duran ve bizim olduğumuz tarafa bakarak bir şeyler fısıldayan siyah cadıları fark ettim. Ona güç aktarırlarken Harry'den güç alıyorlardı! Harry, ondan gelecek olan darbeyi bükülerek beklerken Marcus ona yaklaştı.
Çaresizce etrafıma bakınıyordum. Bunun olmasına izin veremezdim, Lucifer uzaktan bizi izlerken sırıtıyordu. Zihnimde tanıdık bir fısıltı duydum 'Karşındakinin duygularını kontrol edebilirsen, kazanma şansın artar. Onu sinirlendir.'
''Hey, Marcus!'' dedim, ''Her iddiasına vardım, hainlik olayında bizim tarafımız için yeterli gelmediğinden koşarak Lucifer'a dönmüşsündür.'' Bu tahminimin isabetli olması için dua ettim, ''Lucifer'ın bizi izleyişine bakıyorum da her an müdahile edecek gibi. Sana güvenmiyor gibi.'' Tam düşündüğüm gibi dikkatini çekebildiğimde rahatlamıştım. Harry'i bıraktı ve başını bana çevirip durdu, çatık kaşlarıyla beni süzdü. Bu sırada zihnimde Rumple'ın sesini duydum, bir şekilde savaşı takip ediyor ve benimle iletişim kuruyordu. ' Çok sinsi olup zihnine girmelisin. Ona atak yaptığın sırada, sanki kılıcını sen düşürmüşsün gibi ona kılıcını düşürmesini emret.'
Harry, ayakta durmaya çalışıyordu ama cadılar hala bir şeyler mırıldanmaya devam ediyordu. Marcus, birden ne olduğunun farkına varmış gibi hızla arkasına döndü ve kılıcı Harry'nin kalbine sapladı. Tanrım! Çığlık attım. Harry'nin gözleri sonuna kadar açılmıştı ve eski haline dönmüştü, ellerini kılıcın etrafına sarmış çıkarmaya çalışıyordu ama başarısızdı. Ben ise şok ve felce uğramış gibi Marcus'un kılıcını çevirip Harry'nin kalbini ortadan ikiye ayırmasını izledim.
Marcus arkasını döndü ve sırıtarak gözlerimin içine baktı. Savaş meydanında birden herkes olanları fark etmiş gibi sessizleşmiş ve yavaşlamıştı.
Daha önce hiç hissetmediğim bir nefretle titreyerek, tüm dikkatimi Marcus'a çevirdim. Bu kadar basit miydi ? O Harry'i öldürmüş müydü? Harry! İçimde devasa nefret duygusu kabarmıştı, sanki damarlarımda zehir akıyordu. Ellerimi son gücümle sıkıp yumruk yapmıştım, dişlerim sıkılı zihnim intikam çığlıklarıyla doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİCTORİA/h.s
Fanfiction* ''Bu kadar zarif bir hanımefendinin böyle davranışlarının olması ne büyük üzüntü.'' ''Ne varmış ki davranışlarımda ?'' ''Fazla cesur ve cana yakınsınız.Bu da saygısız olmanıza sebebiyet veriyor.''derken yeşilleri fazlasıyla kibirliydi . * Baz...